Beştaş, yasa teklifi ile ilgili, seçim sisteminin toplumdaki farklı dünya görüşlerine sahip partilerin, kadınların, gençlerin, çalışanların, ülke yönetimine ve yasama faaliyetlerine adil bir şekilde katılmasını sağladığı ölçüde araç olacağını söyledi. Beştaş, “Toplumun, özellikle yoksul, emekçi, mağdur ve ezilen kesimlerinin ülke ve kent yönetimine katılma mekanizmaları ne ölçüde adil ve demokratik ise o siyasal sistem o ölçüde meşrudur. Dolayısıyla, ülke ve kent yönetimlerinin hangi toplumsal kesimler tarafından, hangi yöntemlerle belirlendiği demokrasinin temel kriteridir.” açıklamasında bulundu.

Cihan'ın bildirdiğine göre, yönetimlerin seçimle belirleniyor olmasının, o sistemi demokratik ve meşru kılmadığını belirten Beştaş, gerekçelerini şöyle anlattı: “Şu kadar ki seçim barajlarının ve sadece büyük düzen partilerine hazine yardımının yapıldığı, adayların genel başkanlar tarafından belirlendiği bir ülkede, ne temsilde adaletten ne de demokratik bir sistemden ve meşru bir yönetimden söz edilemez. Türkiye’de nispi temsil sistemi ilkesi esas olmasına karşın, yürürlükte olan yüzde 10’luk seçim barajı nedeniyle toplumsal kesimlerin temsil edilmesinde adaletsizliğe yol açmaktadır. Nispi temsil sisteminde, seçime giren her siyasi parti veya bağımsız aday aldığı oy oranında Mecliste ve yerel yönetimlerde temsil edilir. Ancak 12 Eylül darbe yasalarından biri olan 1983 tarihli 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunuyla getirilen yüzde 10 seçim barajı temsilde adaletin olduğu gibi, demokratik işleyişin önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir."

HDP Adana Milletvekili, ülke genelinde yüzde 10 seçim barajını aşamayan siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsilcisinin bulunmamasının birçok ilde oy sayısı itibariyle hak etmeyen kişilerin milletvekili olmasına neden olduğunu ifade etti. Beştaş, şöyle devam etti: "Aynı kentte en yüksek oyu olan bir yurttaşın seçmenini temsilen Meclis'e gidememesine yol açmaktadır. 2002 Genel Seçimlerine 19 siyasi parti girmesine rağmen Meclis'e sadece AKP ve CHP girebilmiştir. AKP oyların yüzde 34,28’ni alarak 363, CHP ise oyların yüzde 19,38’ni alarak 178 milletvekili ile Meclis'te temsil edilirken, yurttaşların yüzde 47’si Meclis'te temsil edilmemiştir. Bu durum, son derece çarpık ve yurttaşlarda adalet duygusunu, halk egemenliği ilkesini zayıflatmaktadır. On yıllardır uygulanan yüzde 10 seçim barajı; darbenin Türkiye halkları üzerinde yarattığı hakeza işçi sınıfı ve emekçiler ile ezilen tüm toplum kesimlerine yönelik baskı ve sindirme politikalarından biridir. Yüzde 10 seçim barajının olduğu bir ülkede demokrasiden, temsilde adaletten söz edilemeyeceği gibi, darbeyle de hesaplaşılamaz. Bu bakımdan seçim barajı, halk iradesinin, farklı toplumsal kesimlerin, bir kentin ya da bir bölgenin yurttaşlarının demokratik adil temsil ve yönetime katılma hakkının önüne konulan bir barikata dönüşmektedir.”

Beştaş, seçim barajının yarattığı bu durumun vatandaşta demokrasiye güveni azalttığını vurguladı. Beştaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Seçmen üzerinde yaratılan psikolojik baraj oy kullanma oranına da sirayet etmekte; halk, oy kullanma hakkını kullanmayı tercih etmemektedir. Halk iradesinin birebir etkisini bulduğu milletvekili seçimlerinin demokratikleştirilmesi ve halk iradesinin TBMM’ye yansıması adına seçim barajının kaldırılması yahut düşürülmesi elzemdir."

Kaynak: Birgun.net