Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Mendillioğlu, kâğıt işçilerinden kâğıt alan firmalara ceza kesileceği yönündeki düzenlemeyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Mendillioğlu, kağıt işçilerine yönelik bu düzenlemenin uygulanması halinde sokaklarda yaşayan bu insanların sokaklarda kendilerine çözüm arama sonucuna gideceğini; fakat böyle bir tablonun oluşmasını istemediklerini söyledi.

Uygulama ile bir anda kağıt işçilerinin işsiz kalacağını ve ne iş yapacakları konusunda yetkililere çağrı yapan Mendillioğlu şunları kaydetti:

“Bir topluluk düşünün ki geçmiş dönemde hayvancılık yapmış hayvancılık bitmiş, çiftçilik yapmış çiftçilik bitmiş, şu veya bu şekilde hayata tutunmuş her tutunmaya çalıştığı alanda mesleği elinden gitmiş. Bu insanlara büyük kentlerin sınırlara içerisine göç ederek kalkmış gelmiş burada yaşamaya çalışmış. Birde elinden bu iş gitmiş. Bir anda bu insanlar işsiz kaldı. Bu insanlar işsiz kalırsa ne yapacak? Bizde bu soruyu sormak istiyoruz. Biz bu soruya yapacağımız olumsuz şeylere kılıf bulmak açısından bir uydurmaya gitmiyoruz. Sokakta yaşayıp sokakta düşünen insanın çaresi yok. Çaresiz kalan insanında her şeyi yapma meyili taşıyacaktır. Biz bunun olmaması için toplumda bir kamuoyu oluşturmak istiyoruz. Bununla ilgili insanlarımız bilgilensin istiyoruz. Sömürü sisteminin yasalardan tutun en aşağıdaki 7 yaşındaki çocuğuna kadar uzanan uzun bir süreç olduğunu artık feryat figan anlatmak istiyoruz. Toplum bu sese kulak versin bu sesin muhatapları kimse belediyelerinden meclisine firmalarına kadar bu toplumun tüm bileşenlerini ilgilendiren bir durumun söz konusu.”



“ ‘BU SÜREÇ BÜYÜK BİR TEKELLEŞMESİNİN ÖNÜNÜ MÜ AÇACAK?’ DİYE DÜŞÜNMÜYOR DEĞİLİZ”

Gündeme gelen düzenlemenin nasıl ortaya çıktığını anlatan Mendillioğlu, şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği (AB) uyum yasası gereği bir çok madde çıkartıldı. Bunlardan biride ‘Atık Yönetmeliği Kontrol Planı’ idi. Yasa 2005’te çıkartıldı 2011’de öyle bir revize edildi ki insanların zekasıyla hakaret edecek seviyeye getirdiler. Yasa şöyle söylüyor; sokakta yetkilendirilmesi olmayan hiç kimse ve bir kuruluş atık toplayamaz. Dolayısıyla sokak toplayıcıları atık alması yasaktır. Ama ülkemizin durumunu biliyor ülke gerçeğini bildiği için yasada kendi kendini şöyle bir korumaya alıyor. Firmalarında toplayıcılardan atık alması yasaktır diyor. İki taraflı bir yasak uyguluyorlar. İki taraflı bir yasağın uygulandığı bir noktada ülke gerçeği ülkenin ürettiği çöp miktarı kişi başına düşen günlük çöp oranı bir de sosyolojik gerçeğimiz üst üste binince bir anda muazzam bir çılgınlık ortaya çıkıyor. Bunu ne biz kontrol edebiliyoruz ne de başak birileri kontrol edebiliyor. Ama bir yasa var ve bu yasa uygulanacak deniliyor. Biz bu yasanın acaba diyoruz başka çıkar gruplarının bu süreç içerisinde daha büyük bir tekelleşmenin önünü mü açacak? diye düşünmüyor değiliz.”

