Ben hiç milletvekili olunca bırakıp da kaçanı duymadım...

Ayrıca yargıçlar uçağa binip yurtdışından mahkemeye geleni de Yurtdışına kaçar diye tutukladı...

Belki de kaçmatanımları farklıdır...

*

Tutukluluk hallerinin sürmesinde ikinci neden ise; ya tutuklular dışarı çıkınca delilleri karartırlarsa...

Nerede bu deliller?..

Deliller yargıcın önündeyse nasıl karartılır?..

Yok eğer deliller yargıcın önünde değilse, neyle tutuluyor bir sürü insan üç yıl hapiste, delil yoksa...

*

Peki; üç yılda toplanamayan deliller...

Ya beş, on, on beş yılda anca toplanacaksa...

Üç yıl az zaman değil...

Üç yılda bulunamayan delilin ne zaman bulunacağını kim bilebilir?..

*

Niçin daha açık açık söylemiyoruz:

Başından beri kuşkulandığımız, karşı çıktığımız, anlatmaya çalıştığımız, yırtındığımız süreç tamamlandı...

Ve Türkiyede yargı bitti...

Yok artık...

*

Peki yargı bittiyse biz kime gideceğiz hukuku aramak için?..

Mahkemenin kendisi haksızlığın, hukuksuzluğun kapısı olmuşsa...

Duvarsa o kutsal kapı...

Hakkı ve hukuku aramak için hangi kapıya gidebiliriz biz?..

Dillerde dolanan o Urfa deyişini yıllar önce ilk kez ben yazmıştım:

Çaresi ne, çaresi ne

Et kokarsa tuz ekerler

Tuz kokarsa çaresi ne?..

Vay elim kırılsaydı...

Ya da kalemimi mi kırsaydım...

*

Ve hukukun bittiği yerdeyiz...

Bu bir yazı değil artık...

Çığlık...

Soruyorum kör kuyulara:

Mahkeme kapısı bittiyse...

Kime gideceğiz?...

Kime?..







Bekir Coşkun/Cumhuriyet