Türkiye’nin atlattığı büyük “15 Temmuz Felaketi” gerçekleşseydi…

Askeri darbe bu, hiç de iyi şeyler olmazdı değil mi? Zaten o gece gördük CNNTürk televizyonunun da bulunduğu Doğan Medya Center binasının nasıl basıldığını. Tıpkı daha önceki 6 Eylül 2015 baskınını gerçekleştiren AKP’li kızgın taraftarlar gibi geldiler. Silahları olduğu için yayın odasına kadar da gittiler.

Darbeciler böyledir!

Gazeteleri, televizyonları hunharca basarlar! Gazetecileri gözaltına alırlar. Üstlerini başlarını parçalarlar!
Eee ne yapacaksınız, darbecilerin çalışma düzenleri bu şekilde işliyor.
Allahtan darbe başarılı olmadı da…

Böyle bir cümlenin anlamsızlığı ortada değil mi?

Darbecilerin yapmaya planladıkları her şey demokrasinin yeni “kurtarıcıları” tarafından büyük bir cesaretle yapılıyor!
Darbe girişiminin hemen ardından bütün yurtta ilah edilen OHAL kapsamında anti-demokrasi adına ne gerekiyorsa eksiksiz yapılıyor.
İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçıları görülen lüzum üzerine açığa alındılar. İçlerinden Kemal Kocatürk 12 Eylül’de de sıkıyönetimin gazabına uğramıştı. O askeri darbeydi.

Bu sivil!..

16 Ağustos 2016 Salı günü OHAL kapsamında Özgür Gündem –geçici olarak- kapatıldı. Ama gazeteye yapılan baskın bu işin hiç de geçici olmayacağını gösteriyor!

Özgüm Gündem yayın hayatına 1990’da başladı. Türkiye solunun pek çok değerli imzası bu yayın organında yer aldı. İlk genel yayın yönetmeni Ragıp Duran idi, sonra Haluk Gerger ardından da Hasan Bilici geldi. Sahibi Yaşar Kaya yayın kurulunda ise Aslan Başer Kafaoğlu, Taner Kutlay, Veli Özdemir, Yavuz Şimşek vardı. Yazar kadrosunda yen alan isimlerden bazıları da şöyleydi: Mehmet Uzun, Zafer Üskül, Ercan Kanar, Ertuğrul Kürkçü, Fikret Başkaya, Yalçın Küçük, Nihat Behram, Mete Tunçay, Server Taninli, Ayşenur Arslan, Mihri Belli, İsmail Beşikçi, Sedat Yurttaş.
Özgür Gündem hakkında yüzlerce dava açıldı. İlk yazı işleri müdürü Işık Yurtçu 16 yıl hapis cezası aldı. Gazete sadece savcıların hakimlerin değil doğrudan devlet tarafından “askeri hedef” olarak görüldü.

1994’te İstanbul’da merkez binası ve Ankara bürosu bombalandı. Yıllar sonra bu işin nasıl olduğu ortaya çıktı. Başbakan Tansu Çiller’in, başta Özgür Gündem olmak üzere bölücü örgütlere destek verici yayın yapanlarla etkin mücadele yöntemlerinin derhal uygulanması için 30 Kasım 1994’te gizli bir emir verdiğine ilişkin belgeler ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra da etkin mücadele kendisini gösterdi, gazete havaya uçuruldu! (TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu tutanakları.)

O günler geride kaldı!

Acaba?

Salı günü yine İstanbul’da, yine Özgür Gündem gazetesi, yine terör örgütüne destek verdiği gerekçesiyle kapatıldı. Kapısına mühür vuruldu. Çalışanları sert yöntemlerle gözaltına alındı.

Çok şükür denilmesi isteniyor:

Bombalanmadı ya!..

Bu eylem sadece uygulamayı yapanlar için değil, doğrudan ülke için bir kara lekedir. Bu lekenin irice bir payı da gazeteciliğe düşmektedir.
Sadece 1 gazeteci bile hapiste olsa o ülkede basın özgürlüğü yok demektir! Basın özgürlüğünde ölçü yazanların çokluğu değildir! Yazamayanların, yazdırılmayanların varlığıdır!

Hele bir gazete sadece yayın politikası nedeniyle kapatılıyorsa o ülkede gazetecilerin mesleklerini özgürce icra ettiklerinden bahsetmek ağır bir dram olur.

Özgür Gündem’i 25 yıl önce bombalayanlar emekli oldular, köşelerine çekildiler. Onlar gittiler yenileri geldiler. Öncekilerin bıraktıkları yerden yeniden kolları sıvayıp işe koyuldular.

Bir ülkenin gericilik damarı bu kadar mı istikrarlı olabilir?


Kapatılan Özgür Gündem değil, gazetecilik mesleğidir. Böyle bakarak haykırmalıyız:

-Gazeteciliğe özgürlük!

***

Özgün Gündemi 25 yıl önce bombalayanlar emekli oldular, köşelerine çekildiler. Onlar gittiler yenileri geldiler. Öncekilerin bıraktıkları yerden yeniden kolları sıvayıp işe koyuldular.

Kaynak: Birgun.net