Antep’te 54 kişi katledilmiş, adam hâlâ ‘üst-akıl’dan bahsediyor. Ne üst-aklı; Antep’i cihatçıların/IŞİD’cilerin merkezi hâline sen getirmişsin; kendisini patlatan Antep imamının notlarında var Kürt düğününde ‘amel’de bulunmak; iddianameye geçmiş; yani, hem resmi, hem aleni.

Nereden baksan ucuzluk paçalarından akıyor: Bir türlü IŞİD diyemiyorlar, DAEŞ veya kokteyl terör diye ağızlarında geveliyorlar. AKP’ye AK Parti demeyenlere ‘edepsiz’ deme edepsizliğini de göstermişlerdi: AK Parti, o partinin tescilli ‘kısa ad’ıymış: Cahillikleri, edepsizliklerinin sınırlarını sonsuza kadar genişletiyor. Adın uzunu, orta boyu veya kısası olmaz: Ad, addır ve de uzunu, orta boylusu veya kısası değil, kısaltması olur, içerdiği sözcüklerin baş harfleri temelinde.

IŞİD dememeleri, İslam’ın ‘İ’sini içeriyor olmasından. Bayağı infial duyuyorlarmış 12-13 yaşındaki çocukların canlı bomba olarak yetiştirilmelerinden: Sizin ‘değerler eğitimi’nizden geçen çocuklar, daha beş yaşlarında, gidip annelerine “ben ölmek istiyorum; büyüyüp de günah işlemeden ahirete gidersem, beni cennete alırlarmış ve de cennet çok güzelmiş” diyorlar: Siz IŞİD olmanın da ötesinde, doğrudan doğruya İD’yi pratiğe geçirmişsiniz, yok etmeye yeminli olduğunuz Cumhuriyet sayesinde geldiğiniz mevkilerden bilistifade, bizim vergilerimizle, bizim çocuklarımızı –en geniş anlamıyla- iğfal ederek.

‘Baaayan bakaniçe’ en iyi şekilde ortaya koydu sizin tıynet ve cibiliy (haydi, daha bir oturaklı olsun diye ‘à la Erdoğan’ bir ‘y’ daha ekleyelim)yetinizi, “bir kereden ne olurmuş” diyerekten: Her şey nicelik, tam da globalleşme çağının neoliberal insanımsısından beklediği üzere. “Atarız içeri Can Dündar’ı da Erdem Gül’ü de, AİHM ne derse desin, parası neyse öderiz; olur biter”; tabii bizim cebimizden ya da Ensar kurbanı çocuklar; onlar nasıl olsa daha çocuk, anlaşırsınız aileleriyle, yine para üzerinden.

Bunların babası Turgut Özal, darbe öncesi Başbakan Başdanışmanı, darbenin Başbakan Yardımcısı, darbe ürünü düzenin de ilk Başbakanı; hani şu Naim Süleymanoğlu’ndan ‘made in Bulgaria’ milli şampiyon çıkartan. Şimdilerde ise bütün şampiyonlarımız fakir-muhtaç ülkelerden devşirme: Bu başarılı sporculara elbette diyeceğimiz bir şey yok; ama, ‘İnsan Hakları’nın bile ‘yerli ve milli’sinden bahsedebilenlerin ‘insan-altı’lıklarını da vurgulamak şart.

Adamların söyledikleri değil, bizatihi kendileri oksimoron: Darbelere ve darbe anayasasına karşılar ama, iktidara gelişleri bile işte o darbe sayesinde: Seçmenlerin dörtte, oyların ise üçte biriyle Meclis’in üçte ikisini kapatmış bir gasıplar güruhu; yani, yasal olsa bile gayri-meşru, 7 Haziran’da -milli irade tarafından- iktidardan düşürülmüş, ancak oradan inmemek için her şeyi yapmış bir yönetim.
Yapılacak, tek değil ama ilk şey, bunların darbe parodilerinden Cerablus fatihliğine, türlü çeşit atraksiyonlarına kendimizi kaptırmadan sıfır barajlı ve milli bakiyeli, yani bütün vatandaşlara eşit seçme-seçilme hakkı tanıyan bir sistem dahilinde yeni bir seçimi zorlamak; yoksa, bizi bekleyen, daha doğrusu dört nala kendisine doğru koşturulduğumuz, topyekun felaket.

Kaynak: Birgun.net