BURCU CANSU / [email protected]

Cemil Çiçek’in bakanlığı döneminde, 2005 yılında hazırlanan ancak Avrupa Birliği uyum yasaları ile temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu gerekçeleriyle gelen tepkiler üzerine ertelenen taslağın yeniden gündeme getirilmesine tepki yağıyor. Kitle örgütleri, partiler, sendika ve meslek örgütleri değişikliğin yasalaşması halinde tek parti diktatörlüğü yolunda son adımın da atılacağına dikkat çekiyor.

ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen
Derinleşen savaş ortamı, Erdoğan’ın bu tür hamleler yapmasına da olanak tanıyor. Erdoğan ve AKP rejimi, kendisini giderek ‘devletin ve milletin bekası ile özdeş’ kılmaya çalışıyor. O yüzden, ben gidersem devlet yıkılır, diyor. Bush’un 11 Eylül sonrasında başlatılan emperyalist saldırganlığın doktrini olarak ifade ettiği ‘ya bizden yanasınız ya da terörist’ sözlerini, Erdoğan’ın tekrar etmesi Erdoğan-Devlet özdeşliği ile karşısında yer alan herkesi terörle eşleştirme çabasını gösteriyor. Erdoğan’ın malum konuşmasının ardından da mahkeme, terör tanımını fiilen genişleterek 3 akademisyeni tutukladı. Bir yasal değişikliğe gerek kalmaksızın, terörün sınırı muğlaklaştırıldı, genişletildi. Erdoğan ve AKP’ye karşı olmak terörist olmakla özdeş hale getirildi. Muhalefeti, toplumu AKP ekseninde konuşmaya zorlama ya da suskunluğa itme, ülkemizde İslami faşizmin geldiği noktanın da bir ifadesi. Memleketin geleceği giderek Erdoğan’ın bu artan baskısıyla bombalar arasında etnik bir gericilik eksenine sıkıştırılıyor. Asıl mesele buna teslim olmamak, memleketin geleceğine sahip çıkacak bir iradeyi geliştirebilmek.

EMEP MYK Üyesi Levent Tüzel
Baskıcı, otoriter, anti-demokratik, diktatoryal bir rejim inşası hızlandırılarak sürdürülüyor. Bunun öncülüğünü de Cumhurbaşkanı yapıyor. Muhalif her kesimi sindirmek istiyorlar. Bunu yapabilir mi, dünya buna sessiz kalır mı, bilinmez. Ne kadar kutuplaştırma olsa da iyi bir şey çıkmayacağı halkların birbirine karşı kışkırtılmasında kaybedenin hepimiz olacağı gerçeği unutulmalı. Aklı başında herkes bunu görüyor. Ancak bilinmeli ki muhalefet sindirilemeyecektir.

G9 Platformu Sözcüsü Gazeteci Ahmet Abakay
Erdoğan, AYM’nin Dündar ve Gül kararı için ‘tanımıyorum, saygı da duymuyorum ‘ demişti. Ben de Cumhurbaşkanı’nın‘görüşlerine katılmıyorum, saygı duymuyorum ve uymayacağım ‘diyorum. Çünkü bu söyledikleri demokrasilerde asla olmayan, belki kabile devletlerinde, diktatörlüklerde olabilecek şeyler. Bunları demokrasi kültürü olmayan bir kişi söyleyebilir. O da bizim ülkemize nasip oldu.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko
“Ya bizden yana olacaklar ya da teröristin yanında yer alacaklar!’ diyenlere karşı insanlar ölümü değil yaşamayı, karanlığı değil aydınlığı seçecektir. Cumhurbaşkanı açıkça ‘Eleştiren ve itiraz eden, beni karşısına alan herkes teröristtir’ demek istemiştir. Gerçi demekle de kalmamış, bunu uygulamaya geçirmiştir. Malumu ilan etmeden evvel de pek çok kesimin ‘terörist’ muamelesi gördüğüne tanığız. Hemen herkesin ‘terörist’ ilan edildiği bir yönetim biçiminin adını biz koymadan önce tarih koymuş ve ‘faşizm’ diye yaftalamıştı. Tehlikeli ve keskin bir viraja savruluyor Türkiye. Artık, devletleşen AKP ve otoritesini tesis eden Saray’ın yol vermesiyle tüm muhaliflerin gerekçe gösterilmeksizin kitlesel olarak gözaltına alınmaları, bugün HDP’lilerin yarın da CHP’lilerin Meclis’ten derdest edilerek çıkartılmaları işten bile değil.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı:
İktidarın Ortadoğu politikaları ve diktatörlük hevesi ülkemizi yangın yerine çevirdi, tesadüfen yaşar hale geldik. Ülkeyi yaşanmaz hale getiren AKP iktidarı hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi muhalif kesimleri ve basını hedef gösteriyor. Hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı eleştiren bütün kesimleri yok etmeyi planlıyorlar. TMMOB ‘’kral çıplak’ demeye devam edecek ve diktatörlüğe teslim olmayacak.

KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse:
Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz, faşizmin kurumsallaşması ile yüz yüzeyiz. Erdoğan’ın açıklamalarına göre, hakkını arayan, görüş bildiren, muhalif bütün odaklar, tüm aykırı sesler “terörist’’... Ya Başkanlığa, diktatörlüğe teslim olacağız ya da bunun karşı biçimini el birliği ile öreceğiz. Karşı cepheyi örerek mücadeleyi büyütmeliyiz.”

ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu üyesi Besim Can Zırh:
“Yanımızdasınız ya da değilsiniz’’ formülasyonunu ilk kez 11 Eylül sonrası Bush’tan duyduk. Tabii ki korkuyoruz, endişeliyiz ama bunun sadece Türkiye meselesi olmadığını idrak edelim. Küresel bir iç savaş yaşıyoruz. Safların sıklaşması gerekiyor. Tarihsel olarak da böyle. Bu süreç yaşanacak ve mutlaka geçecek. Nasıl geçeceği de önemli. Bizim cephemizden mümkün olduğunca birbirimize sahip çıkarak yan yana durarak bu dönemi atlatmamız gerekiyor. Bu dönemi sağ sağlım atlatmamız gerekiyor.​

Kaynak: Birgun.net