Gürkan AKÇAY

İstemsiz gülüş, yani gerçek gülüş; yaşamın ilk birkaç ayında görülebiliyor, hatta çocuk görme engelli ya da işitme engelli olsa bile. Öte yandan, gülmek, insanın yalnızca kültür sınırlarını aşmakla kalmıyor, tür sınırlarını da aşıyor, çünkü diğer primatlarda da benzer bir form mevcut. Ve aslına bakarsanız, insan gülüşünün evrimsel kökenleri 10 ila 16 milyon yıl kadar geçmişe gidebiliyor.

Gülmek, yüksek acıya dair bir dengeleyici olarak ilişkilendirilmiş olsa da, gülmenin birincil görevi sosyal bağlar oluşturmak ve derinleştirmek olarak görünüyor.

Atalarımız daha geniş ve daha karmaşık sosyal yapılar içerisinde yaşamaya başladıkça, ilişkilerin kalitesi de hayatta kalabilme açısından önem arz eder olmuştur. Dolayısıyla, evrimsel süreç, toplum içerisinde ittifak halinin oluşmasına yardım eden ve kalıcılaşmasını sağlayan bilişsel stratejilerin gelişimini desteklemiş olabilir.

Gülmek, ilk etapta nasıl hissettiğimizle ilişkilendirildi. Buradaki kilit önemdeki gelişme ise; arkasında herhangi bir acı, öfke ya da olumlu duygu olmasa da istemli olarak bu sesleri çıkarabilme yetimizle birlikte geliyor. Bu gelişmiş ses kontrolü, beynimizin daha karmaşık bir şekilde büyümesini mümkün kıldı ki bu durum dil gelişimi için de hayati önem taşır. Fakat bu durum aynı zamanda da; gülüşlerimize bilinçli ayarlar çekmemizi mümkün kılarak, sosyal bağları genişletmemiz ve çabuklaştırmamız noktasında bize yapay bir aldatıcı araç sağladı ve dolayısıyla da hayatta kalma şansımızı artırmış oldu.

Gülüşleri kontrol etmenin aynı zamanda da evrimsel bir kökene sahip olduğu düşüncesi; bu davranışın yetişkin şempanzelerde de görülmesiyle destek buluyor. Sahte gülüş, şempanzelerde ve insanlarda çocuklukta gelişir ve akustik olarak gerçek gülüşten tamamen farklı olmasına rağmen sosyal bağ geliştirme noktasında aynı işlevi görür.

Günümüzde, insan yaşamında oldukça yaygın olan gerçek ve sahte gülüş, dinleyen kişinin kulağında eşdeğer değildir. Sahteye kıyasla gerçek gülüş, daha ince sesle ve daha kısa süreyle karakterize edilir. Araştırmalar; insanın bu iki gülüş tipini birbirinden ayırt edebildiğini gösteriyor. Öte yandan, yabancılar sahte gülüşler sergilemeye daha yatkın iken, arkadaşların gerçek gülüşler sergilemesi daha muhtemel.

Yani, gülüşlere dair bazı ayrımları doğru bir şekilde yapabiliyoruz, bu da gülmenin bir nevi dürüstlüğe dair bir işaret olduğu anlamına gelebiliyor. Dolayısıyla, bitmeyen evrimsel silahlanma yarışında, aldatma için geliştirilen stratejiler, aldatmanın saptandığı stratejiler ile birlikte evrimleşme eğiliminde. Böylece, gerçek gülüşün akustik karakteristiği grup üyelerinin aralarındaki bağlara dair kullanışlı bir işaret özelliği taşıyor.

Modern insanın sosyal etkileşimin karmaşık gerçekliğinde ise gülüşler; tamamen gerçekçi ya da sınırları bulanıklaştıran sahte gülüşler şeklinde olsa da, amaç hep aynı; gülmek insanları birbirine bağlıyor.

Kaynak: Birgun.net