ONUR EREM / @onurerem

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), dün 2016 Dünya Raporu’nu İstanbul’da düzenlediği bir toplantı ile yayımladı. 2016’nın dünyada insan haklarının gerilediği bir yıl olduğunu söyleyen HRW, Türkiye’deki gerilemeye özellikle dikkat çekti. Raporda Türkiye’ye ayrılan 8 sayfada şu ifadeler yer alıyor:

>> 2015’te Türkiye’de insan hakları konusunda pek çok alanda gerileme yaşandı. Kürtlerle barış sürecinin sonlanması nedeniyle ülkenin Güney Doğu’sunda şiddet olayları artarken AKP, muhaliflerine ve medyaya büyük baskı uyguladı.

>> Türkiye’de dönemin başbakanı, günümüzün cumhurbaşkanı Erdoğan, otoriterleşen yönetimine karşı başlayan geniş çaplı sokak eylemlerinden sonra muhaliflerine karşı yakın tarihin en büyük baskı operasyonunu başlattı. Bu baskılar yolsuzluk skandalının ardından arttı. Partisi 7 Haziran seçimlerinin ardından oylarında düşüş yaşayınca medya ve muhalefet üzerindeki baskısını daha da artırdı.

>> 7 Haziran öncesi ve sonrasında HDP ofislerine gerçekleşen yüzlerce saldırı engellenmedi. Yılın ikinci yarısında Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile barış sürecinin sonlanmasının ardından devlet vahşi saldırılar düzenledi, yaşam hakkını yok saydı, barışçıl eylemcileri ve aktivistleri terörizm ile suçladı, gözaltına alınan insanlara kötü muamele etti. Yüzlerce Kürt siyasetçi, aktivist ve belediye başkanları şiddetsiz eylemlerinden veya basın açıklamalarından dolayı terörizm suçlamasıyla tutuklandı.

>> Eylül ayında Cizre’de ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından devlet 40-42 teröristi öldürdüğünü iddia ederken Diyarbakır Barosu 21 sivilin öldürüldüğünü duyurdu. Devlet sivil ölümlerin sorumlularını ortaya çıkarmadı ve hiçbir işlem yapmadı. Cizre’nin ardından pek çok ilçede günler, haftalar süren sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve benzer ihlaller oralarda da yaşandı.

>> Kasım’daki genel seçimden sonra Recep Tayyip Erdoğan insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü dramatik bir şekilde ayaklar altına aldı. Bunun sonucunda Türkiye, siyasi erkin üzerindeki tüm denge ve denetleme mekanizmalarının yok edildiği otoriter bir rejime dönüşmeye başladı. 2015’te yaşananlar nedeniyle Türkiye insan haklarına saygı duyan bir ülke olma hedefine muhtemelen yıllarca ulaşamayacak.

>> İnsan hakları avukatı Tahir Elçi 28 Kasım’da öldürüldü ve sorumlusu bulunamadı.

>> Hükümet politikalarını, yolsuzlukları ve Suriye’ye gönderilen silahları eleştiren haberler yayımlayan gazeteciler hapse atılırken medya grupları ise kapatıldı. Can Dündar ve Erdem Gül Suriye’ye gönderilen silahlarla ilgili haberleri nedeniyle tutuklu yargılanıyor. Koza İpek Grubu’na kayyum atanıp gazeteciler işten çıkarılırken Nokta dergisi baskına uğradı ve toplatıldı. Hürriyet Gazetesi binası, AKP’li bir milletvekilinin de içinde bulunduğu kitle tarafından saldırıya uğradı. Gazetenin yazarı Ahmet Hakan da kendisini takip edenler tarafından darp edildi. Yabancı gazeteciler sınırdışı edilirken Muhammed Resul tutuklandı.

>> 1990’lardaki insan hakları ihlalleri ve katliamların yargılandığı davalarda askeri görevliler ceza almadı.

>> Meclis, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın bakanlardan gelecek taleple internet sitelerini saatler içinde sansürlemesine izin veren bir kanun çıkardı.

>> Barışçıl eylemler ve yürüyüşler yetkililer tarafından keyfi olarak engellendi, kolluk güçleri tarafından vahşi saldırılara maruz kaldı. İstanbul Valiliği tarihte ilk defa LGBT Onur Yürüyüşü’nü yasakladı, yürüyüş için toplanan insanlara polis saldırdı.

>> Ülkedeki yargı bağımsızlığı uzun süredir çözülmeyen bir sorun haline geldi. Güvenlik güçleri ve devlet görevlileri tarafından işlenen hak ihlalleri yeterince soruşturulmazken siyasi motivasyonu olan soruşturmalar açıldı. Gülen hareketi ile ilişkili olduğu iddia edilen yargıçlar ve savcılar görevlerinden alındı ve tutuklandı. Aleyhlerine gösterilen tek delil ise görevleri gereği aldıkları kararlardı.

>> Türkiye, İstanbul Konvansiyonu’nu imzalamasına rağmen kadına karşı şiddet ve tecavüz olaylarındaki artışı engellemeyi başaramadı.

>> Türkiye’nin ülkede bulunan 2 milyondan fazla sığınmacıya yeterli şartları sağlayamayacağı görülüyor. Fakat Türkiye’nin bu sığınmacıları kullanarak AB ile yaptığı 3 milyar avroluk anlaşma nedeniyle AB, Türkiye’nin tüm insan hakları ihlallerine göz yumacak. Polis şiddetinin yaygın olduğu Türkiye’de Suriyeli sığınmacıların hapsedilmesine ve kötü muamele görmesine kimse ses çıkarmayacak. Şu anda 400 binden fazla Suriyeli çocuk, herhangi bir eğitim alamıyor. Suriyeli sığınmacıların geçici koruma statüsü olmasına rağmen diğer sığınmacıların öyle bir statüsü bile bulunmuyor.

Kaynak: Birgun.net