ELÇİN YILDIRAL
[email protected]
@elcinyildiral

Yüksek yargı ve Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) “seçim” rahatsızlığı. Siyasi iktidarın yargı üzerindeki müdahalesi, AKP-cemaat kavgaları, tasfiyeler derken, iyice yıpranan yüksek yargı üyeleri ortaya çıkan tablodan şikâyetçi olurken, ‘seçim’i kendi içinde tartışmaya başladı. Siyasi partileri aratmayan seçimlerin yargıya ve kendilerine zarar verdiğini kaydeden yüksek yargı temsilcileri seçim yerine başka bir modelin geliştirilmesini istiyor.

Yargının tayin, terfi, atama, soruşturma ve inceleme kararlarını alan HSYK’de son olarak 2014 yılında gerçekleşen ve AKP/Cemaat kavgasının damga vurduğu seçimde, AKP’nin desteklediği Yargıda Birlik Platformu (YBP) kazanmıştı. Seçim sonuçlarında adli ve idari yargıda 10 asıl üyeliğin 8’ini YBP, 2’sini Cemaat listesi adayları kazanırken, 6 yedek üyeliğin de 4’ünü YBP, 2’sini Cemaat listesi aldı. Böylece toplam 22 üyeli HSYK’nin 15 üyesi hükümet cephesinden gelen isimlerden oluştu.

Siyasetin yargı alanına müdahale etmesine yol açan yapısal sorunun seçimlerden mi kaynaklandığını, seçim yerine hangi alternatif modelin getirilebileceğini, yeni model ile HSYK’nin bağımsız ve tarafsızlığını sağlayıp sağlayamayacağını yargı cephesindeki isimler yorumladı. Görüştüğümüz isimler, siyasi iradeye karşı dik bir duruş sergileyemedikleri için HSYK’nin şu anki halinden üyelerinin sorumlu olduğu konusunda hemfikir.

‘Şu andaki durumun sorumlusu HSYK’

Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, HSKY içerisinde başlayan bu tartışmayı, “Yargının, ‘ben kendi bağımsızlığımı kendim yapamıyorum’un itirafı ” şeklinde yorumluyor. Bunun yargı yönünden sözün bittiği değil ama sözün başlaması gereken yer olarak gördüğünü belirten Eminağaoğlu, hâkim ve savcıların seçim modelini değiştirmeden önce değişime ilk olarak kendi öz eleştirilerini vermek ile başlamaları gerektiğini savunarak, “Yargıçlar, HSYK’yi herhangi bir gücün etkisi altında sokacak bir yapılandırma değil de yargıya güvence oluşturma adına bir HSYK oluşturmak için yola çıkmalı” şeklinde ifade ediyor. “Siyasi iktidarların, her baskın aşırı güç veya olağanüstü yönetimlerin yaşandığı dönemlerde, yargıyı kendilerine bir meşruiyet kaynağı göstermek için gözlerini bu kuruma dikmişler” diye devam eden Eminağaoğlu, “1961’den günümüze geldiğimizde baskın olan iktidarı, yok edilen yargı bağımsızlığını ve burada dik duramayan yargıçları görüyoruz. Böyle bir kurul için her türlü mücadeleyi vermesi gereken yargıçlar ‘biz oy hakkımızı kullanamıyoruz’ diyorlarsa o zaman biz yargıçlık da yapamıyoruz demeleri lazım” diyerek, sözleriyle kurul üyelerini eleştiriyor.

Bu noktadan hareket eden Eminağaoğlu, seçim modeli yerine getirilecek olan herhangi bir modelin yargının bağımsız ve tarafsızlığını sağlamayacağını düşünüyor. Emninağaoğlu, sorunun seçimden kaynaklanmadığını belirterek, HSYK’ya üye alımlarına işaret ediyor: “Sorun kimlerin yargıç yapıldığında. Yargıç cüppesi ve kimliğini taşıyanların gerçekte yargıç olamadıklarında”

Yargıyı ele geçirme manipülasyonu

Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ ise HSYK içerisindeki bu tartışmaya ilişkin dikkat çekici bir tespitte bulunuyor. Karadağ, bu tartışmanın yeni bir yasanın önünü açmak ve yargıya doğrudan müdahale etmek için bilinçli olarak ortaya atılan bir “manipülasyon” olabileceği görüşünde. Ele geçirilmek istenen alanda önce bir kaos yaratıldığına dikkat çeken Karadağ, tespitini “Oluşturulan kaos sonucunda ‘bu yapı, bu sorunlara çözüm bulamıyor. Çözüm bulacak yapıyı getireceğiz’ deniliyor. Ve bize kendi iktidarlarını güçlendirmeyi dayatıyorlar” şeklinde açıklıyor.

