UĞUR ŞAHİN [email protected] @uugurs

İstanbul Beyoğlu’nda bulunan İstiklal Caddesi, AKP döneminde hiç olmadığı kadar tahrip edildi. Talan ve rant politikalarının hakim olduğu İstiklal Caddesi’nde bir bir yükselen oteller, turistik işletmeler, AVM’ler ve mağaza zincirlerinin ardından cadde “kültürel merkez” özelliğini yitirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) “düzenlemelerinin” son kurbanı ise 145 yıllık Hazzopulo Pasajı oldu. İçerisinde, İstanbul’un en eski şapkacısından takıcısına, şarap evinden kitapçısına birçok esnafı barından Hazzopulo Pasajı’nda, çay ocağı sahipleri İBB’nin ‘ruhsat vermemesi’ nedeniyle mağdur durumda. Pasajdaki 7 çay ocağı işletmecisine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet ettikleri gerekçesiyle, 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın iddianamesinde, pasajdaki 7 işletmecinin dükkânların duvarlarını izinsiz yıktığını ve izinsiz tadilat yapıldığı iddiası yer aldı. BirGün’e konuşan esnaflar ise, “muhatap bulamadıkları” gerekçesiyle şikâyetçi. Çünkü Hazzopulo Pasajı yıllardır kayyum yönetiminde ve pasajın veraset davaları yıllardır sürüyor.


Hale bak önceden böyle miydi?
Pasaja girer girmez, esnaflardan bir tanesinin, şikâyet dolu konuşmasını işitiyorum: “Şu hale baksana, önceden böyle miydi? Beyoğlu’nu ne hale getirdiler!”
İlk olarak 2006’dan beri pasajda olan Scala Kitapçısı’nın işletmecisi Adil Feyyat ile konuşuyorum. Feyyat, “Yaşananlar sadece Hazzopulo Pasajı’yla değil, bütün Beyoğlu’yla bağlantılı” diyor ve ekliyor: “Beyoğlu’nda neredeyse bir tane esnaf kalmadı, hepsi çıkıyor. Belediyenin baskısı çay ocağı üzerinden ilerlese de, bütün esnafa baskı yapılmış oluyor. Kayyum da burasıyla doğru düzgün ilgilenmiyor, sadece para topluyor. Biz mahkeme sürecini bekliyoruz. Esnafın bir araya gelememesi de etkili tabii. Kitapçı, çantacı gibilere ruhsat veriyor, çay ocaklarına vermiyor”

AKP talan peşinde
Feyyat ile konuşmamızın ardından Hazzopulo Pasajı’nın “müdavimlerinden” tiyatro oyuncuları Orhan Aydın ve Metin Coşkun’la karşılaşıyorum. Aydın ve Coşkun’la çay eşliğinde başlıyoruz konuşmaya. Aydın, AKP’nin bütün kültürel dokuları talan etmenin peşinde olduğunu vurgulayarak, “Yalnızca İstanbul’da değil, Anadolu’nun birçok yerinde, ne kadar kültürel doku varsa, tahrip ettiler. Bu rantın merkezi de Beyoğlu. İstiklal Caddesi’nde herkes vitrinlere bakarak dolaşır, kafalarını yukarıya kaldırıp bir baksalar, mimari dokuyla karşılaşacaklar! İçinde bulduğumuz Hazzopulo Pasajı’yla birlikte, Narmanlı Han ve Tokatlıyan Han tarihsel geçmişleri itibariyle çok önemli yerler. Burayı talan etmeye kalkmak halka düşmanlıktır! Çünkü burası halkın kullanımına açık bir yer. Burası kitapçısından takı tasarımcısına, çaycısından İstanbul’da tek kalan şapka tasarımcısına birçok zanaatkârı barındırıyor. Burayı yok etmek, hem buraya gelen insanlara hem de bu kentin insanlarına temel bir düşmanlıktır” diyor.

Güzel olan her şeye düşmanlar
“Güzel olan her şeye düşman bu adamlar” diyerek başlıyor Metin Coşkun ve şöyle devam ediyor: “Birer birer halkın sahip çıkması gereken her şeyi yok ediyorlar! Kimsede buna karşı maalesef bir şey yapamıyor”

Yaşananların suçlusu kayyum
Çayıyla meşhur, “Mustafa Amca Jean’s” de dava açılan 7 işletmeden biri. “Mustafa Amca” olarak bilinen Mustafa Kayacan’ın yeğeni Zeki Bardakçı’yla başlıyoruz laflamaya. 1985’ten beri çay ocağında çalıştığını ifade eden Bardakçı yaşananları şöyle anlatıyor: “Bizim çay ocağı 90’larda bilindi. Diğer çay ocaklarının mazileri ise iki ya da üç seneliktir. Ortada ne olduğunu kimse bilmiyor. Belediye kayyuma topu atıyor. Kayyum da karışmıyor, ‘esnaf kendi arasında halletsin’ diyor. Esnaf zaten bir araya gelemiyor. Burada muhatap yok, buraya geldiği yokki göremezsin. Burası yıkılsa kayyum gelmez. Yaşananların suçlusu kayyum aslında. Şu an harcımızı verdiğimiz halde ruhsatımızı vermediler. Beyoğlu’nda kaç tane işletmenin ruhsatı var? Pasajın geleceği de belli değil”

Beyoğlu artık bitti
Bardakçı, Beyoğlu’nun durumuna ilişkin, “Beyoğlu artık bitti” diyor ve ekliyor: “Önceden İstiklal Caddesi’ne çıkamazdım, insanların öyle kalabalıktı! 200 bin kira mı olur? Bunlar kirayla uyuyup, kirayla uyanıyorlar! Önceden bu pasajda insanlar, “günaydın, iyi günler” derdi. Şimdiyse, adam yanından geçiyor ve kafasını çeviriyor!’’

***

Pasajın tarihi

1871’de tüccar M. Hacopulo’nun yaptırdığı pasajda, önceleri üst katta evler, alt katta dükkânlar bulunuyordu. Ahmet Mithat Efendi’nin matbaasının burada olduğu, Namık Kemal’in çıkardığı İbret gazetesinin de bu matbaada basıldığı, pasajı anlatan belgelerde yer alıyor. Pasajın, Jön Türkler’in de buluşma yeri olduğu belgelerde yer alıyor.

Kaynak: Birgun.net