CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, darbe girişimine karışan cuntacı komutanların TSK'dan ihraç edilmesine ilişkin olarak, "Darbeyle ilişkili olanların ihracından daha doğal bir şey olamaz. Ama bu iş cadı avına dönüşmemeli" dedi. "Darbeciler hukuk içinde yargılanmazsa devletin darbecilerden farkı kalmaz" diyen Kılıçdaroğlu, "Hukuku devlet çalıştıracak. Devlet dediğiniz kurum kin ve öfkeyle yönetilmez" ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, CNN Türk canlı yayınında Hande Fırat'ın sorularını yanıtlıyor.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Kurunun yanında yaş da yanar diye bir söz var. Hepimizin özen göstermesi lazım.

>>Liderler zirvesinde de dile getirdiniz mi?

Evet, önlem alınmasını gayet doğal karşılıyoruz. Önlemler alınırken bir cadı avının başlatılmaması gerekiyor. Bürokraside belli bir olaydan sonra ihbar furyası başlar.

>>KHK’de savcılara özel yetki verildi. Sözleşmeli öğretmen düzenlemesi ve terör örgütüyle ilgili gazete ve televizyonlar kapatıldı. Yeterli buluyor musunuz?

İşkence gibi, baskı gibi, kötü muamele gibi olayların olmaması lazım. Türkiye’nin saygınlığına gölge düşer. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir deniyor. Hukuk devletinin gereğini yerine getirmemiz gerekiyor. Bürokraside herkes kendisini güçlü kılmak için her türlü yetkiyi talep edebilir. Bürokrasinin böyle bir hastalığı vardır.

Kaygılarımızı ve kuşkularımızı elbette belirttik. Taksim Manifestosu’nun onuncu maddesiydi. Hukuk içinde yargılanmaları gerekir. Hukuku devlet çalıştıracak. Nedeni de şu: Devlet dediğiniz kurum kin ve öfkeyle yönetilmez.

Siyasi partilerin bu darbe sonrası bir özeleştiri yapması gerek. Ülke bu hale nasıl geldi. Yapabilirsek birbirimizi daha iyi anlamış oluruz. Türkiye öyle bir atmosfere sürüklenmişti ki, iktidarın her dediğinin doğru, muhalefetin her dediğinin yanlış olduğu pompalandı. Birbirimizi dinlemeliyiz. Demokrasinin uzlaşma kültürü olduğunu unuttuk.

Bir kişi bir cemaatten olduğu için bürokraside yükseliyorsa liyakat yoktur. Siz devlete girersiniz memur olarak.

>>Normal vatandaşlar boşu boşuna çalışmış, dershaneye gitmiş gibi bir düşünce oluştu.

Biz biliyorduk. Mehmet Yılmaz yıllarca yazdı. Ben arkadaşlarıma söyledim, gidin bakın, kim çaldı.

>> Gitmem diyordunuz, gittiniz. İnsanlar Cumhurbaşkanlığı’ndaki görüntünün özlenen bir görüntü olduğunu söyledi.

TBMM Başkanı’nı kutlamak gerekir, o gece parlamentoyu açık tutması. Bir anlamda parlamentonun iradesinin darbeye karşı olduğunu ifade etmesi güzel bir şey.

Kendi odasına davet etti. Yargıtay’a 160 militanı atadınız. Bekir Bey, “Bir dönem biz sizi dinlemedik, sonra siz bizi dinlemediniz” dedi. Uzlaşma güzel bir şey. Umarız Türkiye normalleştikten sonra da sürer.

Darbe sonrası yaşananlar malum. Ertesi gün ben Ankara’ya döndüm, 17:00 civarı bir toplantı vardı. Ertesi gün Sayın Cumhurbaşkanı aradı, darbeye karşı tavrımız dolayısıyla teşekkür etti. Ben de kendisine teşekkür ettim. Varlık sebebimiz darbelere karşı çıkmak. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Özel Kalem’i arayarak davet etmiş. Ben “Olağanüstü bir durum olmazsa gitmeyeceğim” demiştim. Bir devlet krizi yaşadığınızda malum, böyle bir ortamda çocuklar gibi “Ben geçmişte bunu demiştim, asla gitmeyeceğim” demedim. Dört siyasi partinin liderinin de orada olmasını isterdim. Sonuçta şöyle bir tablo var. Hükümetin verdiği bilgiler, görüşlerimizin alınması, samimi olarak görüşlerimizi ifade ettik.

"Ali Bulaç ve Hilmi Yavuz hakkındaki gözaltı kararları incitici"

Mahkemelerin canlı yayınlanmasını isteriz. Ergenekon ve Balyoz’un da canlı yayınlanmasını istedik. Yapacaksa çıksın, itirafını yapsın. Nedir olaylar. Bir demokratik süreç içinde yargının ne kadar objektif davrandığını bütün dünyaya duyurmuş olacağız.

Bülent Mumay gideceği halde gözaltına alındı. Ali Bulaç var. Aynı dünya görüşünde değilim ama benim takdir ettiğim sağduyulu yazarlardandır. Hilmi Yavuz, ender şairlerden biridir. Kaçma amaçları olsa tamam ama... Bu kararları alırken incitici olmaması lazım."

Kaynak: Birgun.net