Haziran Yürütme Kurulu’ndan Levent Gümüş, 8 Mayıs’ta Kartal’da yapılacak büyük buluşma öncesi BirGün’ün sorularını yanıtladı

8 Mayıs’ta, Kartal’da, Kardeş Türküler, Feridun Düzağaç, İlkay Akkaya gibi sanatçıların da sahne aldığı etkinlik yapılacak. “Yapabiliriz! Başarabiliriz!” başlıklı çağrı metninizden konserin ötesinde bir buluşma amaçladığınız anlaşılıyor. Böyle bir etkinlik yapmaya sizi yönelten neydi?

Büyük Gezi Kalkışması sonrasında toplumsal muhalefetin adım adım gerilediği, başka ülkelerde teki bile hükümetlerin istifasıyla sonuçlanacak rezaletlere, sayısız hak ihlali ve işlenen bir dizi suça rağmen AKP’nin alaşağı edilemeyeceğine ilişkin kanaatin yaygınlaştığı bir süreç yaşandı. “Yapıyoruz olmuyor” da özetlenebilecek bir hal, bir tür çaresizlik virüsü, varlık şartını “değiştirmek” fiilinden alan bir kısım siyaset erbabını bile etkisi altına alabildi. Oysa devrimciler bilirler ki, şafağa en yakın olan olan vakit, karanlığın en koyu olduğu vakittir ve gece, hiç bir zaman tam olarak karanlık değildir, görmesini bilen için işlenip büyütülecek bir ışık huzmesi mutlaka vardır. Biz, 8 Mayıs çağrısıyla birlikte HAZİRAN olarak bir irade ortaya koymuş olduk. 8 Mayıs çağrısı, çaresiz olmadığımızın, bu ülkenin özgürlükçü ve devrimci potansiyeline olan inancın, omuz omuza verdiğimizde her türlü gericiliği tasfiye edebileceğimizin ilanıdır.

» Son dönem bildirilerinizde birleşikliğe, birlikte yapmaya özel bir vurgunuz var. Omuz vermek, yan yana omuz omuza durmak bu etkinliğin neresinde duruyor?

Tam ortasında diyebiliriz. Birlikte yapmak, birlik olduğumuzda değiştirip dönüştürebileceğimize olan inanç, bu etkinliğin üzerinde yükseldiği ana fikri oluşturuyor. Geçen aylar içinde memleketin temel sorunlarını merkeze alan bir siyaset belgesini, “Omuz Ver!” vurgusunu öne çıkartarak açıklamıştık: Gerici karanlığa karşı laikliği kazanmak İçin Omuz Ver! Emeğin güvencesizleştirilmesine ve emekçilere yönelik saldırılara karşı emeğin haklarını savunmak için Omuz Ver! Fiili tek adam diktasının başkanlık sistemiyle anayasal bir düzen haline getirilmesine karşı Omuz Ver! Emperyalizmin ve AKP’nin sürdürdüğü savaşa karşı barışı ve birlikte yaşamı örgütlemek için Omuz Ver! Söz konusu belgemizin başlığı, “Dört Birleşik Siyaset Dört Birleşik Adım”dı. Dönemsel olarak başlıklardan biri öne çıksa da her bir başlığın birbiriyle ilişkili olduğunu, mücadelenin aynı zamanda çok yönlü bir şekilde tüm cephelerde, tüm muhatapları kapsayacak bir içerikte ele alınması gerektiğini söyledik. Süreç bizi doğruladı. Özellikle son dönemdeki gelişmelerle ne anayasa ne barış ne de emek mücadelesinin laiklik mücadelesinden ayrı ele alınamayacağı net bir şekilde görülmüş oldu.

Laiklik önemli başlık

» Ensar Vakfı ve laiklik bağıntılı eylemlerde “Haziran”ın ismi biraz daha öne çıktı. Tüm muhatapları kapsayan, geniş bir mücadele hattı kurmaktan söz ettiniz. Laiklik, birleşik mücadele hattı için gücün biriktirildiği bir direnç noktası olabilir mi?

Birleşik Haziran Hareketi, memleketin üzerine bir kâbus gibi çökmüş gerici karanlıkta yarıklar açan 2013 Haziran şafağının, o şafağa rengini veren taleplerin işaret ettiği doğrultuda hareket eden, eksiklerine rağmen en azından muradı bu olan bir halk hareketi. Laiklik, eğitimle sınırlı olmayan, toplumsal hayatın bütünü üzerinden tarif edilmesi gereken temel bir başlık. Gezi milyonları bununla ilgili itiraz ve taleplerini Haziran direnişi boyunca sıklıkla dile getirmişti. Bugün yapılanın biraz da gecikmiş bir sahiplenme olduğunu söyleyebiliriz. Evet, özellikle bugün, laikliği barikatın kurulacağı öncelikli başlık olarak görüyoruz. Sorun kimin öne çıktığının, karanlığı yırtacak “temren”in kim olacağının ötesinde ele alınmalı. Çağrımız çok açık: her kim ki temren olmaya, mızrağın sivri ucunda yer almaya adaydır, kalbimiz ve fikrimiz kendisine açıktır: Omuz omuza duralım, gelin bu gerici kuşatmayı birlikte dağıtalım!

» 1 Mayıs’ta muhalefet güçleri, korku iklimine rağmen memleketin her yerinde alanlara çıktılar. Her şeye rağmen alanlarda olma isteğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu soruyu, 1 Mayıs marşının en vurucu dizelerinden biriyle yanıtlayalım: “Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir!” Memleketin her yerinde insanlarımız yaratılan korku iklimine rağmen meydanlarını sahiplenip sokaklara çıktılar. Cesaret, korkuya baskın geldi. Değerlendirmenin odağına bunu almak gerekir. Kimin daha cesaretli, tutarlı olduğunu öne çıkartan bir tartışma üzerinden birbirimizi kırıp dökmeyelim. Kılıcı keskin olan dostundan sakınmalı. Bunlar iyi şeyler değil. Toplumsal mücadelede hamleler, ihtiyaçlar ve öncelikler üzerinden yapılır. Bugünün öncelikli ihtiyacı yan yana durmaktır. İrade koyma becerisine sahip herkes, insiyatifini bu doğrultuda kullanmalıdır. Bu kaçınılmaz bir görevdir. “Haramilerin saltanatını yıkacağız” diyerek meydanlara çıkanların, “faşizme karşı omuz omuza” sloganıyla yürüyenlerin beklediği, talep ettiği şey budur. Memleketin geleceğini bu talebe ne ölçüde ve nasıl karşılık vereceğimiz belirleyecektir.

Kaynak: Birgun.net