AHMET TELLİ

“Gerek ressamlar gerekse şairler, hep dilin ardındaki ve içindeki sessizliğe ulaşmak istemişlerdir.”
John Zerzan
(Gelecekteki İlkel)

Habip Aydoğdu, ilk resim sergisi olan “Yaşam Kavgası”nda anlamı tuvale doğrudan yansıtma yolunu seçmiştir. Bu, hemen çoğu sanatçının yolculuktaki ilk adımıdır zaten. Serginin adı da belirtiyor ki, Aydoğdu bu sergisinde sosyal gerçekçidir. Yetmişli yılların baskın sanat yönelimi ressamın da seçimini belirlemiştir diyebiliriz.

Aydoğdu bu sergiden sonra anlamı semboller ya da simgeler aracılığıyla izleyicisine duyurmaya yönelir ki, bu dönemin birçok resminde bir “kuş” bize farklı tonda cıvıldamaya başlar. Kimi kez arkaik sesler duyarız bu kuştan; kimi zaman nesnenin, doğanın, olayın, itirazın sesine döner kuşun cıvıltısı. Sanatçı belli ki, izleyicisinin belirli anlam alanında düşünmesini istemektedir..

Gerek gördüğü akademik eğitimin kendisine kazandırdığı bilgilerle, gerekse sanattaki müthiş gelişmeleri izlemekteki tutumuyla Habip Aydoğdu, anlam bahsinde arayışlar, deneyimlerle olgun bir evreye doğru hız kazanmıştır. Yeni anlamlar, çağrışımlar yüklemiştir eserlerine. Anlamlandırmalara zorlamasıyla izleyicisinin zihninde imgelemin geniş ve derin açılımını sağlamıştır. Öyledir: sanat bir anlamlandırmalar zenginliğidir aslında, öyle olabilmelidir.

Bu aşamadan sonra Habip’in en yerel renklere evrenseler boyutlar kazandırarak özgün, kişilikli bir noktaya ulaştığını söylemek mümkün. Belki şöyle söylemek mümkün: Habip, türküyle yola çıkmış, şarkıyı, sonatı, senfoniyi dinlemiş; caz ile cesaretlenmiş, en sonunda atonal müziğin alev rengine ulaşmıştır. Artık burada kâlp ritmindedir tuvalin bizdeki yansıması. Onun kendine ait kıldığı kırmızı buradan mı gelmektedir acaba? Belki öyledir.

Habip Aydoğdu yetmişlerdeki toplumsal vicdanı, bireysel dönemindeki eserlerinde de gözardı etmemiştir hiç. Sözgelimi 1980’lerdeki baskıcı dönemin gerçekliğini, sokakların çığlık çığlığa olduğu zamanları da tuvallerine yansıtma yolunu bulmuştur. Bu, onun, yaşadığı toplumun aynı zamanda bir aydını olduğunu göstermesi bakımından önemlidir, dikkat noktalarından biridir.

•••

Habip, her malzemeden yararlanmasını bilen bütünlükçü bir sanatçı. Atölyede kullandığı tulum, köyünün hamur teknesi, eldivenler, saç kılı, tabaklar hatta taşlar gibi nesneler pekâlâ eserlerinde bir öğe olarak yer alabilir. Bu onun plastik sanatlardaki modernlik sentezini gerçekleştirdiğini, deneysellikte sınırsızlığını gösteriyor.

Habip Aydoğdu resminin belli bir dönemden sonraki vazgeçilmez bir öğesi olan kaligrafi yahut sözcükler ya da harfler bu resme özgün bir kişilik kazandırmaktadır. Resim günlükler, atölye defterleri (bunlardan birini tıpkıbasım yaparak 2008’de İç Dökümleri adıyla sergilemişti.), bu çalışmaların ilginç örnekleridir. Bu eserin bir yerinde “Her şey kaligrafik ve pentürel” kaydını düşüyor. Yazı onun bilinçaltında uçan arkaik kuş yahut bilinçaltını gagalayan bir kerkenez midir, bilmiyorum. Ama resmin psikolojik çözümü için birer ipucu olabilir kanısındayım.

Herhangi bir sanatçı, bir ömrün adandığı sanat yolculuğunda zaman zaman geriye dönüp bakar. Yürüdüğü yol onda neler biriktirmiştir? Yaralarını, hüzünlerini, sevinçlerini, itirazlarını bir bir görmek, hatırlamak ister o. Bunu yalnız sanatçının kendisi değil, onu bugüne kadar izlemiş olanların da görmek istediğini söyleyebiliriz. Toplu eserler, anma günleri, panel ve sempozyumlar bu amaçla yapılır. Plastik sanatlar için bu retrospektif sergileriyle gerçekleşiyor. Habip Aydoğdu’nun Aralık 2015’te İstanbul’da İş Sanat Galerisi’ndeki sergisi bu bağlamda oldukça önemlidir. Yetmişli yıllardan bugüne zaman zaman tedirgin, zamanla sakin ama hep sanat heyecanıyla yaşanıp gelen yılların sanat dökümünü izlemek Habip Aydoğdu’yu olduğu kadar bizleri de heyecanlandırıyor.

İş Sanat Kibele Galerisi / (0212) 284 63 63 / Bitiş Tarihi: 23 Ocak 2016

Kaynak: Birgun.net