Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu darbe girişimi ve sonrasında yaşananları Habertürk TV'de Veyis Ateş'e değerlendirdi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, devletin FETÖ ile mücadelesini ve Barolar Birliği olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yaptığı ziyareti değerlendirdi.

Metin Feyzioğlu'nun açıklamalarından satır başları:

"Keşke öyle bir şey (Yargıtay'ın 146. kuruluş yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile tartışması) olmasaydı. Orada kim hatalı kim değli bunun tartışmasına girmek istemiyorum. Benim nezaket sınırları içerisinde verdiğimi cevap belli. Kim bana hakaret ederse cevap veririm. Ancak o bitti. Keşke olmasaydı. Keşke olaylar farklı gelişseydi. Lüzumsuz bir gerginlik. Herkes bundan bir takım sonuçlar çıkarmıştır. İlgili herkes. O günden buraya bu işi taşıyalım. Türkiye o günden sonra bir sürü gelişme yaşadı."

"Defalarca törenlerde, Anıtkabir'de karşılaştık el sıkıştık. Olaya daha magazin boyutuyla bakanlar, bekliyorlar ki hep bir kavga olsun. Hep birbirlerine hakaret etsinler. Devletin üstünde küslük olmaz. Bu konu gelin görümce kaynana ilişkisi değildir. Ya da karşı komşuyu ziyarete gitmek değildir. Bu devletin işleyişinde sorumluluğu olan kişilerin makamları ziyaret etmesidir. O makamlardır saygı gösterilen, ilişki kurulan"

"ADİL YARGILAMA OLMAZSA BUNDAN FETÖ YARARLANIR"

"15'inden sonra büyük soruşturmalar dizisi başladı. Avukatların etkin şekilde yer alması gerekiyordu. Ancak avukatlara yönelik ciddi engellemeler, yerel düzeyde gerçekleşiyordu. Bunların bir kısmı çeşitli yerlerde münferit de olsa devam etmekte. Polislerin avukatlara tepkileri var. Sanki avukatları bir engelleme, çözümün ortağı değil de sıkıntının sebebi görme eğilimleri vardı. Bunun aşılması zorunluluğunun arkasında şu vardı. Adil yargılanma olmazsa bundan FETÖ yararlanır."

"MADEM DİKEN YARGIDAN BATTI..."

"Kuruyla yaşın yan yana yanmaması için hukuk, hukuk, hukuk dedi. Bunun daha da altının çizildiğini görüyoruz ki, diyalog ortamının fayda sağladığını bugünden itibaren net şekilde izleyebiliyoruz. Adalet Bakanı'yla görüşmemiz lazımdı. Bu görüşmeler sırasında Türkiye'nin büyük bir tehditle karşı karşıya kaldığı kuşkusuzdu. Cumhurbaşkanımızın ilk müsait olduğu anda ziyaret edilmesi konusunda istişare ederken fikir birliğine vardık. Her sorumlu BARO başkanının yapması gerektiğini yaptım. Madem diken yargıdan battı. Madem yargı eliyle temizlemekten başka çaremiz yoktur. Bu hususun sayın Cumhurbaşkanımızla paylaşılması gerekiyordu."

"CUMHURBAŞKANI İLE KONUŞULMASI GEREKİYORSA ÖYLE KONUŞTUM"

"Baro başkanlarının çoğunun Cumhurbaşkanı'na gitmek yolunda özel istekleri vardı. Meclis Başkanı da bizi genel kurula davet edip, kurulu selamlamımızın önemli bir sembolik değeri olduğunu söylemişti. Üstümüze düşeni yaptık. 70 baro başkanı ile birlikte Cumhurbaşkanı'na gittik. Sayın Erdoğan önce benim selamlama yapmamı planlamış. Türkiye Cumhurbaşkanı'na nasıl konuşulması gerekiyorsa o hitapla konuştum. Ancak söylememiz gerekeni de söyledik. Öncelikle 15 Temmuz büyük tehlikesinin, tehditinin püskürtüldüğü ama bu püskürtmenin kalıcı olması için neler yapılması gerektiğini ifade ettik.

