SEBAHAT KARAKOYUN [email protected]

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan, AB ile Suriyeli göçmenleri kabul etme konusunda prensipte anlaşmaya varan ancak kapsamlı planlar yapmayan Türkiye’yi daha büyük felaketlerin beklediğini savundu. Erdoğan, 10 yıl sonra Türkiye’deki Suriyeli sayısının 4 milyonu aşacağı uyarısında bulunarak, “Hesabımızı ona göre yapmamız lazım” dedi.

TBMM İnsan Hakları Mülteciler Alt Komisyonu’nda da sunum yapan Erdoğan, son resmi rakamlara göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısının 2 milyon 688 bin 686 olduğuna ancak kayıt altına alınmayanların bulunduğuna dikkati çekti. Erdoğan’ın Suriyeli göçmenlerle ilgili yaşanan sorunlar ve olası gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri satırbaşlarıyla şöyle:

Kayıtlamayı beceremedik
İlk iki sene ülkemizdeki mülteciler değil sadece Suriye’deki rejim ilgimizi çekti. Neredeyse hiç kayıtlama yapmadık.

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yaptığı kayıtlamalarda ciddi sıkıntılar var. Eldeki verilere ne yazık ki güvenemiyoruz. Almanya’daki Suriyelilerde üniversite mezunlarının oranı yüzde 70, okuryazar olmayanların oranı yüzde 5, Türkiye’de okuryazar olmayanların oranı yüzde 50 görünüyor. Kaymak tabakayı zaten kaybettik. Bu, biraz bizim politikasızlığımız, konsantrasyonumuzu “Şam’da ne oluyor”a bağlamamızla ilgili bir şey.

Türkiye’de 4 yaşın altında 500 bin Suriyeli çocuk var. Okul çağındaki çocuk sayısı 850 bin. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 52’sinden fazlası 18 yaşının altındaki çocuklardan ve gençlerden oluşuyor. Bu, iyi yönetemezsek ilerisi için facia.

Müthiş bir emek sömürüsü var
Dört yıldır kampta yaşıyor çocuklar. Güya Türkçe ders alıyorlar ama ismini söyleyecek kadar Türkçe konuşamıyorlar.

Türkiye’de yaklaşık 400 bin Suriyeli çalışırken neredeyse yarısı çocuk, anneler babalar iş bulamıyor, çocuklar iş buluyor. Müthiş bir emek sömürüsü var.

Yıl 2026 olduğunda 4 milyonun üzerinde Suriyeliden söz edeceğiz. Hesabımızı ona göre yapmamız lazım.

Veriler ‘devlet sırrı’
Çok katmanlı güvenlik sorunlarımız var. Son Ankara patlamasından sonra güvenlik önlemleri artırıldı. Şu an dağılmış durumdalar. Bunları kontrol etmek çok zor bir şey. Çok ciddi bir kayıtlamaya yeniden ihtiyacımız var ve güvenliği ciddiye almamız lazım.

Sağlıklı kayıtlamaya, yeni yasal idari düzenlemeler yapmaya ihtiyacımız var. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü dört senenin sonunda, yeni bir-iki tablo koyuyor. Bizde bunlar ‘devlet sırrı’ olarak tanımlanıyor. Ama Almanya’da girin siteye, haftalık verileri görüyorsunuz.

Güvenlik kaygılarının ciddiye alınması ve Suriyelilerin de sürece dahil edilmesi gerekiyor. Kendimiz oturup sadece Suriyelilerle ilgili gelecek biçmememiz lazım, onlar ne düşünüyor, ne gibi kaygıları ve beklentileri var, onu da görmemiz lazım.

Şu ana kadar Suriyelilerin katıldığı suç oranları çok düşük. Yani normal kriminaliteden söz ediyorum, hırsızlıktır, kara paradır... Bundan sonra bu işler artacak. Buna da hazırlıklı olmamız lazım.

Hükümetin çok sık dile getirdiği ensar-muhacir örneği… Suudi Arabistan bir tane mülteci almıyor ama biz “ensarız” diye kendimiz kabul ediyoruz. Bu işi daha gerçekçi ve daha az duygusal, daha rasyonel bir zemine oturtmamız lazım. Çok duygusal gidiyoruz. Bu duygusal gidişat hayra alamet bir durum değil diye düşünüyorum.

***


Mülteci sopası ile korkutmak çok yanlış
Para çok konuşuluyor, 3 milyar avro herkesin ağzında. Keşke sorun sadece para olsa. Paranın dışında bu kriz nasıl yönetilecek, güvenlik riskleri nasıl götürülecek, toplumla ilişkiler nasıl sağlanacak, buna konsantre olmamız gerekiyor.

Avrupalıları mülteci sopasıyla korkutmak çok yanlış bir şey. Bu pazarlığın zemininde bir sakatlık var, bu konuya dikkat etmemiz lazım. Öyle ya da böyle Suriyelilerle birlikte yaşamaya alışmamız lazım. Bunun da birinci maddesi, uyum politikaları geliştirmemiz gerekiyor.

Kaynak: Birgun.net