GÜLŞAH ELİKBANK

Türkiye’de güçlü bir çocuk dergisi geleneği vardı, eskiden. Fakat kimisi çağa ayak uyduramadı, kimisi de satış baskısıyla, kaygısıyla kapanmak zorunda kaldı. Yine de “Dergicilik bitti” gibi iddialı laflar sarf etmeye gerek yok. Ne de olsa bugünlerde eleştireni de seveni de çok olan popüler kültür, edebiyat dergileri epey gündemde. Koca ülkede ancak 15-20 bin okura ulaşsalar da, herkesin dilindeler. Üzerinde birlikte düşünmemizi gerektiren bir konu bu belki de. Her tartışma anlamlı ve değerli. Bu yeni dergicilik modasının içinde kendine iki ay gibi kısa sürede yer bulan ve bu işin nasıl olması gerektiğine dair yol gösteren önemli bir çalışma var: Yedi Yetmiş Dergi...

Yedi Yetmiş Dergi ikinci sayısı raflardaki yerini aldı

Türkiye’nin tek edebiyat, kültür ve çocuk dergisi olma özelliğini de taşıyan Yedi Yetmiş, geniş bir yazar kadrosunun çocuk edebiyatı eserleri verdiği farklı bir mecra. Barış İnce’nin hazırladığı derginin edebiyat danışmanlığını Haydar Ergülen üstleniyor. Popüler edebiyat dergilerinin sık kullandığı teknikle, ülkenin önemli yazarlarının eserlerini aralarda kimi röportaj ve çizgilerle renklendiriyorlar. Derginin ilk sayısı büyük ilgi gördü ve Bavul, Ot tarzı dergilerin satış rakamlarına neredeyse ulaştı.
Haziran sayısında bir parkın içerisindeki mutlu çocuk figürlü kapağı ile Haziran günlerine de gönderme yapan derginin ikinci sayısında, Küçük Kara Balık kapağı yer aldı. Derginin içinde, Küçük Kara Balık’tan pasajlar ve İranlı yazar Behrengi’nin hayatı yer alırken, 22 çocuk yazarından öyküler de var. Ahmet Ümit, Sunay Akın, Feyza Hepçilingirler, Can Göknil, Müge İplikçi, Enver Aysever, Ahmet Büke, Canan Tan, Şermin Çarkacı, Ataol Behramoğlu gibi pek çok isim, çocuk eserleri ile Yedi Yetmiş Dergi’ye yazıyor. Dergide ayrıca oyunlar, bulmacalar, söyleşiler, kitap tanıtımları da yer alıyor.

İlk olarak, çocuklar için böyle bir dergi ne kadar ilgi çekici olur, sorusu akla geliyor. Yedi Yetmiş dergi içerisinde boyama, bilmece, bulmaca gibi unsurlar olsa da ne kadar yeterli oldukları ayrı bir tartışma konusu. Dergiyi inceleyen kimi eleştirmenler, çocuğun edebi yazılardan sıkılacağı yönünde eleştirilerde bulunuyor. Peki haklılar mı? Ben bu eleştiriyi anlamakla birlikte, katılmıyorum.

Bana sorarsanız, tablet çağındaki bu harika çocuklar, dergilerdeki oyunlardan çabucak sıkılıyorlar. En afili oyunlar tablette zaten varken, neden dergideki çizgi birleştirme oyunları ya da kocaman canavar resimlerini tercih etsinler ki? Dergide oyundan ziyade, çocuk öyküleri olmasını hem daha mantıklı hem daha çekici buluyorum. Ergenlikteki gençlerin renkli, popçulu dergileri bir kenara bırakıp, Ot ve Bavul gibi dergilere yönelmesi de biraz bundan değil miydi? Zaman değişirken, bizden farklılaşan, müthiş zeki bir nesil var. Onların ilgileri, odaklanma süreleri bizden çok farklı. Bu hız çağında, kitaptan çok dergilerdeki kısa öykülerin tercih edilmesini de anlayışla karşılamak gerekiyor belki. Edebiyat-kültür dergilerinin trend olması da biraz bu kolaycılıktan kaynaklanıyor. Ama bu durumun olumlu bir yanı da yok mu? Çocukların ve gençlerin edebiyatçılarla tanışmasına vesile olan her çabaya pozitif bakıp geliştirilmesinden yana olmak, öfkeyle yaklaşmaktan daha anlamlı değil mi? Haydar Ergülen’in şiirlerini, Müge İplikçi’nin yazılarını Yedi Yetmiş’te görüp, okuyup sonra merak ederek bu yazarların kitaplarını edinmez mi mesela bir çocuk? Çocukları harekete geçiren en önemli unsur merak ise, bu dergi o merak duygusunu tetiklemiyor mu aslında? Üstelik zaman fakiri olan değerli öğretmenlerin işini de kolaylaştıran bir tarafı yok mu derginin?

Derginin okurları için konuşulan “yaş aralığı” konusu da ayrı bir tartışmanın mevzusu ama bir çocuk kitabı yazarı olarak, yazdıklarımı her yaş grubundan okurun okuduğunu biliyorum. Bu duruma, Barış İnce, derginin ilk sayısında yazdığı neşeli merhaba yazısıyla değinmişti. Yediden Yetmişe herkesin sevdiği kimi eserlere gönderme yaparak bu kucaklayıcı bakış açısını izleyeceklerini vurgulamıştı. En sevdiğim yazarlardan Le Guin’in bu konudaki sözünü referans verebilirim belki bu konu için: “İngilizler fantazinin tüm yaşları eşitlediğinin farkındalar; eğer on iki yaşındayken iyiyse, otuz altı yaşında da iyidir, hatta daha iyidir.” Yedi Yetmiş dergi içindeki öyküler, hatta çocuk edebiyatı içinde yer alan tüm kitaplar için bu kuralın geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu duyguyu, kızımla gittiğim çizgi filmlerde keyif alanın kızımdan çok, ben olduğumu fark ettiğimde de hissetmiştim. Yetişkinlerin içindeki çocuk kalbine dokunan her iş aynı tadı verir.

Elbette bu konu, daha çok derginin yayın politikasını ilgilendiriyor. Fakat Yedi Yetmiş’in çocuk edebiyatı alanında başarılı olması ve bu alanda eser vermek isteyen gençleri teşvik edecek, yüreklendirecek bir yol açması, biz yazarları da mutlu eder. O nedenledir ki bu çaba takdire ve desteğe değer. Denizini arayan tüm 'Kara Balık'lara selam yollayan Yedi Yetmiş dergiye bizler de bu nedenle el sallıyoruz. (Radikal Kitap)

Kaynak: Birgun.net