Klasik refleks

Karadağ, Türkiye’deki yargıçların bir devlet terbiyesi ile yetiştiğini ve her zaman devletin yerine kaleye geçme refleksleri olduğunun altını çizerek, “Bu refleks aynı zamanda devlet ile beraber olmayı da getirir. Bunu siyasetçiler biliyor” diyor. Karadağ, yargıdaki bu refleksin Anayasa referandumu sonucuna nasıl yansıdığını ise şu sözlerle anlatıyor: “Yetmez ama evetçiler, desteğiyle Anayasa değişikliği geçti. HSYK’de seçim oldu ve hükümet ve cemaat ikilisi seçimi kazandı. Yargıçlar etki alanına alındı. Onlara terfi ve tayin sözü verildi. Atamayı yapan güçle beraber olmak kaygısıyla meslektaşlarımız hükümet ve cemaatin adaylarına oy verdiler.”

Karadağ, 2014’teki HSYK seçimlerine de değinerek, AKP ve cemaat arasındaki kavganın yargıdaki etkisini şu sözlerle ifade ediyor: “2014’e gelindiğinde her anlamda tasfiyeler başladı kurulda. Siyaset ve devlet yine her şeyini kullandı. Adalet Bakanı Müsteşarı organizatör seçildi. Onun organizatörlüğünde başbakanın da katılımı, desteği ve finansıyla yeni bir HSYK seçimi yapıldı. Yine yargıç ve savcılarımız, vaatte bulunan güç ile beraber olma isteğiyle hareket etti. Yargı ele geçirildi. Şu anda bile sınav komisyonu başkanlığını yapan kişi AKP müsteşar yardımcısıdır, aynı zamanda Yargıda Birlik Derneği üyesidir. Şimdi ‘hâkim ve savcıları avukatlardan alacağız’ diyorlar. Bu kural olarak doğru. Ancak sadece siyasi iktidar partisine ya da Yargıda Birlik Derneği’ne mensup kişilerden seçerseniz bu arızalı bir durumdur ve şu an bu oluyor.”

Karadağ, bu durumu ise şöyle örneklendiriyor: “Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısına bir avukat başvuruda bulunduğunda avukattan AKP’nin referansı isteniyor. Siyasi iktidar, bu uygulamayla artık daha doğrudan yargıya müdahale etmek istiyor.”

Nitelikli çoğunlukla seçim olmalı

Yargıçlar Sendikası İstanbul Temsilcisi Nuh Hüseyin Köse de HSYK’deki sorunun hakim ve savcı alımlarında başladığının altını çiziyor. “HSYK seçimlerini bu kadar önemseyen hükümet, kendisine oy vermeyecek kişileri hakim savcı yapmaz. Siyasi partilerde görev yapmış kişiler hakim ve savcı olarak alınıyor şu anda. Son örneğini Gemerek hâkimliğinde gördük. Gemerek hakimi daha önce MHP’nin disiplin kurulunda çalışmış bir avukat.” Köse’nin buradaki önerisi ise, demokratik, katılımcı, yetkin ve tarafsız kurul tarafından hakimlik savcılık sınavlarının yapılması yönünde oluyor.

Köse, HSYK’de diğer bir sıkıntının da kurul içerisindeki kutuplaşmadan kaynaklandığını aktarıyor: “Ülkücü hâkimler savcılar, sosyal demokrat hâkim savcılar, alevi hâkim savcılar… Her birinin HSYK üzerinde kendi gücü oldu. Yani yargıda demokrasiyi yanlış anladık!”

Köse çözüm olarak ise şu öneriyi getiriyor: “HSYK üyelerinin yarıdan bir fazlasının yine hakim ve savcılardan seçilmesini savunuyorum. Ancak mevcut hâkim ve savcı yapısı, mesleğe alınma yöntemi itibarıyla en az 10 yıllığına, sistem oturana kadar TBMM’nin 4’te 3’ü gibi nitelikli çoğunlukla seçmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Fakat iktidar, ‘RTÜK gibi parlemantodaki temsil oranına göre seçim yapalım’ diyor. Yani 10 kişi atanacaksa 6’sını iktidar atasın, 4’ünü bölünmüş muhalefet atasın. Bir anlamda HSYK ile iktidar partisi oluşturmak istiyor.”

Kaynak: Birgun.net