Türkiye’deki alternatif müzik üretimi nicelik bakımından İstanbul’un, hatta İstanbul’da bile belirli semtlerin tekelinde. Bazı muhitlerdeki müzisyenlerin seslerini her zaman daha fazla duyuyoruz. Ankara, İzmir gibi büyük ve kültürel üretim açısından belirli geleneklere sahip, avantajlı şehirlerdeki bağımsız müzisyenlerin sesleri bile –bir genelleme yaparsak- İstanbul’dakilere nazaran pek de sık duyulmuyor.

Tam da böyle bir dönemde Bursa gibi müzik üretimi açısından –belirli zaman dilimlerinde evet ama- şu sıralar pek de renkli bir görüntüye sahip olmayan bir şehirden çıkan yeni bir isim, yeşerdiği yer itibarıyla da beni fazlasıyla etkiledi. Hikâyesi Bursa’da başlayan, üniversite eğitimi aldığı Konya’da devam eden Murat Kılıkçıer’in, sahne adıyla In Hoodies’in müziği nitelik bakımından kendi alanında öylesine yetkin ve evrensel bir seviyede ki, şanı buraları da aşıp Londra’daki birçok önemli müzik erbabına kadar çoktan ulaşmış durumda.

İlk albümü A Lunar Manouvre’u geçen günlerde yayınlayan In Hoodies’in hikayesi, İngiliz müziğinin kayda değer prodüktörlerinden birine, Chris Potter’a ulaşmasıyla muhtemelen kendisinin de beklemediği kadar heyecan verici bir yere doğru yönelmiş. The Rolling Stones, U2, Blur gibi devasa isimlerle çalışan Chris Potter, prodüktörlüğünü yaptığı 1998 çıkışlı The Verve albümü Urban Hymns ile Brit Ödülleri’nde En İyi Prodüktör Ödülü’nü de almıştı.

Tüm besteler In Hoodies’e ait​

In Hoodies’in tamamını kendisinin bestelediği, sözlerini yazdığı bu ilk albümü ise Chris Potter’un prodüktörlüğünde Londra’da kaydedilmiş. Kayıtlarda ona eşlik eden müzisyenlerse son yirmi yıldaki birçok önemli –özellikle Britpop- kaydında yer alan isimlerden oluşuyor. Hani sanki Murat Kılıkçıer’in ömrü Bursa’da değil de Londra’da geçmiş, bu yayınladığı albümde ona saygı gösteren birçok müzisyen onun öncülüğünde toplanmış gibi bir hava var.

Klavyelerden ve yaylı aranjmanlarından sorumlu Tim Wills daha önce Nick Cave, The Cure ve özellikle Ian Brown gibi isimlerle çalışmış. Davulların bir kısmının yaratıcısı Steve Sidelnyk ise The Rolling Stones, Madonna, Massive Attack, PJ Harvey, R.E.M. gibi onlarca farklı grup ve müzisyenle albüm kayıtları yapmış. Bas gitarlardan sorumlu olan Martyn Campbell’ın ve David Minchella’nın birlikte olduğu gruplar/isimler arasında ise The Lighting Seeds, The Who ve Paul Weller var.

Tüm bu müzisyenler birikimlerini 30’larının henüz başındaki Murat Kılıkçıer’in yaratıcısı olduğu In Hoodies’in besteleri için kullanmışlar. Ortaya hiç de buralı olmayan, özellikle 90’lar ortasında İngiltere’de yayınlansa çok büyük sükse yapacak kadar nostaljik ve güçlü bir albüm çıkmış. Zira A Lunar Manouvre’da dönemin baskın olan müzikal akımlarının melodik öğelerini kullanan hayli etkileyici besteler, kusursuza yakın bir biçimde icra edilmiş.

Albümün açılış şarkısı Brave birçok açıdan ’i hatırlatıyor. Hatta Kılınçer’in vokali ton olarak değil ama kullanım tekniği açısından James’in vokalisti Tim Booth’a da hayli benzer tınlıyor. Be All You Feel ise U2’ya yakın bir yerde konumlanıyor. Kişisel favorilerim Alpha Love, My Con ve Healing’in her biri tek başına albümü sürükleyecek kadar güçlüler.

Tüm bu ‘yabancı’ tınlamaya ve uluslararası referanslara rağmen Murat Kılıkçıer burada/etrafında olan bitenin de gayet farkında olduğunu gösteren bir portre çiziyor. Röportajlarına da yansıyan olgunluktan ve bilinçten anlaşıldığı üzere bu ilk albümü için, gördüklerinden, duyduklarından birçok şey biriktirmiş Kılınçer. Bizlere aktardığı kısmını keyifle dinleyin.

Kaynak: Birgun.net