"FETÖ BUNU BEKLİYOR"

En önemlisi FETÖ'nün, en büyük beklentisinin, hayalinin arzu ettiğinin şu başlayan soruşturmalar dizisinde kurunun yanına bolca yaşın atılması olduğunu söyledik. FETÖ bunu bekliyor. Torbanın içine ne kadar FETÖ'cü olmayanı atarsanız bundan kısa, orta vadede ve uluslararası kamuoyunda FETÖ'cüler yararlanır. FETÖ'cüler iftira mekanizmalarını o kadar arttırdılar ki, en çok ihbarda bulunan benim diyerek kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar."

"BİRBİRİMİZLE NEFRET ETMEYİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİRDİK"

"Hepimiz sıkıştık. Bu sadece Cumhurbaşkanı'nın başındaki bir sıkıntı olabilir mi? Türkiye gemisi kara vurmak üzereydi. 15 Temmuz'un ve sonrasında oalbileceklerin ne olduğunu bunun vehametinin tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. Türkiye uzun süre kutuplaştı. Birbirimize nefret etmeyi alışkanlık haline getirdik. Koşulsuz, kayıtsız, Tayyip Erdoğan'a sevda ile bağlananlar, saygı duyarım olabilir. Bu koşulsuzluk yapılan yanlışların da görünüp düşünülmesini ve eleştirilmesini imkansız hale getirdi."

"15 TEMMUZ İÇ SAVAŞ PROJESİYDİ"

"Mutlaka altında bir şey vardır diyerek hakaretle karşılık vermek. Devletin üstün menfaatini ilgilendiren konuyu, bir insana duyulan koşulsuz sevda ya da nefret üzerinden tartışamazsınız. Bunun üzerinden tartıştığı için bazıları 15 Temmuz'da ne yaşadığımızı göremiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanına gitmek suretiyle orada düşüncelerimizi, değerlendirmelerimizi doğrudan kendimize iletme imkanı bulduk. O vesileyle topluma Acaba Feyzioğlu ne düşünüyor diyenlere de o sesimizi duyurma imkanı bulduk. Ne dedik? 15 Temmuz'un ne olduğunu anlarsak her şey çözülecek. 15 Temmuz, sıradan bir darbe girişimi değildir. 15 Temmuz, darbe girişimi yoluyla Türkiye'yi 24 saat içerisinde bir kanlı iç savaşa sürükleme projesiydi. Çok bilerek söylüyorum bunu. Okuduklarıma, konuştuklarıma bizzat sahadan duyduklarıma, gördüklerime dayanarak söylüyorum."

"PKK BAĞIMSIZLIK İLAN ETMEYİ PLANLIYORDU"

"Türkiye Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetleri, emniyeti ve polisi kendi aralarında bölünüp ve bu iç savaşta kimin ne tarafta olduğunu dahi anlayamayacaktık. Aynı üniformayı giyen birlikler, bir tugayın bir kısmı orada, bir kısmı burada, uçakların bir kısmı orada, bir kısmı burada. Bu kaos 24 saat içerisinde bastırılmasaydı, gördüğümüz şu; Türkiye'nin Doğu, Güney Doğu'sundan her yerinden askeri ve polis güçleri iç savaşın odaklandığı, büyük ihtimalle Ankara ve İstanbul'a çekilecek. Doğu askersiz ve polissiz bırakılacak. PKK'nın patlattığı o bombalar bu defa asker ve polisi kendi içinde savaşmak üzere Ankara'ya sevk edilmiş ve korumasız bırakılmış Doğu, Güneydoğu'da gerçekleşecekti. Özet, PKK asker ve polisi kendi içinde çatıştığı için bölgeyi terk etmiş bir Türkiye karşısında orada bağımsızlık etmeyi planlıyordu. Bu büyük bir proje. Bu küresel saldırı."

"TÜRK-KÜRT, ALEVİ-SUNNİ İÇ SAVAŞI..."

"Akabinde ne oldu? 24 saat bu bastırılamasaydı orada büyük bir kaos. PKK yıllardır hazırlandığı şehir ayaklanmalarını bir anda başlatacak ve bir tarafta askerler birbirleriyle savaşıyor. Halk birbiriyle savaşıyor. Ve Doğu Güneydoğu'da ilan edilmiş bir bağımsızlık. Buna bağlı olarak Batı bölgelerinde planlanan Türk-Kürt iç savaşı, askerin içindeki iç savaş, Türk-Kürt savaşına dönüşmüş, hemen arkasından Alevi-Sunni iç savaşı gelmiş, herkes birbiriyle savaşıyor, hemen akabinde bu ortamda güvenlik konseyinin Türkiye'ye müdahale kararı, Karadeniz'den aşağıya hat. Tabii ki Türkiye'nin toprak bağımsızlığına saygılıyız cümleleri içerisinde fiilen bölünmüş bir Türkiye. FETÖ başarmış olsaydı FETÖ devleti. Çok büyük bedeller ödemiş, topraklarının yarısını kaybetmiş bir Türkiye. Biz buradan döndük."

