DENİZ SARI

İstanbul Sultangazi'de bulunan İstiklal İlköğretim Okulu'nda görev yapan hizmetlinin kız öğrencileri taciz ettiği ortaya çıktı. Skandal olay 7'nci sınıf öğrencisi C.A. isimli öğrencinin ailesine K.E. tarafından cinsel istismara uğradığını anlatması ve ailenin 13 Nisan günü savcılığa suç duyurusunda bulunması üzerine ortaya çıktı. Suç duyurusundan 2 gün sonra savcılığın talimatıyla gözaltına alınan K.E.'nin tutuklandığı öğrenildi.

Eğitim Sen 4 No'lu Şube dün okulun önünde çocuk istismarına karşı toplanarak basın açıklaması yaptı.

Devlet hukukunun ve yargısının yetersiz olduğu, istismarın normalleştirildiği, tecavüzcüyü aklamaya çalışan ve konunun doğasına aykırı olarak somut delil arayan yapının vurgulandığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"ÇOCUK İSTİSMARI SON 5 YILDA YÜZDE 400 ARTTI!"
"Çocukluk; Hepimizin bir dönem olarak yaşadığı ve sadece doğum ile yetişkinlik arasındaki bir dönem olmasının ötesinde bir anlama sahiptir. Çocukluk dönemindeki yaşantılar bireyin ileriki yaşlardaki yaşantısını büyük ölçüde etkilemektedir.

Her türlü risklere karşı savunmasız durumda bulunan çocukların korunması, sağlıklı olarak büyümeleri, kız ve erkek ayrımı yapılmadan eğitim almaları günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından biri olmuştur.

Bu risklerden biri olan çocuk istismarı; Çocuklara yönelik bir yetişkin, grup, toplum, devlet veya başka bir çocuk tarafından, bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyecek kasıtlı bir davranış bir uygulama olarak tanımlanmaktadır. Öyle ki çocuklardaki ruhsal, zihinsel ve bedensel hastalıkların ve ölümlerin en önemli sebeplerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.

İstismara uğrayan çocuklar genellikle korkutulur ve sindirilir. Bundan dolayı birçok çocuk sesini çıkarmaz ve yaşadıklarını gizler. Bununla birlikte gelenekler örfler, feodal ilişkiler, ekonomik ilişkiler, toplumsal statülerin de baskısıyla birçok olay açığa çıkarılmadan üzeri örtülür. Bu durum istismarın toplumdaki devamını sağlar.


Yukarıda sıralanan tanımlar üzerinden ülkemiz son zamanlarda istismar olaylarına maruz kalan onlarca çocuk üzerinden yaşanılan olaylarla çalkalanıyor. Karaman’ daki KAİMDER vakası Aydın Nazilli’deki olay ve daha bilmediğimiz onlarcası yaşanılan çürümüşlüğün boyutlarını gözler önüne sermiş durumda. Uluslar arası kuruluşlar ve toplum indeks raporları da Türkiye’nin çocuk hakları ve istismar konusunda karnesinin ne kadar zayıf olduğunu gösterir durumda. Türkiye de çocuk istismarı son 5 yılda %400 oranında artmıştır. Bunların sebeplerinden en öne çıkanlar ;
- Giderek yoksullaştırılan halk
- Cinsiyet eşitsizlikleri
- Kız çocuklarının okula gönderilmemesi
- Devletin çocukları koruyan yasa ve kurumlarının olmaması, var olanların yetersiz, işlevsiz ve niteliksiz olması.
- Toplumda çocuğa yeterince değer verilmemesi
- 3 Yetmez 5 çocuk doğurun, bu ülkenin işçiye ihtiyacı var zihniyeti.
- 4+4+4 sistemi ile kamusal eğitimin yerine pazar ihtiyaçlarına göre dizayn edilen ve paralı hale getirilerek yoksul çocukların eğitim haklarının ellerinden alınması.
- Devletin çocuk ve aile politikaları.
- İstismar eden kişilere cezaların giderek düşürülmesi
- İstismara uğrayan çocuğa yardım edecek yeterli sağlık hizmetinin bulunmaması
- Okullarda kalabalık sınıflar, disiplin yöntemleri ve bazı eğitimcilerin kişilik ve ruhsal yapısı ilgili sorunlar.
Yaşanılan vaka ve vahim tablonun gerekçeleri arasında sayılabilir. Özellikle devletin çocuk ve aile politikalarındaki zafiyeti, adeta yapanı koruyan tutumu Ensar Vakfı’ na yaklaşımında ortaya çıkmış durumda. İlgili komisyonları kurmaktan dahi kaçınan yaklaşım ve bugün görülecek Ensar davasındaki ilerleme de söylenilenleri gerçelleyen nitelikte.

