“Gerçeğe ve mesleğimize sadece dayanışmayla sahip çıkabiliriz. Canı pahasına haber yapan meslektaşlarımızla dayanışmaya gidiyoruz” diyerek yola çıkan gazeteciler Haber Nöbeti’ne devam ediyor. İlk ekibin ardından, aralarında BirGün muhabiri Zeynep Yünücler'in de bulunduğu ikinci ekip 9 Şubat Salı günü Diyarbakır’da nöbeti devralacak.

İkinci ekipte Cumhuriyet’ten Pınar Öğünç, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, Sol Haber Portalı’ndan Mesut Bayram, Serbest Gazetesi Tuğba Tekerek, Gazeteci – Yazar Fehim Işık, BirGün Gazetesi’nden Zeynep Yüncüler, Bianet’ten Elif Akgül ve ile Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat yer alıyor. Salı günü nöbeti devralacak ikinci ekip bölgede gazetecilerle haber takip edip, gazetecilerin yaşadıklarını yazacaklar.

Evrensel'den Gözde Tüzer, haber nöbeti öncesi 2. ekipte gazetecilerle neden Haber Nöbeti’ne gittiklerini konuştu.

BUNLARA SESSİZ KALAN, İÇİNDEKİ GAZETECİLİĞİ GÖMMÜŞ DEMEKTİR

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat: Batıdaki gazetecilerin yaptıkları haberlerden ötürü tutuklanıp müebbet hapis ile yargılandıkları, doğusunda ise sokak ortasında kafalarına silah dayandığı, üzerlerine kurşun yağdırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bunlara sessiz kalan, içindeki gazeteciliği gömmüş demektir.
Çatışmalı alanlarda görev yapan meslektaşlarımızın yaşadıkları endişe verici gelişmeler karşısında sadece batıdan onlara destek olmaya çalışmanın yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu dönemde onlarla sahada yan yana görev yapmak benim açımdan çok önemli. Bu nedenle de Haber Nöbeti’nin ikinci grubunun bir üyesi olarak bölgeye gidiyorum.

MESLEKİ DAYANIŞMANIN SİMGESİ

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Pınar Öğünç: Son dönemde hükümet ve çevresinin çok kullandığı bir tamlama var, algı operasyonu. Hakikati eğip bükmek, gizlemek ve tam da denilen gibi başka bir algı oluşturmak niyetinde olanlar buna medyadan başlar. Çünkü çok etkilidir. Bunu sağlama almak için aynı esnada hakikatin dibinde gazetecilik yapanların hayatlarını da zorlaştırmak gerekir. Manzara önümüzde... Haber Nöbeti, tek başına belki bu zor koşullarda çalışan meslektaşlarımızın hayatını hepten kolaylaştırmaz, bu gerçekçi değil ama bir simge. Hem mesleki dayanışmanın simgesi, hem de herkesin haber alma hakkı için kolektif bir gayret. Bu yüzden nöbetteyiz.

ORADAN GELEN SESLER BATIDAN DUYULMAZ HALE GELİYOR

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan: Haber nöbetine gidiyorum çünkü; bu çok kıymetli bir iş. Çünkü çatışmalı süreç devam ettikçe artık oradan sağlıklı haber almak imkanı azaldı. Bunu gözlemleyebiliyoruz.
Üç sebepten gitmeyi düşündüm. Birincisi; elimizden geldiği kadar oradaki meslektaşlarımızla dayanışmak ve moral destek verebilmek adına bizim zaten gitmemiz gerekiyor.

İkincisi; ortada dengesiz bir durum var. Batı çok oraya giderek haber yapmayı tercih etmiyor. Zaten batıdaki büyük medya devletin baskısı altında, doğuya tenezzül etmiyor. Oradan gelen sesler de batıdan duyulmaz hale geliyor. Bizim daha çok gitmemiz gerekiyor.

Üçüncüsü de; ben bir yurttaş olarak da gidiyorum. Gazetecilerle birlikte olmak önemli ama oradaki insanların da çatışmalı süreçte nasıl sıkıtılı süreçten geçtiğini görmek ve manevi destek vermek için Haber Nöbeti’ne gidiyorum.

KİMSE BU KADAR VİCDANSIZ OLAMAZ

Gazeteci Fehim Işık: Haber Nöbeti’ne gidiyorum, çünkü; uzun yıllar habercilik yaptığım alanlarda, meslektaşlarımın çok zor koşullarda çalıştıklarını biliyorum. Bir çünkü daha; birileri tanınmış olmanın, köşelerinden geniş bir kesime hitap etmenin rahatlığını yaşayıp ahkam keserken, Kürdistan’da canını dişine takıp haberleri aktarmanın, gerçeğin peşinde koşmanın ne demek olduğunu bilen genç meslektaşlarımın yanında olmayı, onlarla birlikte koşuşturmayı, yalnız mesleki değil aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak da algıladım.

Tüm bu duygularımı yan yana getirince Kürdistan’da meslektaşlarımın yanında olmanın, onlarla birlikte habere koşmanın, hala kör, sağır ve dilsiz olanların bir kısmını da olsa harekete geçireceğine inanıyorum. Kimse bu kadar vicdansız olamaz; kimse bu kadar kör, sağır ve dilsiz olamaz. Bu körlüğü, sağırlığı, dilsizliği de ancak orada yaşayan ve insanlık nöbeti tutanlara açık, somut, görülür bir destek verince Haber Nöbeti’ne dönüşebileceğine inanıyorum.

GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILAR ÇATIŞMAYLA DOĞRU ORANTILI

BİANET’ten Elif Akgül: Çatışmaların başladığı 24 Temmuz’dan beri Kürt illerinde çalışan gazetecilere yönelik baskılar da çatışmayla doğru orantılı olarak arttı. Bu süreçte yayınların engellenmesinin yanı sıra meslektaşlarımız keyfi gözaltına alındı, tutuklandı, kaçırıldı, darp edildi, kurşunlandı.

Bu süreçte yakından bildiğimiz yalan yazımının önüne geçme mücadelesi veren bu meslektaşlarımızla dayanışmak, onlara sahip çıkmak, seslerini ulaştırmak daha da önemli. Çünkü haberciye sahip çıkmak habere de sahip çıkmak anlamına geliyor. Biz de bu nedenle bölgede çalışan gazetecilerin yalnız olmadığını göstermek, seslerine ses katmak için dayanışmaya, haber nöbetine gidiyoruz.

BÖLGEDEKİ GAZETECİLER SAVAŞIN İÇİNDEKİ BARIŞ HABERCİLERİ

BirGün Gazetesi’nden Zeynep Yüncüler: Özellikle bu zamanda bölgedeki çatışmalar, sivil ölümleri, yaralanmalar, bekleyen cenazeler... Bu dönemde, bu mesleğin daha da kutsal bir meslek olduğunu düşünüyorum ben. Daha çok gerçek habere ulaşmayı, ulaştırmayı istiyorum. Öncelikle amacım Kürt meslektaşlarıma destekte bulunmak. Hiçbir şey buradan görüldüğü gibi değil. Ben de buradan görüldüğü gibi olmayan şeyleri, görünür kılmak için gidiyorum. Ben oradaki arkdaşlarımı savaş takip eden barış gazetecileri olarak görüyorum. Gazeteciler Ortadoğu’da savaş muhabirliği yapar savaş takip etmeye giderlerdi. Ancak bölgedeki gazeteciler savaşın içindeki barış habercileri. Onlara daha çok destek olabilmek için gidiyorum. Gazeteciler öldürülüyor ama gazeteciliğin öldürülmeyeceğini göstermek için gidiyorum. Gazetecileri öldürebilirler, yaralayabilirler, tehdit edebilirler ama gazeteciliği öldüremezler çünkü bu soyut bir kavram. Gazetecilik artık bizim karakterimiz, bu meslekten olmaktan çıktı. Tamamiyle onlara destek ve gerçekleri yazmak için gidiyorum.

KAYITSIZ KALMAYI MESLEK ONURUNA YAKIŞTIRMIYORUM

Serbest Gazeteci Tuğba Tekerek: Haber Nöbeti’ne gidiyorum çünkü, orada bir gazetecinin kafasına silah dayanırken, ben burada kayıtsız kalmayı ne meslek onuruna ne insan onuruna yakıştırıyorum.
Biz gitmesek de oradaki meslektaşlarımız canları pahasına haber yapmaya devam edecekler zaten. Bu dayanışma eylemi birkaç ay sürecek, her giden ekip üç beş gün kalacak. Oradaki korkunç psikolojik ve fiziksel şartlarla boğuşmaya devam eden yine bölgedeki meslektaşlar olacak. Onlara “Yanınızdayız” demek, sanırım onlardan çok bizim için gerekli olan bir şey. Dediğim gibi, orada meslektaşlarımın yaşadıklarına göz yummak her şeyden önce benim açımdan bir utanç olur. Hem bizim gidişimiz belki onlara da biraz güç verir, moral verir. Dayanışmanın güzelliğini hep beraber yaşamış oluruz.

Haber Nöbeti’ne gitmemin bir nedeni daha var: Ana akım medyada mesleğin bu kadar ayaklar altına alınmasına karşı ses çıkarmak istiyorum. Zırhlı araçların içinden polisin ve devlet otoritelerinin söylediklerini aktarmak gazetecilik değildir. Buna karşı durmak istiyorum, ‘Bakın burada bu mesleği olması gerektiği gibi icra edenler var’ demek istiyorum. Kendi mesleki üretimimle de meydanı havuz gazetecilerine ya da zırhlı araç gazetecilerine bırakmamak için mücadele etmek istiyoruz. Özetle, Haber Nöbeti’ne katılıyorum çünkü meslektaşlarımla dayanışmayı insan olmanın bir gereği olarak görüyorum; haber almak, haber vermek, mesleğime sahip çıkmak istiyorum.

ORTADA ÇOK KİRLİ BİR SAVAŞ VAR

soL Portal Muhabiri Mesut Bayram: Ortada çok kirli ve kesinlikle o kirliliği başlatanların dahil olmadığı bir savaş yürüdüğünü görüyoruz. Aslında ben bir Amed’li olarak bilgi akışı konusunda çok zorlanmıyorum. Ama şöyle bir durum var; bu meseleyi gözle görmek daha yakıcı oluyor. Bu gidiş sadece kişisel değil, orada yaşananları başka insanların da gündemine sokuyorsunuz. Böyle topluluklar gittiğinde daha anlamlı oluyor, zira Dicle Haber Ajansı’ndaki arkadaşlar zaten yeterince yerinden bilgi geçiyorlar tutuklanmadıkları zaman. Ancak Evrensel’den, BirGün’den, soL Portal’dan, TGS’den insanlar gittiğinde daha fazla dikkat çekiyor. Ben aslında milliyetçi akımlara maruz kalmıyorum ama insanların pasifliğine müdahale etmek açısından bölgede olmak gerekiyor. Mesela geçen yaz Silvan’a gittiğimizde yine benzer kadrolar vardı. O zaman da orada neler yaşandığını başka insanların gündemine sokabilmiştik. Ve biz gittiğimizde operasyonları durdurmak zorunda kalmışlardı. Fakat bizim arkamızdan keskin nişancılar yine çocukları vurmuştu.

Kaynak: Birgun.net