Hüseyin Şimşek [email protected]

Adalet Bakanlığı çalışma yaşamındaki hukuki ihtilafların çözüm yeri olan iş mahkemeleri ile ilgili kanunun yerine yenisini hazırlıyor. Adalet Bakanlığı’nın görüşe açtığı taslakla 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu tamamen yürürlükten kaldırılırken, işçi alacakları ile işe iade taleplerinde dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getiriliyor.

“Yargı özelleştiriliyor”
AKP’nin uzayan davalara çözümü zorunlu arabuluculukta aradığını fakat iş yargılamasında davaların uzamamasının çaresinin, doğal yargıçlık ilkesinden uzaklaşarak yargının özelleştirilmesi olmadığını belirten iş yasaları uzmanı avukat Dr. Murat Özveri, taslağı BirGün’e değerlendirdi.


Özveri, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nu yürürlükten kaldırması planlanan yeni tasarıyı şöyle değerlendirdi:

“Önce arabuluculuk’’
Tasarıda arabuluculuk ‘ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi’ olarak tanımlanmış olmasına karşın, iş davalarında ihtiyari olmaktan çıkartılarak zorunlu hale getirilmiş. Fazla çalışma, genel tatil ücretleri, kıdem ihbar tazminatları, fesih sırasında kullanılmayan yıllık izin ücretleri, toplu iş sözleşmeleri ile belirlenmiş ücret zamları, sosyal haklar, ikramiye, prim alacakları, ödenmediğinde işçi iş mahkemelerinde doğrudan dava açamayacak. İşçilerin iş sözleşmeleri sona erdirildiğinde feshin geçersizliği ve işe iade istemli dava açabilme hakları da öncelikle zorunlu arabulucu aşamasına başvurmuş olma koşuluna bağlanıyor.

“İşçiler güvenebilecek mi?”
Zorunlu arabulucular eğitimden geçmiş hukukçulardan oluşacak. Bu hukukçular aynı zamanda avukat olarak dava takip eden kişiler. İlk kaygı, arabulucu belgesi olan avukatların birbirlerini kollayacakları endişesi. İkinci kaygı, arabuluculuk yapan avukatların işçi ve işveren vekili olmaları halinde soruna objektif yaklaşıp yaklaşmayacakları. Üçüncü kaygı kaynağı ise ekonomik olarak güçlü işverenlerin arabulucular üzerinde ekonomik nüfuzlarını kullanabilme riski. Tüm bu kaygılar arabulucu aşamasında sorunun çözüme kavuşturulmasını zorlaştıracak belki de olanaksızlaştıracaktır.

“Birbiriyle çelişen hükümler çıkabilir”
İşçi tek bir davada, kıdem ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti gibi haklarını birlikte talep edebilir. Tasarıya göre işçi her bir talebini ayrı kanıtlamak zorunda. Tasarının sekizinci maddesine göre ise bir üst mahkemeye başvuru için gerekli olan sınır her bir talep için ayrı ayrı belirlenecek. Yani bir işçi alacağının varlığı, diğer alacağın varlığına bağlı olduğu her durumda çelişki yaşanabilir.

“Zamanaşımı süresi düşüyor”
Halen kıdem ve ihbar tazminatları fesihten itibaren on yıllık zaman aşımına tabii tutuluyor. İş Yasası’nda eşit işlem borcuna aykırılık nedeniyle talep edilen tazminat için de on yıllık zaman aşımı süresi geçerli. Yıllık izin alacağı ise fesihten itibaren beş yıllık zaman aşımı süresine tabii. Zamanaşımı sürelerinin iki yıla indirilmesi işçinin pilot dava açarak alacağının belirlenmesinin fiilen önünün tıkanması anlamına gelir. Temyiz aşaması da dikkate alındığında iki yıl içerisinde işçinin gerçek ücretini tespit ettirebilmesi bu süreler içerisinde olanaklı gözükmemekte.


Kaynak: Birgun.net