BARAN BOZDAĞ

Tam da isminden anlaşıldığı gibi canlı bir kafanın, başka bir vücuda yerleştirilmesi anlamına gelen ‘Kafa Nakli’ operasyonu, tam kesinleşmediyse de 2017 yılı bitmeden gerçekleştirilecek.

Peki kafa nakli operasyonunu kim, nerede, niçin ve tabii ki en önemlisi nasıl uygulayacak? Tüm bu soruların cevabı için, öncelikle bize bu işlemin mümkün olduğunu göstermesi umuduyla kafa nakli tarihine göz atmak yararlı olacaktır. İlk kez 1908 yılında Amerikalı bir fizyolog ve farmakolog olan Charles Claude Guthrie’nin, bir köpeğin başını başka bir köpeğin boynunun yan tarafına yerleştirmesi ile gerçekleştirilen kafa nakli, daha sonra 1950’lerde Sovyet doktor Vladimir Demikhov ve 1970 yılında onun çalışmasından etkilenen beyin cerrahı Robert J. White önderliğindeki bir ekip tarafından maymunlar üzerinde denenmiştir.Bahsi geçen tarihler arasında da, bugün de konu ile ilişkili veya direkt uygulaması olan sayısız araştırma farklı ülkelerde gerçekleştirilmiştir birbirlerinden farklı sebeplerle belli oranlarda başarılı olmuş veya olamamıştır.

Organ nakli işlemlerinde temel bir sorun olan doku ve kan uyuşmazlığı, konu kafa nakli olunca sorunların en küçüğü haline gelebilir. Çünkü, beynin omuriliğe doğru şekilde bağlanması ve hatta beynin kafa nakli sırasında canlı tutulmasını veya hiçbir nörolojik hasar görmemesinin sağlanması gibi sorunlar daha öncelikli. Günümüze gelindiğinde ise operasyonun tarihini veren İtalyan beyin cerrahı Sergio Canavero’nun yaratmış olduğu bir kısmi spekülasyon ile karşılaşıyoruz. Ocak ayında Newscientist’de yayımlanan bir rapora göre, yedi makaleden oluşan çalışmalar henüz yayımlanmadan son verileri halka açıklayan ve elimizde bu operasyonu gerçekleştirecek yeterli verilerin olduğunu belirten Canavero; Çin’de gerçekleştirmeyi planladığı operasyonun özellikle de felç, kısmi felç veya omurilik felci (paraplegia) hastalarının ulaşabileceği en hızlı çözümün bu nakil işlemi olduğunu öne sürüyor. Çoğu Canavero’nun iddialarına veya yayımlanan ve yayımlanacak olan konuk-editör hakemliğinden geçmiş makalelere dayanan bilimsel alt metin prosedürel olarak kısaca şu şekilde sunuluyor: Öncelikle donör vücut ve nakledilecek olan kafa 12-15°C soğutulacak, boyun kasları ve damarları düzgün biçimde kesilecek, omurilik zarar verilmeden ayrılacak ve bağlanmak üzere korunacak. Aktarılabilir hale gelen kafa ile vücut arasındaki omurilik bağı ise polietilen glikol etken maddesi ile başarılı bir biçimde kaynaştırılacak, omurilik onarımı ve büyümesi uyarılacak.-Bu noktada polietilen kullanılarak farelerde omurilik zedelenmelerinin giderilebildiğini ve ekstra kafa eklenen yani iki kafalı farelerin yaşamasının sağlandığını söylemek gerekir.-Daha sonra Canavero’ya göre damar bağları ve kasları iyileşen bireyin bir ay süre ile komada tutularak boyun kaslarını hareket ettirmesi engellenmeli ve bu sürede omurilik, yeni bağlantılara alışması ve gücünü kazanması için elektrik ile uyarılarak tedavi edilmeli.

Bu konuda bilim adı altında önümüze sürülen iddiaların çoğu, yine bilim dünyasından sert eleştiriler alıyor. New York University Medical School’dan (Tıp Fakültesi) Arthur Caplan NewScientist’e verdiği demeçte; ‘bunun halkla ilişkiler yolu ile bilim yapmak olduğunu, kendisinin hakemli bir dergide yayımlanmadan bu iddiaları ciddiye alamayacağını’ belirtiyor. İtalyan cerrahı yürümeye başlamadan zıplamaya çalışmak ile eleştiren Caplan; daha mümkün ve bilinir birşey iken Canavero’yu, tekniğini omurilik zedelenmelerini ve sakatlıklarını gidermek üzere geliştirmeye çağırıyor. Üstelik Caplan bu konuda yalnız değil. Harvard Medical School Biyoetik Merkezi’nden Thomas Cochrane; kafa nakli operasyonu ile henüz başarı garantilenmeden heyecan yaratıldığını belirtiyor ve ekliyor: “Söyleyebildiğim kadarıyla, operasyon iyi bilim üretmekten çok propaganda ile ilgiliydi.”

Kaynak: Birgun.net