"İSTİSMARIN BOYUTU SADECE CİNSEL İSTİSMARLA SINIRLI DEĞİLDİR"
Unutulmamaması gereken bir diğer durumda istismarın boyutunun sadece cinsel istismarla sınırlı olmadığıdır.
-Bir çocuğa şiddet uygulamak da istismardır.
-Bir çocuğu haklarından mahrum etmek eğitimden alıkoymak da istismardır.
-Bir çocuğu çalıştırmak, ekonomik çıkar elde etmek de istismardır.
-Çocuk yaşta evlendirmek de istismardır.

Kutsal öğretmenlik mesleğinin devlet personel politikası olarak itibarsızlaştırıldığının ve bunun arkasındaki planların bilinçli bir hükümet politikası olduğunu Eğitim Sen olarak biliyoruz. Ayrıca bu tür istismar olaylarının da toplumun nazarında öğretmenlik meslek onuruna sürülecek en kirli leke olarak değerlendiriyoruz. Ve her zaman affetmeyeceğimiz bir olay olarak belirtiyoruz. Bu tür olayların bütün imkânsızlıklara rağmen özveri ile çalışan öğretmenlerimizin çalışma azmini etkilememesi ve velilerimizin bu konudaki inancını etkilememesi gerektiğini diliyoruz.
Çocuklara yönelik yaşanan cinsel fiziksel zihinsel ve duygusal istismarın her daim karşısında ve mağdurlarında yanında olacağımızı tüm kamuoyu bilmelidir. Bu yönde devlet hukukunun ve yargısının yetersiz olduğunu istismarı normalleştiren, tecavüzcüyü aklamaya çalışan ve konunun doğasına aykırı olarak somut delil arayan yapısının farkındayız. Hiç unutulmaması gereken pedogojik ve psikolojik durum bu duruma maruz kalmış çocuğun beyanının esasıdır. Tartışılmaz, delil aranmaz. Önlem alınır. Eğitim-sen olarak her zaman bu tür olaylarla mücadele çizgimizi çok nettir.
Bu tür olaylar toplumun sebep sonuç ilişkisi üzerinden değerlendirilmesi gereken olaylardır. Münferit, salt olayın gerçekleştiği yere ait bir sorun değil çepeçevre topluma dayatılan çürümüş politikaların çeşitli şekillerdeki yansımasıdır.

"ELİMİZ YAKASINDADIR"
Okulumuzda yaşanılan bu istismar olayı da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Olaya sebebiyet veren şahsın görevine son verilmiş ve tutuklanmış bulunmaktadır. Şu açıkça bilinmelidir ki istismara sebep olan şahıs için hukuki çerçevede elimiz yakasındadır. Bu olayın birebir takipçisi ve müdahiliyiz. Okulumuzun eğitim öğretime sağlıklı bir şekilde devam etmesi için elimizden gelen tüm çabayı sergileyeceğimizi buradan ilan ediyoruz. Halkımızı ve değerli velilerimizi de bu noktada süreci örgütlü bir şekilde takip etmeye ve bireysel müdahale ve söylemlerden uzak durmaya çağırıyoruz. "


Kaynak: Birgun.net