MESUT GÜNGÖR - Seferihisar

Dünya Çiftçi Örgütü, Çiftçi Yolu'nun Uluslararası Yarıyıl Toplantısı İzmir'de Çiftçi-Sen'in ev sahipliğinde yapılıyor. BirGün olarak, delegasyondan Filistinli çiftçilerin temsilcisi Ali Hassouneh ile görüştük.
Soma’da yaşanan maden faciası konusunda yapılan sohbetle başlayan görüşmemiz, Filistinli çiftçilerin sorunları ve mücadeleleriyle devam etti. Davayı, Çiftçi Sen vasıtasıyla yakından takip ettiklerini belirten Ali Hassouneh; tarımın tasfiyesi ile hem toprakların gerçek sahiplerinden koparıldığını ve bu yolla endüstriyel tarım yöntemleriyle doğanın katledildiğini hem de ortaya çıkarılan işsizlikle dünyanın en zorlu işi olan maden sektörüne ucuz işgücü aktarıldığını yani emeğin ölümüne sömürüldüğünün ortaya çıktığı çok yönlü bir cinayetin olduğunu ifade etti. Ali Hassouneh sorularımızı yanıtladı:

>> Bize Filistin özeti yapabilir misiniz?
Tarım Filistinliler için sadece bir geçim kaynağı değil ya da toplam işgücünün bir yüzdesi olarak ifade edilen bir sektör değil, bir yaşam tarzı. İşgalci İsrail’le yaşanan temel problem de toprak ve su problemidir. İsrailin politikası Afrika ya da Güney Amerika’da yaşanan klasik sömürgecilikten farklı. Filistin yurduna doğrudan el koyma ve halkı çeşitli yöntemlerle yaşadığı alandan çıkarmak ve yeni yerleşim yerleri açmak. Halkın yerinden yurdundan edilmesinin İsrail söylemindeki tanımı “Transfer.” Ama bizim için işgal ve sürgün. Bu baskılara güncel bir örnek vereyim: Adı “İdari Tutukluluk.” En düşük rütbeli bir İsrail güvenlik elemanı, bir Filistinliyi 6 ay boyunca tutuklayabiliyor.

>> Bütün zorluklara rağmen örgütlü ve gelişen bir tarım hayatının olduğunu duyuyoruz. Bu konuyu biraz açalım mı?
Oslo’nun bizim tarihimizde önemli bir yeri var. 1994 yılında Oslo’da Yasser Arafat, İsrail’le bir anlaşma imzaladı. Filistin Hükümeti de bu anlaşmaya göre oluştu. Bu anlaşmayla Filistililerin yurdu A, B ve C olmak üzere üç farklı idari bölgeye ayrıldı. A bölgesi eğitim, sağlık, barınma, sivil hizmetler ve güvenlik hizmetleri açısından Filistin idaresinde. B bölgesinde güvenlik İsrail’in, diğer hizmetler Filistin yönetiminin kontrolünde, C bölgesinde ise Filistin yönetiminin hiçbir insiyatifi bulunmuyor. Bölgelerin büyüklük sıralaması ise büyükten küçüğe C, B ve A şeklindedir. Yani en geniş ve verimli topraklarımızla su kaynaklarımız C bölgesinde. Filistinlilerin burada kuyu açma izinleri bile yokken, İsrail hem binlerce yıllık kuyulardan, hem de kendi açtıkları kuyulardan toplam rezervin yüzde 80’ini İsrail tarafına pompalıyor. Yaptığımız en önemli şey yağan yağmurun neredeyse her damlasını toplama faaliyetidir. Basit yollarla kısmen arıtabildiğimiz kullanım suyumuzu da ürünlerimizi sulamada kullanıyoruz.

>> Nasıl örgütlendiniz?
UAWC (Union of Agricultural Work Committees) adlı bir örgütümüz var. 1985 yılında İsrail yasalarına göre kurduğumuz, Kudüs merkezli bir örgüt. Üyelerimizin ve tüm Filistin halkının zirai bilgisinin artırılması, daha kaliteli doğal ürünler yetiştirilmesi, depolanması, paketlenmesi ve pazarlanması konularında yardımcı oluyoruz. Kendi aralarında kooperatifler ve üretici toplulukları şeklinde örgütlenmelerini sağlıyoruz.

