Medyanın dili gerçekten insanlıktan nasibini almamış bir dil. Birkaç gündür gündemi işgal eden Matthew kasırgası haberlerinde buna bir kez daha tanık olduk. Malum, kasırgayla ilgili haberler “ABD alarma geçti, 2 milyona yakın kişi tahliye oldu” cümleleriyle duyuruldu. ABD’ye gelinceye kadar kasırganın yol açtığı can kayıpları ciddi bir haber bile olmadı. Dün ise kasırgaya ilişkin “müjdeli” haber geldi: “Haiti’de 900 can alan Matthew Kasırgası’nın etkisi ABD’de zayıfladı”.

Haber elbette sevindirici ama ABD’ye gelmeden önce yaşan can kaybını ikinci plana düşüren bir üslup bu. ABD’ye ulaşmadan önce Haiti’de binden fazla insanı öldürdü kasırga. ABD’de ne mutlu ki can kaybı sadece 11. Haiti’de 400 bine yakın insan acil yardım bekliyor. Durum o kadar vahim. Kasırgadan etkilenen insanların sayısı ise 1 milyonu buluyor bu yoksul ülkede.

ABD ders çıkarmışa benziyor

Kasırganın geleceği öğrenildiğinde ABD ciddi önlemler alma konusunda bu kez hızlı davrandı. Kasırganın etkili olacağı bölgelerde üst düzeyde alarma geçildi, 2 milyona yakın kişi tahliye edilip, güvenli bölgelere yerleştirildi. Büyük organizasyon elbette. Oysa 11 yıl önce yaşanan Katrina Kasırgası’nda aynı başarıyı gösterememişti dönemin ABD yönetimi. Oğul Bush’un başkanlığı sırasında yaşanan Katrina felaketi ırkçılıktan, afet sırasında yardımların dağıtımındaki eşitsizliğe kadar birçok olgunun konuşulmasına yol açmıştı. Kasırgada New Orleans ki siyahların çoğunlukta olduğu bir eyalettir, iki bine yakın kişi yaşamını yitirmişti. (Bazı iddialara göre ölü sayısı aslında 10 bini geçmişti). Eyaletin Mississippi kentinde yüzlerce bina yıkılmış, New Orleans kenti sulara gömülmüştü. Oğul Bush felaketin yaşadığı yere gitme gereğini bile duymamıştı.

Başka birçok etken de vardır ama Katrina Kasırgası’nın Bush’un sonunu getirdiğini söylerler. Bush krizi iyi yönetmemiş, ayrıca çok övünülen ABD toplumsal sisteminin çöküşünün birey olarak simgesi haline gelmişti. Katrina’yı felakete dönüştüren yönetim beceriksizliğiydi her şeyden önce. Ülkenin muhteşem servet birikiminin Katrina kurbanlarından esirgenmesi ise beceriksizlik değil düpedüz bir “politikaydı” elbette. O servet birikimi Katrina kurbanları için hiçbir anlam ifade etmedi. Yiyecek eşit dağıtılmadı örneğin. Su ile elektrik de öyle.

Oysa New Orleans sanıldığı gibi fakir değildi. Petrol üretimi açısından önemli bile sayılabilir, ama yetkililer halktan çok işverenlerin kurumlarını kurtarma yolunu seçtiler.

Yıkım önlenebilirdi

Mesele, Katrina’nın geliyor oluşunu haber vermek değildi. Kasırganın yıkımı önlenebilir ya da en aza indirilebilirdi. Missisippi deltasının ekosistemi restore edilebilirdi, su setleri, kanalları yenilenebilirdi. Bunun için başlatılan, başlandığı anda bile yetersiz olduğu bilinen çalışmalar için ayrılan bütçeyi azaltmıştı Bush yönetimi. Daha 1930 – 41 yılları arasında tarım alanı oluşturulacak diye yeşil alanları yok edilince toz fırtınaları, kuraklık bölgenin “kaderi” oldu. Ö dönem 300 binden fazla insanın bölgeyi terk ettiği söylenir. Alt yapısı zayıf bir bölgede Katrina gibi büyük bir doğa olayı elbette büyük tahribatlara yol açacaktı. Set sistemi yetersiz olan bölgelerin suya batmasında şaşılacak bir taraf yok. Burada suçlu olmayanlar bölge sakinleri ile Katrina’dır sadece. Felaketin yol açtığı yıkım oğul Bush’un siyasi yaşamının da sonu oldu.

Obama Sandy’yle yükseldi

Bush bir kasırgayla gitti, Barack Obama ise bir başka kasırgayla popülaritesini yükseltti. İki yıl önce ABD’de 17 eyaleti etkisi altına alan Sandy Kasırgası 10 kişinin ölümüne yol açmıştı. Felaketin bu kadarla atlatılmasında, tabii ki Obama yönetiminin Katrina Kasırgası’ndan ders çıkarması da etkili oldu. Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı’nın (FEMA) bütçesi Obama döneminde arttırılmıştı. Dolayısıyla felakete müdahalede mali sıkıntı çekilmedi.

Matthew ABD’yi hızlı vurmadı

Bu kez Haiti’de yüzlerce insanı öldüren, kentleri su altında bırakan, binaları yıkan Matthew Kasırgası eğer ABD’ye Katrina ya da Sandy gibi hızla ulaşsaydı, bu kez nasıl önlemler alındığını, felaketin tahribatıyla nasıl baş edileceğini anlayabilecektik. Ne mutlu ki bu olmadı. Sonucu olumlu ya da olumsuz anlamda Barack Obama’yı etkilemeyecek çünkü zaten başkanlık için yeniden yarışacak değil.

Sonuç olarak ABD’nin de içinde bulunduğu coğrafyada kasırgaların siyasi sonuçları da oluyor. Haiti de olur mu denirse, burada sandığımız anlamda bir “siyaset” yok. Dolayısıyla yetkililerin sorumluluk alıp istifa etmesi diye bir durum da söz konusu değil.

Haiti’nin yoksulluğunun can kaybında etkili olduğunu söylemeye gerek yok. Ülke malum, ABD’nin “arka bahçesi” olarak tanınıyor. Kasırganın “bahçeyi” vurması da haliyle “doğal”!..

Kaynak: Birgun.net