FATİH KIYMAN [email protected]

Şiddet olayları, bitmek bilmeyen çevre düzenleme çalışmaları, müesseseler üzerindeki zabıta baskısı, kültür varlıklarının birbiri ardına yok edilmesi, sermayenin el değiştirmesi gibi etmenler bir arada değerlendirildiğinde görünen o ki, tarih boyunca İstanbul’un kültür merkezi işlevini gören Beyoğlu’nun geleceği tehdit altında. Tarihi boyunca görülmemiş şekilde İstiklal Caddesi hattı ve çevresindeki işletmelerin birbiri ardına kapanışına şahit olan Beyoğlu, kültürel mirasını yitiriyor.

Suça göz yumuluyor, ileride mazeret gösterilecek
Başkanlığı döneminde ve sonrasında yıllardır Beyoğlu’nun “sistematik olarak bitirilmeye çalışıldığını” dile getiren Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) Eski Başkanı Tarkan Konar’ın kısa süre önce sosyal medyadan yaptığı açıklamada endişe verici ifadeler yer alıyor. Konar’ın aktardığına göre, zabıta ve tüm birimler ‘normal işletmelere’ her gün masa-sandalye, SGK, ruhsat, hijyen, sigara vb. denetimlerde cezalar yazarken, ‘Avrupalı olmayan turiste’ dayalı yeni batakhaneler her geçen gün çoğalıyor. Yoksul Arap kadınların zengin olanlarına pazarlandığı ortam Talimhane’den artık İstiklal içine nüfuz etmiş durumda. Beyoğlu’nu terk eden her ‘normal kafenin, barın’ yerine bu tarz işletmeler yerleşmekte. Konar’ın öngörüsü ise gelecekte söz konusu “batakhaneler” gerekçe gösterilerek Beyoğlu’nun topyekûn mühürlemeler ve tepeden müdahalelerle ranta açılıp el değiştireceği.

Beyoğlu öksüzleştiriliyor
Beyoğlu’nda faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan işletme sahiplerinin anlattıkları ise Konar’ın söyledikleriyle örtüşen nitelikte. 2008 yılından beri İstiklal Caddesi Odakule mevkiinde bulunan bir işletmeci, ilk taarruzun yaya trafiği gerekçe gösterilerek Asmalımescit’te başlayan sokağı işgal eden “masa – sandalye cezaları” olduğunu söylüyor. Tarihi tiyatro ve sinemaların el değiştirerek kapanmasının ve tahribata uğramasının, entelektüel kesimi Beyoğlu’na küstürdüğünü aktaran işletme sahibi, “İstiklal caddesi ve Beyoğlu mevkii sahipsizleşiyor, artık hitap edeceği bir kesim kalmadı. Önceden üniversiteli gençlere ve entelektüel kesime hitap ederdi. Kapanan tiyatrolar, tarihi sinemalar, AKM ile bu kesim Karaköy’e, Beşiktaş’a, Kadıköy’e kaydı. Kısacası Beyoğlu öksüz kaldı,” diyor. Tüm bunların üstüne bir de terör olayları eklendi, yabancı turist İstanbul’a gelmez oldu. İlk zamanlar kaybımız %90 kadardı. Ciromuz o kadar düşmüştü. Şimdi gerileye gerileye %50’e kayıp noktasına kadar toparlayabildik. Ayakta kalabilen işletmelerin çoğu kurumsal olduğundan, diğer şubeleri sayesinde ayakta kalabiliyor. Çünkü bu olanlara rağmen kiralar hâlâ çok yüksek,” ifadelerini kullandı.



Soylulaşma kötüydü, soysuzlaşma daha kötü
Kuşaklar boyu üniversiteli gençlere hitap ettiklerini, yerel müzik kültürünün canlı tutulması adına kendilerine rol biçtiklerini belirten bir bar işletmecisi, son beş – on senedir House Cafe, Otto, Midpoint gibi daha “elit” kesime hitap eden mekânların Beyoğlu’nun kültürel dokusunu bozmasından yakındıklarını, fakat gelinen noktada o günleri aradıklarını ifade ediyor. “Geriye dönüp baktığımızda, ‘o günlerde buralara gelmeye başlayan elit kesimle, müzik dinlemeye, eğlenmeye gelen gençler arasında yine de bir uyum varmış’ diyoruz. Şimdi Beyoğlu’na baktığımızda kime hitap ediyor belli değil” diyor. “Bence İstanbulluya hitap etmiyor” diye ekliyor.

Kaynak: Birgun.net