HANDE ORTAÇ

Öykü okumayı nefes almaya benzetirim. Kesik kesiktir, fragmanlardan oluşur. Her parça hayatidir ve bunu bilmesek de değerini anlayacağımız bir zaman mutlaka gelir. Nefes almak dışardaki havanın vücuda teklifsiz intikalidir. Olduğu gibi, dolaysız ciğerlere dolar ortamın iklimi. Pisliği de, harika kokuları da çeke çeke içimize sindiririz. Tülin Tankut’un öyküleri bende teneffüs etkisi yarattı. Nefes alma ihtiyacıyla verdiğim bu okuma molası, naif ayrıksılığıyla bende tam da ihtiyacım olan tazelenmeyi sağladı.

2015 yılı Haziran ayında Ayizi Kitap etiketiyle yayımlanan ‘Ne Zaman ki İçime Bir Kurt Düştü’, uzun yıllar boyu feminist mücadelenin içinde olan bir kadının ibrikten damıtarak saflaştırdığı fikirlerini ve keskin tahlil gücünü ortaya koyuyor. Tazecik ama derme çatma fikirlerden ziyade çatışmalarla büyüyen, sakin sahneler eşliğinde cevap vermeye çalışmadan sadece sorular soran metinler kaleme almış yazar. Öyküler olayın bir parçasına, günün bir kısmına odaklanıyor. Fikirlerini empoze etmeye çalışmak yerine göstermeyi tercih ediyor. Genellikle bir karar değil kafa karışıklığını ortaya koyuyor. Böylece öyküler sadece bugüne ait olmaktan çıkıyor, uzun bir zaman dilimine yayılan kadın manzaralarına dönüşüyor. Kitabın arkasındaki tanıtım metninde yer alan bilgiye göre bu metinler ta 1980’lerde kaleme alınmış. Hele kitap bu bilgiyle okununca mevzuların işlenişindeki evrensel tavır ve ne yazık ki o günlerden bu günlere değişmeyen sorunlar döngüsü dikkat çekiyor.

Yazar Tülin Tankut

Kitapların başlıkları genellikle içinde yer alan bir öyküden alıntılanırken ‘Ne Zaman ki İçime Bir Kurt Düştü’ kitabın öncülü gibi. Hiçbir öyküye ait değilken hepsini yazmak için bir itki olmuş. Tankut’un öyküleri işte yazarın içine düşen o küçücük kurtla ilgili. Koca bir elmanın içinde dışardan fark edilmeden sinsi sinsi gezinen ve o kıpkırmızı elmayı içten içe yiyerek çökerken küçücük kurt. Bu protest olmadan manalı olmayı başaran metinler, özel alanın ve özel olanın ne kadar politik olabileceğinin kanıtı.

Kitaptaki öyküler toplumun farklı kesiminden birçok kadını odağına alıyor. Mesela ‘Yasemin’in Annesi’ öyküsü kızının veli toplantısına ilk defa giden bir ev kadınını anlatıyor. Kadının diğer velilerin arasında ve öğretmenlerin karşısındaki tedirginliği ve okul binasında vücut bulmuş otorite öykü boyunca elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen kadınla birlikte okuru da etkiliyor. ‘Gitmek Zamanı’ özgürlüğü uğruna evini terk eden ve yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen mutlu olmayı başaran, bundan asla vazgeçmeyeceğini iliklerimizde hissettiğimiz genç bir kadını konu ediniyor. ‘Makbule Hanım’ öyküsünde yatağında eskiyle yeninin, acı gerçekle tatlı hayallerin arasında asılı kalmış yaşı geçkin Makbule Hanım’ı okuyoruz. Yine birçok farklı kadının bir araya geldiği ‘Hamam Kadınları’ öyküsü, Tankut’un metinlerinin tipik yapısını gözler önüne seriyor. Öykü uzun seneler sonra ülkesine ve şehrine gelen feminist bir kadının, kendisini de büyüten emektar Bedoş’la mahallenin hamamına gitmelerini anlatıyor. Eleştirel gözüyle hamamdaki farklı kesimleri mercek altına alan kadın en sonunda kendi fikirleriyle çatışır halde buluyor kendini. Hamam, içinde kurulan canlı dünya sayesinde genelgeçer fikirleri yıkan bir sahneye dönüşüyor.

Yazının başında bahsettiğim nefes tıkanıklığına dönersek; post-modern zamanların metinlerarası referanslarla zenginleşir gözüken çok budaklı edebiyatını üretiyoruz, okuyoruz, yeniden üretiyoruz. Ama bu çok referanslılık belki bilerek ya da bilmeyerek kadın yazınının önemli bir kısmını dışarda bırakıyor. Her ne kadar çok değerli olsalar da dönüp dolaşıp hep aynı metinlere değiniliyor. Bir zaman sonra birbirine benzeyen ya da etkilendiği aşikâr hikâyeler dönüp duruyor kitap sayfalarında, ipadlerde, bilgisayar ekranlarında, kindlelarda, sonra zihinlerde... döngü devam ediyor... kalemlerin ucunda ve klavyelerin tuşlarında benzerleri yankılanıyor. Tülin Tankut’un metinleri kendi halinde, bahar gibi yumuşak ama anlamak isteyen için de yakıcı. Okuma, kitap bitse de zihinlerde devam ediyor. Öykülerin getirdiği tartışmalar zihninizde usul usul gezinirken nefes aldığınızı hissediyorsunuz.

Kaynak: Birgun.net