>> Bir de ödül almışsınız. Nasıl oldu?
Tarıma elverişli olmayan taşlık arazilerin tarıma uygun hale getirilmesi amaçlı toprak reformu projemizle Arap Liginden “Ekonomik Yaratıcılık” ödülü aldık. Araziyi taş ve kayalardan temizleyip, yağmur suyunun toplanacağı kuyuların ve sulama şebekesinin yapılmasını gerçekleştirdiğimiz bu proje ile tarım yapılabilir toplam alanımızı yüzde 8 oranında büyüttük. Kadın kooperatifimizin ürünleri için pazarlama ağları oluşturuyoruz. Zeytinyağı, zahter, sabun, yoğurt gibi yaklaşık 200 çeşit ürünü kadınlarımız büyük bir maharetle üretiyor. Paketleme, etiketleme gibi konularda yardımcı oluyoruz. Kooperatiften pazara herhangi bir aracı kârı oluşmasına izin vermeden ulaşmasını sağlıyoruz.

>> Zeytinyağı üretiminiz ve kalite giderek artıyor, Bu nasıl mümkün oldu?
Zeytincilik, Filistinde ana tarımsal alanlardan biri. Roma döneminden bu yana yaşayan yüzlerce yıllık ağaçlarımızda yaptığımız iyileştirmelerle çok iyi ürünler alıyoruz. Zeytinyağımızın kalitesini artırıyoruz. İhtiyacımızın üzerindeki ürünümüzü Japonya, Rusya ve Avrupa’ya satıyoruz.
Ürdün nehri kıyısında, deniz seviyesi altında (oldukça sıcak bir bölgedir) En iyi cins olan (Fas kökenli) Majul cinsi hurmanın üretimini gerçekleştirdik ve üretim miktarı bazında şimdi dünya ikincisiyiz.

>> Yeni ürünler var mı?
Bölgemiz için yeni sayılabilecek ananas, avokado, Şili biberi, çilek, latcheh gibi başka coğrafyaların bitki türlerinin de yatiştirilmesini destekliyoruz.
Kooperatiflerimiz vasıtasıyla yaklaşık 20 çeşit medikal bitki üretimimiz var. Bunları da iyi fiyatlarla ihraç ediyoruz. Bu alanda bir seranın yıllık geliri 40 bin doları buluyor.

>> Hayvancılık faaliyetleriniz nasıl gidiyor?
Hayvancılığımızı da geliştirmeye çalışıyoruz. Çiftçilerimizi hayvanlarının bakımı, korunması ve sağlıklı büyümesi konularında bilgilendiriyoruz.

>> Tarımı geliştirme sürecinde kazanımlarınız ne oldu?
Eskiden temel gıdalardan olan patates ve soğan konusunda tamamen İsraile bağımlı iken şimdi bütün halkımıza yetecek kadar üretimimiz var.
10 yıl önce başladığımız ve 2015 yılında 120 ülke arasında ödüle layık bulunduğumuz yerel tohum bankamız bugün çiftçimizin en büyük kazanımıdır. İsrail bizim bu ödülü almamamız için BM’de ciddi bir çalışma yaptı. BM’yi teröristlere ödül vermekle suçladı. BM komisyonu bu yüzden bizim terörist olup olmadığımızı araştırdı. Biz de örgütümüzü İsrail yasalarına göre kurduğumuzu, terörü değil, tarım yapan aileleri desteklediğimizi, yoksul ailelere yardım ederken tek düşüncemizin, onların yaşamlarının devamını sağlamak olduğunu söyledik.
Sohbetimizin başında da söylediğim gibi işgalci İsraille en temel çelişkimiz toprak ve sudur. Bu toprakların kadim halkı olarak, işgal altında gerçekleştirdiğimiz örgütlenmelerimiz ve üretimimiz, toprağımızla halkımızı hiçbir gücün ayıramayacağının da bir göstergesi.
Tarımı bir yaşam tarzı olarak benimseyen halkımız için dünya çiftçilerinin dayanışması büyük önem taşıyor.

Kaynak: Birgun.net