DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’nın Toplu Sözleşme ve Eğitim Dairesi Müdürü Üzeyir Ataman’la, hükümetin kıdem tazminatıyla ilgili yapmak istediği yasal düzenlemeyi konuştuk. Ataman, işverenlerin kıdem tazminatının kendileri için ciddi bir yük oluşturduğu ve bu yükün giderek arttığı yönündeki serzenişlerinin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

>> İşveren kesimi, kıdem tazminatının ciddi bir yük oluşturduğunu iddia ediyor. Bu görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?
1980’ler başında kıdem tazminatı tavanı, asgari ücretin 7,5 katı idi. Şimdi ise, 2,5 katına kadar geriledi. Brüt asgari ücret 1.600 lira dolayında. Kıdem tazminatının tavanı da 4 bin TL civarında. Bugünün değerleriyle kıdem tazminatı tavanının 12 bin TL olması gerekirdi. Bu durum bile kıdem tazminatının giderek yükseldiği ve işletmelere büyük bir yük oluşturduğu efsanesini tamamen çürütüyor.

Potansiyel yükü ve üst sınırı, 30 yılda üçte iki oranında gerileyen bir ödemenin yükü, ancak sermaye gelirlerinin ve kârlarının üçte ikiden fazla oranda düşmesiyle artabilir. Böyle bir gelişme yaşanmadığına, özel sermaye giderek güçlendiğine ve kârlar genel olarak arttığına göre kıdem tazminatı ‘yükü’ artmamış, tersine büyük oranda azalmıştır, demektir.



>> AKP’nin ve sermaye kesiminin gerçek niyeti nedir?
Gerek AKP’nin hükümet programlarında, gerekse işverenlerin ısrarlı taleplerinde, güvencesiz ve ucuz emek istihdamının sağlam temellere bağlanabilmesi için kıdem tazminatından kurtulmak gerekiyor. Mayıs ayında yasalaşan özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren yasa ile kıdem tazminatı konusunu birlikte değerlendirmek gerekir.
Amaç, tamamıyla çalışanların güvencelerinin zayıflatılması ve kazanılmış hakların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bugün tartışılan şekliyle hem miktarı düşürülmekte, hem de iş güvencesi başta olmak üzere temel birçok hakla olan ilişkisi koparılmaktadır.

>> Kiralık işçilikle kıdem tazminatının ne gibi bir ilgisi var?
Esneklik, taşeron işçiliği, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisinin verilmesi ile kıdem tazminatı bir bütünün parçaları olarak bir arada ele alınmalıdır. Kiralık işçiler açısından sendikalaşma ve toplusözleşme haklarının çerçevesi belli olmayan, kıdem tazminatına hak kazanması hiçbir şekilde mümkün bulunmayan bu insanlar gerekçe gösterilerek bir süre sonra kıdem tazminatı konusundaki tüm değişiklikler kolaylıkla gerçekleştirilebilecektir. Nitekim fon uygulaması konuşulmasına karşılık kıdem tazminatının yıllık tutarı konusunda bugüne kadar 30 günden daha aşağı bir düzeyi söz konusu etmeyen bakanlıkların, bugünlerde 15-16 günlük süreleri ısıtmaya başlamaları bir rastlantı değildir. Anlaşılması gereken Türkiye’de çalışma ilişkilerinin bireysel açıdan yeniden ve daha esnek biçimde yapılandığı bir döneme girdiğidir. Bu dönemin yasal altyapısı ve hukuksal çerçevesi esnek çalışma düzenleri, özel istihdam büroları, taşeron işçiliği ve kıdem tazminatı konusunda değişiklikler yapılarak oluşturulmaktadır.

Kaynak: Birgun.net