MUSTAFA K. ERDEMOL [email protected]

Son saldırılardan sonra Belçika’nın neden terörün hedefi olduğu tartışılmaya başlandı. Yandaş Türk medyasının yaklaşımı elbette çok net: “Beslediği terör, sonunda onu da vurdu”.

Çokkültürlülük sorunu
Bu belirleme gerçeğin küçük bir parçasıdır sadece. Oysa Belçika’nın terörün hedefi olmasının başka nedenleri de var. Her şeyden önce, tek başına değilse de, Çokkültürlülük politikası olan bitenlerin sorumluları arasında. Bu politika, ülkedeki göçmenlere sorunları kendilerinin çözmesi, kültürel, sosyal, dini alanlarda kendi örgütlenmelerini oluşturma şansı veren bir politika. Ancak ülkede göçmenler ile Belçikalılar arasında kaynaşmayı önleyen, göçmenleri gittikçe kendi içlerine kapatan, gettolaşmaya yol açan sonuçları oldu bunun.

Göçmenlere ait sorunların çözülmesinde, ihtiyaçların giderilmesinde neredeyse “özerk” halde olan göçmen toplulukları, özellikle Müslümanlar, mensuplarının çoğunu radikalleştirdi. Ülkedeki camilerde, din eğitimi verilen kurumlarda cihat çağrıları da, eğitimi de yıllarca verildi.
Bunun sonucu olarak ortaya çok sayıda İslamcı örgüt çıktı. Bu örgütlerden uluslararası operasyonlarda görev alan “cihatçı” militanlardan haberdarız. 2001 yılında, Afganistan’daki önemli mücahit liderlerden Ahmet Şah Mesut’u suikast sonucu öldüren El Kaide mensupları da, 2004 Madrid tren saldırılarını gerçekleştirenlerden biri de Belçika’nın Başkenti Brüksel’in ünlü Molenbeek’inden yetişme.

En zayıf istihbarat
Ülkede İslamcılık’ın, radikalleşme tehlikesinin cirit atmasında Belçika makamlarının uyuşukluğu dillere destan. Sharia4Belgium adlı İslamcı örgüt 2010’da kurulduğunda o kadar rahat “çalışıyordu” ki, Suriye’deki cihatçı örgütler içim militan topladığını neredeyse bilmeyen yoktu. Örgütün sözcülüğünü yapan Fuad Belkacem adlı militan eşcinsellere ölümden söz ediyor, Belçika’ya şeriat getireceğini duyuruyordu. Hırsızlık dahil birçok adi suçtan sabıkası da olan Belkacem ancak iki yıl sonra tutuklanıyordu.
Örgütün kendisini Ekim 2012’de feshettiğini söylemesine rağmen militanlarının Suriye’de örgüt adına faaliyetlerine devam ettiği biliniyor. Hatta yöneticilerinden Hüseyin El Uşaki'nin bir kafa kesme eylemine karıştığı medyaya yansımıştı. Bu örgütün mensupları arasında Avrupa Konseyi'ne bombalı saldırı hazırlığında oldukları belirtilen Türkiye kökenli Hollandalılar da var.
Belçika istihbaratının Avrupa’nın en zayıfı oluşunun bunda büyük payı var. Bir araştırmaya göre 2011-2013 yılları arasında tam 11 bin militan Suriye’ye, Irak’a gitti. Bunların beşte biri Belçika’dan. Tam 296 İslamcı militan Belçika’dan Ortadoğu’ya sızdı.

Nasıl kolay sızıyorlar?
Yanıtı çok basit. Avrupa’da vizesiz seyahat olanağı veren Schengen Anlaşması sayesinde. Bu anlaşma Avrupa’daki 26 ülke arasında vizesiz seyahate olanak sağlıyor her şeyden önce. Schengen bölgesindeki ülkelerde planlar yapmak bu örgütler için olanaklı hale geldi. Schengen’in en zayıf ülkelerinden Ortadoğu’ya sızılmaya yarayacak ara ülkelere, örneğin Türkiye’ye, geçiş de sorunlu olmadı bu nedenle.

Yasadışı silah ticaretinde denetimin yok denecek kadar az olduğu bir ülke olarak Belçika’da silaha kolayca ulaşılabilmesi de sürpriz değil. Örgütler için bu anlamda bir cennet Belçika.
Ortadoğu’ya demokrasi(!) götürmek için bölgedeki İslamcı muhalifleri destekleme politikası gereği Belçika, bu muhaliflere ülkeye giriş izni de verdi. Bunlar ülkede zaten var olan radikallerle buluştular kolayca. Belçika’nın özelikle Suriye konusunda son zamanlarda yalpalaması, ülkesindeki radikallerin hedefi olmasına yol açtı.

İstikrarsızlık da yaradı
Yakın zamanlara kadar, 500 günden fazla hükümetsiz kalmış bir ülke olarak Belçika ile istikrarsızlık kelimesi rahatlıkla yan yana gelir. Üç bölgeye ayrılmış bir ülke bu. Kuzeyde Flamanlar, güneyde Volanlar var. Flamanca, Flamanların dili malum, Valonlar Fransızca konuşuyor. Başkent Brüksel de ise iki dil de resmi dil kabul ediliyor. Flamanlar bağımsızlık konusunda yıllardır ısrarlı olan bir topluluk. İki toplumun anlaşmazlığı bir siyasi birlik oluşturulmasını, dolayısıyla hükümet kurulmasını da engellediğinde bir otorite boşluğuna düşüldüğü, sonuçta ülkede kimi kurumların çalışamaz hale geldiği de bir gerçek. Bunun ülkedeki hem terör örgütlerinin hem de mafyatik yapıların rahat hareket etmelerini sağlıyor.

Kaynak: Birgun.net