"BU FETÖ SALDIRISI DEĞİL, FETÖ'NÜN KULLANILDIĞI SALDIRI"

"Bu bir FETÖ saldırısı değil. FETÖ'nün kullanıldığı saldırı. Bunun arkasında BM üyelerinin olduğu bile yazılacak ileride. Türkiye çöküşe geçtiğinde, bu ülkelerin Türkiye'ye ilişkin kendi menfaatlerini koruyacak planları olmadığını söyleyen saftır. BM Güvenlik Konseyi'nin Türkiye'ye müdahalesini planlayanlar var dediğimde bazı kesimler beni linç etmeye kalktı. Geldik buralara."

"DÜĞMEYE BASAN GÜÇLER ORADA DURUYOR"

"Birileri düğmeye bastı. Bu bölgede Türkiye'nin menfaatleri ile menfaatleri çatışan, Türkiye'nin menfaatleri sebebiyle, kendi menfaatlerini hayata geçirmekte zorlanan kim varsa onlar düğmeye bastı. Düğmeye basan güçler orada duruyor. Türkiye aynı bölgede mi? Evet. Etraftaki düşmanlar aynı mı? Aynı. Jeopolitik, jeostratejik konum aynı mı? Aynı. Darbe girişiminin başarılı olduğunu düşünmüyorum. Bu uygulamadaki boşlukların da sebebini izah ediyor. Bu 'el koyalım da yönetimi demir yumrukla teslim alalım'ın dışında bir iş. Bu işi teşebbüsü yaptıralım da, Türkiye'nin silahlı kuvvetleri birbirleriyle kıyasıya savaşa tutuşsunlar."

"BUNLAR BÜYÜK DEVLET PROJELERİDİR"

"Bunca kavga, kötü söz söylenmiş, artık yan yana gelmez denilen insanlar Yenikapı mitinginde bir araya geldi. O zaman el biraz uzaklaştı. Şimdi basmayayım dedi. Sonra ne oldu? Asla yan yana gelmez denilen Cumhurbaşkanı ve Barolar Birliği Başkanı, üstelik yanında 70 baro başkanını da alarak 'bu bir işgal girişimidir. Biz devletimizin yanında saf tutuyoruz. Devletin yanında saf tutmak doğruları söylemeye engel değildir' dedik. O düğmeye basan el bir durdu. Bunlar büyük devlet projeleridir. Üç günlük, beş günlük projeler değildir. Bu FETÖ 40 yılda örgütlenmiş. 40 yıl bir insanın ömrüyle açıklanabilecek sabır değil."

"MİLLET BUNU YAPAMAZSINIZ DEDİ"

"Erdoğan'a nefret duyanlar bu tarafta yer alır, koşulsuz Erdoğan sevdalıları ne yapar bilinmez ama çok da bir şeye cesaret etmezler. Ama bir şey oldu. Millet, sandığı falan bizden alıyorsunuz. Sizin niyetiniz bizi yoksaymak. Millet bunu yapamazsınız dedi."

"YARGI BAĞIMSIZLIĞI OLMAZSA GEMİYİ YÜZDÜREMEYİZ"
"Yargı bağımsızlığı olmazsa. Bu gemiyi yüzdüremeyiz. Bunun bir sinyali yok. Sisteme dair iyileştirme oluyor mu bunu görmüyorum. Diken battığı yerden çıkartılır. Diken yargıdan battı. Önce yargıyı ele geçirdi. Yargıyı ele geçirirken yardım destek aldı mı? Aldığını görüyoruz. Kandırıldık diyorlar. Tartışmıyorum bunu. Ben bugüne bakıyorum. Ev yanarken badanayla uğraşamam ben. O işgal tehlikesi halen devam ediyor. Bölgedeki üstün menfaati olanlar, 50 yıllık 100 yıllık projelerinden vazgeçmiş değiller"

"SİYASET YAPAN YARGI DA SİYASETİ ŞEKİLLENDİREN YARGI DA İSTEMİYORUZ"
"Şu sular biraz durulsun. Sakin kafayla Kanun Hükmünde Kararname'yle değil. Hepimizin söz hakkı olacak şekliyle yargının siyaset yapmaz, siyaset şekillendiremez hale getirilmesi lazım. Siyaset yapan yargı da istemiyoruz. Siyasetin şekillendirdiği yargı da istemiyoruz. Bunda anlaşamayacağımız hiçbir şey yok."

