Geleceğini kurma iradesini gösteremeyenler geçmişin gölgesinde debelenmeye mahkûmdur. Geçmiş ile hesaplaşmak, daha önce bilmediğimiz, görmediğimiz, yaşamadığımız yeni ve başka bir dünya için mücadele etmek cesaret ister.

Ya daha kötü olursa her şey, ya sahip olduklarımızı da kaybedersek? Pazara giderken evdeki pirinçten de olursak? Ya bedel ödersek? Ya göremezsek umut ettiğimiz dünyayı?

"Ya böyle gelmiş böyle gider" diyenler haklıysa... Umutsuzluk kaygılar toplamıdır.

Bir sistem ne kadar kötü olursa olsun alternatif umudunun olmadığı konusunda kitleleri inandırabiliyorsa varlığını sürdürmeye devam eder.

Haziran direnişi bir alternatif umudu olarak şekillendi. Iktidarın korkusu bu alternatif umuduydu. Umudu ezmek gerekiyordu. Uzun süre beceremediler.

Ama umudu örgütlenme iddiasinda olanlar da ne yazık ki beceremedi. Şimdi geri çekilmiş bir halk ayaklanmasının sokaklarda kaybolan izlerinin üzerinde tepiniyor iktidar.

"Güz resimlerde bir yaprak tekrarı hala" der Haydar Ergülen.

Haziran resimlerde bir isyan tekrarı değil.

Liselilerin çığlığı, haber alma özgürlüğü için inadına dayanışma diyenlerin kararlılığı, işçilerin henüz işyeri ölçeğinde kalsa da eylemleri, akademisyenlerin onurlu duruşu...

Bir yerde biterken başka yerde başlıyor haziran.

Haziranda ortaya çıkan özgürlük talebi Suriye'de örgütlenen karanlığın içinde boğulmak istendi. Sonra sokağa çıkma yasaklarında boğulmak istendi. Ortaya salınan mafya liderlerinin, din tüccarlarının başkalarının yaşam hakkına kasteden "hassasiyetlerinde" boğulmak istendi.

Kardeşlik demek, barış demek, eşitlik, özgürlük ve laiklik talep etmek, dayanışma göstermek suç ilan edildi.

Haziran bu ülkede çocuklarının kendilerinden daha kötü şartlarda yaşamak ve çalışmak zorunda bırakılmasına isyan eden anne, babaların, ailelerinden daha kötü yaşam ve çalışma koşullarına mahkûm edildiklerinin farkında olan gençlerin ofkesiydi.

Herkes soruyor ikinci bir Gezi mümkün mü? Oysa o kadar çok Gezi varki. Akademinin Gezi'si, liselilerin Gezi'si, işçilerin Gezi'si, Kürtlerin Gezi'si, Suriyeli göçmenlerin Gezi'si, kadınların Gezi'si, LBGT hareketinin Gezi'si, derelerin Gezi'si, şehit yakinlarinin Gezi'si, basının Gezi'si... Birbiri ardına yaşadık her birini.

Ikinci bir Gezi olmayacak, evet! Ama çoklu Gezi'ler var. Sorun bu farklı Gezi'lerin ortak bir irade olarak, herkesin kendini bulacağı kapsayıcı bir program dahilinde örgütlenmesinde. Umudumuzu ve cesaretimizi koruyalım. Susmayalım, daha çok konuşalım. Bizim bir araya gelmemizin önünü kesmek icin üretilen yalanlara teslim olmayalım. Çünkü biz konuştukça gerçekler daha da çıplak hale gelecek. Biz konuştukça ne kadar çok olduğumuzu göreceğiz.

Son söz Nazım Hikmet'ten

"Annelerin ninnilerinden

spikerin okuduğu habere kadar,

yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,

anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,

anlamak gideni ve gelmekte olanı."

Kaynak: Birgun.net