“TÜRKİYE’DEKİ FİRMALARIN 1 AYDA TOPLADIĞI ATIK MİKTARINI KAĞITÇILAR 1 GÜNDE TOPLUYOR”

“Türkiye’deki lisanslı firmaların 1 ayda topladığı atık miktarını sadece Ankara’daki kağıtçıların 1 günde topluyor.” diyen Mendillioğlu şunları söyledi:

“Ankara piyasasında kağıdın kuruşu 30 kuruş. Bunu 10 kilo ile çarptığınız zaman 3 lira yapar. Bunu 100 kilo ile çarptığınız zaman 30 lira yapar. 1 tonla çarptığınız zaman 300 lira yapar. Bir firma düşünün toplayıcılara yarın yasak geldiğini düşünün toplayıcılar yok piyasada firmanın birkaç atık kağıt işçisini aldığını düşünelim sadece günde 10 ton fazla toplasa 3 bin lira yapar. Ayda ne yapar 90 bin lira yapar. Bir yılda ortaya 1 milyon liralık bir para çıkıyor. Bu para bu insanların parası senin benim verginle ödediğimiz atığın parası 3 tane insan bu paranın sahibi olacak diye bir ülke bu şekilde göz ardı edilemez. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ da bu durumun farkındadır. Bakanlığımız bu noktada bu sömürü sistemi ile ilgili bir düzenlemeye gideceğini düşünüyoruz. Bu işin en büyük tarafı kağıt işçileridir. Bu ülkede kağıt işçilerini kimse görmezden gelmemesi gerekir. Türkiye’deki lisanslı firmaların topladığı atık miktarını sadece Ankara’daki kağıtçılar 1 günde topluyor. Bu rakamlar bizim değil Belediyelerin dönüştürme rakamlarına açıp bakarsınız. 1 ayda toplanılan atığı 1 günde toplayan bir kitleyi nasıl görmezden gelebiliriz. Bu toplanılamayan atık nereye gidecek. Çöpe gidecek. Çöpe gittiği zaman Türkiye’deki dönüştürme sistemi yüzde 30 civarında. Yüzde 30’luk dönüştürme sisteminin de yüzde 70’ini atık pet, plastik oluşturuyor ana kalemlerini. Daha organik atıkların ne olduğunu bilmiyoruz. Kimyasal atıkların ve baca borularından çıkanların neye dönüştürüldüğünü bilmiyoruz. Ama hiç kimsenin hiçbir şey bilmediği ortada bir yasanın olduğu ama bu yasanın AB uyum standartları çerçevesinde uygulanması gerektiği geçerliliğini biliyoruz.”

“BİZDEKİ YASADA İSVİÇRE AMA GERÇEKLER İSVİÇRE DEĞİL”

Yasanın birebir Avrupa Standartları yasası ve İsviçre’de uygulanan bir yasa olduğunu dile getiren Mendillioğlu sözlerini şöyle tamamladı:

“İsviçre’de atıkların dönüştürülmeyen kısmı 0.02 neredeyse dönüştürmedikleri hiçbir şey yok. Bizdeki yasada İsviçre ama gerçekler İsviçre değil.Şu anda İstanbul Türkiye’nin en büyük çöplüğü durumunda. İstanbul’da insanlar atıklarını topluyor depolar yığılmış durumda bir umut satacakları günü bekliyorlar. Burada da insanlar atık topluyor belirsiz bir şekilde bu insanlar ne yapacaklar. Buradan bir karaborsada çıkıyor. Firmalar bunu kendi çıkar ilişkilerine de dönüştürecekler. Atık bugün bu para ediyorsa bu mal kayıt dışı ekonomik faaliyet olduğu için yarın bir gün bu malın değerinin yarı fiyatına düşürmeyeceğinin kimin garantisi var. Bunun bir boyutu olarak doğaya katkısı da var. Yaşadığımız gerçekler sokağın çamurun içerisinde yaşayan, çamurun çöpün içerisinde atık toplayıp ülke ekonomisine kazandırmaya çalışan binlerce insanın hayata tutunma mücadelesi. Bu hayata tutunma mücadelesini nasıl görmezden geleceğiz. Umuyoruz ki bununla ilgili düzenlemeler yapılacaktır”

CHA

Kaynak: Birgun.net