"BAZILARI TÜRKİYE'YE ÖYLE BÜYÜK KÖTÜLÜK YAPIYOR Kİ..."
"FETÖ'yle ya da cemaatle ilgisi olmayıp, siyasi ya da ticari ya da komşusal bir ihtilafa girmiştir, halı silkelemiştir. Sen, ben kimim biliyor musun demiştir. Ya da ticari ilişkiye girmiştir. Türkiye'ye öyle büyük kötülük yapıyor ki bazıları, o eski husumetlerini vatan işgal altına alınmak istendiği bir ortamda getiriyorlar buraya 'Bu FETÖ'cü' diye şikayet ediyor. O onların ahlaksızlığı. Bir de FETÖ'cüler, torbanın içine ne kadar haksız atılacaksa o kadar mutlu olacaklarından emin olun emir komuta şeklinde iftira yağdırıyorlar. Analiz edilince görüyorsunuz, aynı ifadelerle Türkiye'nin birçok yerinden ihbar mektupları düşüyor."

"İSTİHBARAT RAPORLARI MAHKUM ETMEYE YETMEZ, TEDBİR ALDIRIR"
"İnsanlığın 2000 yıldır bulduğu bir şey var. Karşılıklı iddianın karşısında savunmayı getirdiğinizde, iddia ile savunma çarpışında gerçeğe ulaşmak daha mümkün oluyor. Bizim kültürümüzde istişare diye yaşam kültürümüzde var. Bir yönetici neden istişare ediyor? Tek başına doğruyu bulamayabilir. Yanlış düşündüğümleri de getirin de onlarla istişare ederek doğruyu bulayım. Bu diyalektik bir anti-tezdir. Yargıda uyuşmazlık mekanizmasına uyguladığınızda bir tarafa savcıyı, bir tarafa avukatı koyuyorsunuz. Biz buraya savunmaya avukatı koyduğumuzda, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayacak en önemli işi yapıyoruz. En çok FETÖ'cüyü ben yakaladım, en çok cadı bende, vatana millete hayırlıyım vallahi FETÖ'cü değilim diyenlere 'delilin nerede? Görelim ve tartışalım' diyecek olan avukattır. İstihbarat raporları mahkum etmeye yetmez, tedbir aldırır"

"YAPANI İÇERİ ALACAKSINIZ, KONUŞ DİYECEKSİNİZ"
"Bu itirafçıları bulacak devlet. İstihbarat servisi bulacak. Televizyonlarda çıkıyorlar. Bu ifadeler birbirleriyle çakıştırılacak. Bunlardan maddi delillere ulaşılacak. Beyan yetmez. Para akışını söyleyecek. Emir komuta zincirini söyleyecek, verilen emirlerden örnekler verilecek. Yapıldıyı tespit edeceksiniz yapana ulaşacaksınız. Yapanı içeri alacaksınız konuş diyeceksiniz. Bütün bunları avukatın katılımı ile yapacaksınız. Tedbir olsun diye avukatların şüphelilerle görüşmelerini kameraya alıyorlar. KYK bile savcı gerekli görürse kamerayla görüşme yapılır diyor. Avukata kimsenin duymadığı şekilde şüpheli sormalı. Avukat hanım itiraf etmek istiyorum, başıma ne gelir? Bunu soramıyor. Çünkü görüşme kayıt altında. O soramıyor, bu cevap veremiyor. Avukat ona demeli ki 'itiraf edersen şöyle şöyle olumlu ve olumsuz netileceleri olur' diyebilsin. Bu hukuki destek pek çok çözüme hazır olan şüpheliyi, çözüme teşvik edecektir."

