Zeynep Sönmez

Reyhan Yıldırım’ın Boynumda Bir Dize İnci adlı öykü kitabı Notabene Yayınları arasından çıktı. İlk kitabı olan ve 2007 yılında yayımlanan Bazıları Çok Üşür’den uzun aradan sonra gelen bu yeni kitap, yazarın çeşitli edebiyat ortamlarında yayımlanan öykülerinin toplamı. Bu nedenle, hem ortalama bir öykü kitabının hacmini aşıyor, hem de yazarının edebiyata tutunmuşluğunun bir kanıtı olarak duruyor karşımızda.

Reyhan Yıldırım için, sadece bir öykü yazarı değil, aynı zamanda bir kadın yazar demek gerekir. Bunun bir göstergesi olarak, kitabın neredeyse yarıya yakını, kadınlık halleri üzerine yazılmış öykülerden oluşuyor. Birçok öykü, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini ve ikiyüzlülüğü görünür kılıyor. Bu noktada Reyhan Yıldırım’ın çok sevdiği Leylâ Erbil ile bir yazar olarak akrabalığından özellikle bahsetmek gerekir. Leylâ Erbil, yazarın kadını erkeği olmaz diyenlere inat, kendini bir “kadın yazar” olarak ortaya koymaktan çekinmemişti; hatta bunu gururla dile getiriyordu. Reyhan Yıldırım da kitabını kısa ve dokunaklı bir yazıyla Leylâ Erbil’e ithaf ederek, onunla duygusal ve yazınsal akrabalığını vurguluyor. Erbil ile dostluğun derinliğini kavramamızı sağlayan, onun gidişiyle sarsılan yazarın hüznüne bizi de ortak eden satırlar arasında dolaşırken, Yıldırım’ın Erbil’e vefa duygusunun da tanığı oluyoruz. Kitaptaki 25 öykünün geneli için öne çıkan birkaç izleğin; hesaplaşma, arayış ve iyimser-barışçıl bir yalnızlık olduğu söylenebilir. Yazar, bu izlekleri iki temel kavram etrafında dolaşarak işlemiş: uzaklık ve anı.

Hemen hemen bütün öykülerin genel izleği olan hesaplaşma; geçmişle, yaşanılanlarla araya giren zamanın sonunda (uzaklıkla, mesafelenmeyle), hatırlayışla gerçekleşir. Anılar, bugünün yaşantısına ayna ya da ışık tutar. Demirden Bir Kapak adlı öykü, yaşama yorgunu bir kadının gözünden, babaannenin anlattığı masalla canlanan çocukluğun hatırlanışı, zamanın geri dönülmez olarak geçtiğinin acıtıcı biçimde duyumsanması üzerinedir. Adı geçen öyküde üç ana izleği de buluruz: hesaplaşma, arayış ve yalnızlık.

Çocuklukla kurulan bağ, İşte Hayat ve Çocukluğum Kadar Uzak adlı öykülerde de gözlemleniyor. Çocukluk, ömrün en güzel ülkesi, daima aranan, özlenen, uzaklaşılmış ama hep anılan ülküsel bir coğrafyadır öykülerde.

Örneğin, kitabın dil ve anlatım itibarıyla en sıradışı ve yetkin öykülerinden biri olan Özne-siz’de, ilk gençliğinin aşklarını, gözüpekliğini ve hesapsızca yaşama özgürlüğünü arayan karakterin, suçluluk duygusuna yenilip yenilmediğini sorgulamak için Dionysos’un topraklarına yolculuk edişini, umursuzlukla umarsızlık arasındaki salınımı okuruz. Benzer bir hesaplaşma, Dönüş, Köprü, Ayrılık öykülerinde de göze çarpıyor.

Arayış; anılar, özellikle çocukluk ya da ilk gençlik anıları, hatırlayış, dünün bugün ile karşılaştırılması... Karakterler genel olarak ayrıksı, toplum dışına düşmüş ya da bunu kendisi istemiş, farklılığının farkında olan ancak bununla savaşmayı değil, iyimser bakış açısıyla, hesaplaşmasını bitirerek bir şekilde kendisiyle barışan, büyüyen, değişen, yenilmiş olsa da bunu sükunetle kabul eden kişiler. Bu kişilerle okurun yolu, onlar bir yol ayırımındayken kesişiyor. Öyküler okura asla alışın demiyor ama birlikte yaşadığınız her ne ise, onunla barışın ya da onu terk etmeyi öğrenin diye sesleniyor.

Reyhan Yıldırım bir söyleşisinde, “Yazmak benim için benden bana bir yürüyüş. Dünya, vesile. Hâlâ büyüyorum. Anlayacağın, hikaye etmek değil ilgilendiğim. O yüzden kör gözüm parmağına ilişkisellikler (izlekleri kümeleme) benim edebiyatımın göstereni olmayacak hiç. Görünen o ki dağıla dağıla kuracağım yazma serüvenimi,” demiş. Boynumda Bir Dize İnci’nin öyküleri de, Yıldırım’ın bu sözlerinin birer kanıtı gibi.

İşte öyle “dağıla dağıla” kurulduğu belli, güzelim öykü Baba Beni Bırakma, ölen babasının yasını tutan kadın karakterin -evlenmemiş çünkü “cinsel çekicilik, toplumsallaşma, yuva kurma isteği, gerçeklere yönelme, üreme yeteneği yok bende” diyor- hissettiği boşluk duygusunun, babasının ölümüyle derinleşmesini anlatıyor. Kadın babasını ölümden geri çağırıyor; ondan sanki bir Orpheus bakışı bağışlamasını ister gibi, gidenin bir daha gelmeyeceğini bilerek. Baba Beni Bırakma, psikanalitik bir çözümlemeye tabi tutulabilir ama yazarın tavsiyesi, yine de boş vermektir, “Sizlere bir Freud kitabı yakmayı teklif ediyorum,” diyerek.

Bazıları Çok Üşür’ü okuduktan sonra keskin gözlem ve sezgi gücünü, edebiyata yaklaşımının sahiciliğini ve dilinin özgünlüğünü sevdiğim Reyhan Yıldırım, yeni kitabındaki öykülerinde de çizgisini koruyor ve bireysel-toplumsal ilişkileri, durum ve olayları yine içtenlikle görüp göstermek istediğini söylüyor bize. Boynumda Bir Dize İnci’ye yeni bir merhaba.

Kaynak: Birgun.net