SERVET KAYA

John Wyndham imzalı bir efsane uzun yıllardan sonra yeniden kitapçılardaki yerini aldı. Türkiye’de İlk defa 70’li yıllarda yayınlanan “Krizalitler” Niran Elçi çevirisiyle Delidolu Yayınları’ndan çıktı. Bilim kurgunun altın çağından gelen bu efsane, John Wyndham’ı ve bu türü tanımak isteyenler için mihenk taşı olabilecek nitelikte. Bilim kurgu sineması için “2001: Bir Uzay Macerası” neyse “Krizalitler” de bilim kurgu edebiyatı için öyledir denebilir. Bu türün anlatı biçimlerinin ve kurgusunun temeli bulunabilir.

Kıyamet sonrası bilim kurgusu olarak adlandırılabilecek post apokaliptik kurgunun klasiklerinden sayılan Krizalitler, nükleer felaket sonrasında insanlığın değişimini ve değişmeyen toplumsal ilişkileri ele alıyor. Nükleer felaket sonrası yaşanan genetik değişimler sonucu mutantların ortaya çıkması ve onların toplum içinde dışlanmasını konu eden John Wyndham, romanın isminde yer alan kelebek olmadan önce kozadan çıkmaya hazırlanan krizalitlere benzettiği yeni insanlığın yaşadığı sancıyı bizlerle paylaşıyor. Her ne kadar nükleer felaket sonrası bir dönemi anlatsa da temel insani açmazların çerçevesini çizen roman, insanların bir arada yaşarken kurulu düzenin devam edebilmesi için düzene aykırı yaşam biçimlerini ve varoluşları reddettiğini akıcı bir dille anlatıyor. Atmosferi bilim kurgusal olsa da günümüzde alışkın olduğumuz bilimkurgu atmosferinden oldukça farklı bir havada hikâye edilen Krizalitler, toplum içinde kendin olmak ve kendin kalmak mücadelesini insanlığın ancak bu şekilde kurtulabileceği kurgusu üzerine kurulmuş. Roman yayınlandığı 1955 yılında dünyanın içinde bulunduğu Soğuk Savaş, İkinci Dünya Savaşı sonrası ve atom bombası tecrübesinin yarattığı korku ve endişeye denk düşen bir anlatı olmuş.



“Doğal biçim kutsaldır. Kurtuluşumuz saflıktadır” alt başlığıyla yayınlanan Krizalitler, faşizmin bütün dünyayı kasıp kavurduğu 30’lu yıllarda yaşanan ırkçılığın ve arî ırk yaratma peşinde milyonlarca insanın yok edilmesinden sonuçlar çıkararak, bu tür düşüncelerin toplumlarda yarattığı yobazlığı ve akıl dışılığı reddederek toplumsal iletişimin artırılması ve farklılıklarımızın bizi zenginleştirmesine izin vermemiz gerektiği sonucuna varıyor. Romanda “Gelişimini tamamlamış insan fikri çok büyük bir kibirdir” diyen John Wyndham kendini sürekli Tanrı’nın sureti olarak gören insanoğlunun kendi sonunu getirmekteki ısrarını bu kibre bağlıyor.

Krizalitler, insanlığın bugüne kadar yaşadığı felaketlerden gelecekte kurtulabilmemiz için gerekli olanları bizlere müjdeliyor: “Birlikte düşünebiliyoruz ve birbirimizi onların asla yapamayacağı şekilde anlayabiliyoruz. Bileşik zihin oluşturmayı ve bir sorunu çözmek için kullanmayı öğrenmeye başlıyoruz. …. Bireysel kafeslere kapatılmış ve dışarıya yalnızca yetersiz sözcüklerle uzanabilenler değiliz. …. Mekanik yaratıklarmış gibi, toplum ve politikanın dayattığı geometrik desenlere uymaya çalışmayız. …. Yaşamın özündeki nitelik yaşamaktır; yaşamın özündeki nitelik değişimdir; değişim evrimdir ve biz bunun bir parçasıyız”.

Kaynak: Birgun.net