"HER PARTİNİN İÇİNE SIZMIŞ FETÖ'CÜLERİN AĞIR SALDIRISINA UĞRADIK"
"Bir grup zaten ne yapsanız yapın saldırmak için hazır bekliyor. İki buçuk, üç sene önce Türk ordusuna kumpas kuruldu dendikten sonra kalktık Dolmbahçe'ye gittik. Bu cümle hükümet tarafından sarfedildikten sonra çözümü birlikte üretmeliyiz dedik. O zaman çıktık bunu izah ettik. Her partinin içine sızmış FETÖ'cülerin ağır saldırısına uğradık. Bugün onların pek çoğu o partilerde değiller ve FETÖ bağlantıları ortaya çıktı gittiler. Bir kısmı da Tayyip Erdoğan nefretiyle 'nasıl gidersin?' dediler."

"CUMHURBAŞKANI'NA 'ZAT'I ALİNİZ' DEDİM"
"Sonuç özel görevli mahkemelerin kaldırılmasını sağladık. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları kabul etti ve bunun sonucunda yeniden görülen davalar, o her biri kaçak ya da tutuklu olan hakim kılıklıların mahkemesine düşmedi. Bu delillerle soruşturma bile açılmaz denilerek tahliye ve beraatler geldi. Gittik fena mı oldu? Ben gittiğimde bir kesimin bana linç girişiminde bulunacağını bilmiyor muydum? Biliyordum. Ama vatan söz konusuysa gerisi teferruattır. Topu gelsin, saldırsın. Ben doğru bildiğimi yaparım. Cumhurbaşkanına da bu olay sonrasında gittik. Neden gittiğimizi anlattım. Cumhurbaşkanı'na "zat'ı aliniz" denir. Onu geçiniz. Usül, erkan protokol bilmeyenler bunu söylüyor. Geçiniz. Cumhurbaşkanı televizyona çıkıp teslim oluyoruz deseydi neler olacağını izah ettim."

"BEN OLSAM KIRMIZI HALI SERERİM"
"Bu liderlikle çıktık. Tek başına değil. Bunun peşine 79 milyonun katılmasını sağladı. Ve bunun devamını yaşıyoruz. Devamında ne diyor? Hiçbir şey 14'ündeki gibi olmamalı diyor. Ben de bunu diyorum. Her şey 16'sında farklı mı oldu? Hayır. Ama farklı olmalı diyorum. Böyle dedikten sonra ve teşekkür ettikten sonra niyeyse şunu söylemiyorlar. Sayın cumhurbaşkanım, FETÖ'nün en çok istediği suçlunun suçsuzdan ayrılmamasıdır. Gerçek FETÖ unsurlarının mağdur konumuna getirilmesi planlanmaktadır. Türkiye'ye uluslararası kamuoyunda itibar kaybı uğramasını sağlamaktır. Bunu önlemenin yolu adil yargılanma hakkıdır. Avukatların önüne engel çıkarılmamalıdır. Ben olsam kırmızı halı sererim avukatların önüne. Bunları söylüyorum. Ben bunları söyledikten sonra fena mı oldu, sayın Başbakan yabancı misyon şeflerine savunma hakkına saygı gösterilmelidir, bundan FETÖ yararlanır diyor. Hakaret etsem bunu söyler mi? Söylemez"

"BİR KISMI GERÇEKTEN MAZERETİ OLDUĞU İÇİN KATILAMAMIŞTIR"
"Ben Baro Birliği Başkanı'yım. Demokrasiyi korumak görevimiz var. Baroların her biri bağımsız yapılardır. Bir kısmı gerçekten mazereti olduğu için katılmamıştır. Bir kısmı gemidedir ulaşamamıştır. Randevunun kesinleştiği saat 5'teydi. Sayın Cumhurbaşkanı yoğun bir programın içindeydi. Türkiye'nin her yerinden geliyorlar, üç gün önceden gelin diyemem ki. Bir kısmı hakikaten gelemediği için olmamıştır. Bir kısmı doğru görmediği için gelmemiştir. Zaman bize neyin doğru, neyin yanlış olduğunu eminim öğretecektir."

"ÖMER HALİSDEMİR O HAİNİ ÖLDÜRMESEYDİ..."
"Ömer Halisdemir bu ülkenin kaderini, Allah'ın kendisine verdiği görevle değiştirmiş insanlardan birisi. Özel kuvvetlere girilmesine izin verseydi, o haini orada öldürmeseydi, kendisine verilmiş öl ama sokma onları emrini yerine getirmeseydi, Türkiye bugün demin anlattığım tablodaydı. Sana ölmeyi emrediyorum diyor komutan. O emri vermek için de almak için de şeref gerekir."

