STUART ROTHENBERG

Donald Trump başkanlık yarışında halen üç temel avantaja sahip: Profesyonel bir siyasetçi değil, Beyaz Saray son sekiz senedir Demokratlarda, ve o Hillary Clinton değil.

Değişim isteyen birçok seçmen var ve Trump iyisiyle kötüsüyle farklı bir istikamet çiziyor. Bu da, Cumhuriyetçi Parti’nin (GOP) arkasında güçlü bir rüzgar olduğu anlamına geliyor. Özellikle statükonun, düzenin ve geçtiğimiz on yılın kutuplaştırıcı ikliminin vücut bulmuş hali olan Demokrat Parti adayına kıyasla.

Clinton’ın Trump gibi milyonlarca destekçisi ve hayranı olsa da, itibarı halen hasarlı. Clinton’ın geçmişine dair son eleştiri FBI Başkanı James Comey’den geldi ve anketlere bakıldığında gitgide daha çok seçmen Clinton’ın imajını olumludan ziyade olumsuz görüyor.

Fakat seçime 17 hafta kala başkanlık yarışının tüm etmenlerini birlikte ele aldığımızda Clinton’ın hala yadsınamaz avantajları olduğu göze çarpıyor. İki ay önce de yazdığım gibi, Hillary yarışı ancak kendi isterse kaybedebilir.

Kampanya. Clinton’ın kampanya yapısı ve saha çalışması tüm başarılı başkanların yürüttüğü kampanyalarla benzeşiyor. Trump’ınki ise benzeşmiyor ve bu tip organizasyonlar bir gecede inşa edilmiyor. Trump adaylık yarışı sırasında kampanya kurumu oluşturmadı, böylece seçim kampanyasına taşıyacak bir yapıya sahip olamadı.

Clinton kampanyası ve siyasi hareket komitesi “kararsız eyaletlerdeki” televizyon reklamlarına 45 milyon dolardan fazla para harcadı bile. Trump kampanyası ise henüz hiçbir televizyon reklamı vermedi ve Trump’ın Ulusal Silah Birliği ve Amerika’yı Yeniden İnşa Etmek gibi dostları yalnızca 3 milyon dolar harcadı.

Yaz ayları genellikle seçimin kaderini belirleyen aylar değildir. Ama bazen de öyledir; 1996’da Dole’un kampanyasının maddi aksaklıkları, Başkan Bill Clinton’ın ve dostlarının GOP adayını erken belirlemesine ve yarışı Amerikan İşçi Bayramından önce kapatmasına imkan tanımıştı.

Bu defa Clinton’ın ekibi Trump’ınkinden daha tecrübeli ve yetkin; aylardır birlikte çalışıyorlar. Trump kampanya ekibini değiştirmeye devam ediyor, stratejist ve operatörler getiriyor. Tecrübeli olabilirler fakat birlikte ele alındıklarında partinin “A takımını” oluşturmadıkları açık.

Parti Birliği. Cumhuriyetçiler başkan adayı konusunda 1964’ten bu yana böylesine bölünmemişlerdi. 18-29 yaş arasındaki Bernie Sanders destekçileri Demokratları endişelendirse de, seçmen Clinton arkasında Trump’a kıyasla çok daha iyi birleşmiş durumda.

Bu analiz farklı anekdotlardan yola çıkıyor; Trump’ı desteklemeyi reddeden yüksek profilli Cumhuriyetçiler söz konusu. Ayrıca, Washington Post-ABC News, Fox NEWS ve NBC News-Wall Street Journal anketlerinin sonuçlarının hepsi, Clinton’ın Demokrat seçmenden aldığı oy payının, Trump’ın Cumhuriyetçi seçmenden aldığı oy payından yüksek olduğunu gösteriyor.

Trump’tan vazgeçen Cumhuriyetçi seçmen oranı, önceki dört seçimde Demokrat Parti adayına yönelen %6 – 9 seviyesinden çok daha yüksek olacaktır. Oy kullanmayacak Cumhuriyetçi seçmenlerden ise bahsetmeye dahi gerek yok.

Demografik. Obama koalisyonunun parçalandığını ya da Trump’ın 2016 seçimi aritmetiğini gösteren pek bir kanıt yok. Clinton Mayıs ortasından beri yapılan her ankette Trump’ı geride bıraktı – pek güvenilmeyen Rasmussen anketi hariç.

Son zamanlardaki anketlerin tamamı, Clinton’ın Afrikalı Amerikalılar, Latinolar ve gençler arasında Obama’nın 2012’de elde ettiği seviyelerde destek görmeye devam ettiğini gösteriyor. Obama’nın kadınların desteği nezdinde elde ettiği 10 puanlık avantajdan fazlasını elde etmiş durumda. Anketler, Trump’ın Mitt Romney’nin beyazlar arasında elde ettiği 20 puanlık avantajı elde edemediği de açık.

Birlikte ele alındığında bu rakamlar, 2012 seçiminde Romney’nin elde ettiği rakamlara kıyasla Trump’ın hayli geride kaldığını gösteriyor. Romney seçimleri 3.9 puan farkla kaybetmişti.

Tabii katılımın farklı demografik nasıl gerçekleşeceği belirsizliğini koruyor ve Trump’ın ortaya attığı, önceleri oy kullanmayan milyonlarca insanın sandığa giderek Cumhuriyetçi adayı destekleyeceği teorisini tamamen imkansız kabul edemeyiz. Fakat burada, tercihlerin “Trump lehinde değiştiğini” göstermek adına Trump destekçileri üzerine bir yük bindiğini de söylemek gerek.

Seçmen kalitesi. Seçmen her iki adayı da tanıyor ve ikisini de sevmiyor. Fakat Clinton’ın imajı bir nebze daha olumsuz. Bir aday olarak Clinton daha disiplinli ve baskı dolu son aylarda gerçekleşecek müzakerelerde daha iyi performans gösterme ihtimali yüksek.

Karşı tarafta ise Trump konudan konuya atlamaya devam ediyor, attığı tweetler de hala tartışma konusu. Yarışı Clinton üzerinden götürme fırsatını kaçırıyor, bunun yerine kendisinden bahsediyor ve onu eleştirenlerle kavgaya girişiyor. Clinton otoriter ve detaylara hakim, Trump ise sık sık saçmalıyor.

Clinton’ın “samimiyet” meselesi gerçek ve ciddi bir problem, fakat bu zayıflığın etkisi Trump’ın adaylığı ve onun zayıflıkları tarafından kamufle ediliyor.

Ulusal kampanyalar ve münazaralar anket sonuçlarını değiştirebilir ve dramatik olayların seçmenin fikirlerini değiştirme ihtimali var. Terör saldırısı, ekonomik ya da finansal bir kriz, adaylar ile ilgili açığa çıkacak bir bilgi ya da benzeri şeyler yarışın sonucunu değiştirebilir. Anket şirketleri kayıtlı seçmenler yerine muhtemel seçmenlere yoğunlaşırsa Trump’ın oy oranı artabilir.

Günümüz için konuşacak olursak, Clinton’ın güçlü yanlarının Trump’ın avantajlarını alt ettiğini söyleyebiliriz. Her iki adayın ne kadar iyi tanındığını ve ülkenin ne kadar kutuplaşmış olduğunu hesaba katarsak, rakamların değişmesi güç olacaktır. Bu da Clinton için iyi haber.

Çeviri: Fatih Kıyman

Kaynak: Washington Post, wapo.st/29N2M77

Kaynak: Birgun.net