"Tüm baro başkanlarına A protokolü uyguladılar. Giderken herkesle tek tek konuştu. Adalet Bakanı oradaydı, ve Cumhurbaşkanı'nın tüm hukuk danışmanları ve genel sekreteri de oradaydı. Sayın Erdoğan ile yaşadığım tartışma için herkesin keşke olmasaydı dediğini düşünüyorum."

"TÜRKİYE'NİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN BİRİNCİ İSİM..."
"Çalışma toplantısı yapalım dedi. Bir saat kadar toplantı yaptık. Sayın Kasırga'nın odasına geçerek alt heyet olarak konuştuk. O sırada Ömer Halisdemir'in babasının bir arzusu vardı. Oğlunun adının yaşatılması için. Sayın Cumhurbaşkanı o ismin yaşatılması için gerekli talimatları da vermiş. En üst düzeyde takip edileceğini zaten söyledi. Bize de gerek kalmadı. Ama üstünde de o selamı bırakmadı. Ömer Halisdemir, Türkiye'nin kaderini değiştiren isimler arasında birinci sıradadır"

"TATİL GÖRÜNTÜSÜYLE ANITKABİR'E ÇIKAMAM"
"Önce 9 Ağustos'ta, Barolar Birliğinin 47. kuruluş döneminde Anıtbakir'e gittik. Ardından Cumhurbaşkanlığı ziyareti öncesinde 70 baro başkanımızla Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine bağlılığımızı bir kez daha belirtmek, başta laiklik ilkesi olarak kuruluş ilkesinden sapıldığından başımıza neler geldiğini göstermek için tekrar Anıtbakir'e gittik. Kendimi tatil havasında hissetmek isteyince sakal bırakıyorum. Ya tatile bu sene de çıkamadık ama ben istemediğim için çıkmıyorum havasını vermek için Anıtkabir'e çıkarken 7/24 365 gün görevliyiz Atam demek için sakallı çıkmam. Tatil görüntüsüyle Anıtkabir'e çıkamam"

FOREIGN POLICY DERGİSİNDEKİ YAZI DARBENİN HABERCİSİ MİYDİ?
"Foreign Policy dergisinde kimse laf olsun diye yazı yazmaz. Laf olsuncuları da yazdırmazlar. Onlara içi boş dayanaksız yazı da yazdırmazlar. Önemli bir dergi. Bilgi ve mesajdır oradaki.

İlk paragrafı şu; Türkiye, koşar adım çökmüş devlet olmaya gitmektedir. Çökmüş devlet Suriye'dir, Libya'dır. Yani ordusu dağıtılmış, iç savaşa tutuşmuş, toprakları paylaşılmaya başlamış, elektiriği yok, suyu yok, sağlık hizmeti yok, bombalar yağıyor, kafandan jetler uçuyor ama hangisi seni bombalayacak bilmiyorsun. Öyle bir durum da yok üstelik. Türkiye'yi çökmüş devlet kategorisine sokamazsın. Ama Haziran ayında bunu diyor orada. Batı Türkiye çöktüğünde kendi zararını asgariye indirmek için şimdiden tedbirini almalıdır diyor yazıda.

Peki nasıl döner Türkiye? İktidara alternatif bir siyasi parti görünmüyor diyor. Türkiye'de iktidara talip olacak inandırıcı bir parti yok diyor makalede. O zaman ordu darbe yapar, zaten Erdoğan halkı böle böle kamplara ayıra ayıra hep koltuğunu sağlamlaştırmıştır ama karşısında da büyük bir kitleyi bırakmıştır. İşte o kitle ordu darbe yaparsa arkasında saf tutar.

Bu arada Sarraf dosyaları açılır, bilgiler dökülür, dünyaya da bu darbenin doğru olduğunu gösterir. Hangi siyasi partiden olursa olsun insanların Türkiye'nin demokrasinin arkasında saf tutması bu planları bozdu. Bu kalıcı olarak bozuldu mu dersiniz? Hayır. Devamı için birliktelik lazım. Bu birlikteliği iktidarın yaptığı her şeyi alkışlamak olarak algılarsak çok yanlış olur."

Kaynak: Birgun.net