Bir gazete ya da gazeteci için en büyük kabuslardan biri, kendi haberini tekzip etmek zorunda kalmak. Hem de yine kendi imzasıyla... “Rabbim de milletim de affetsin” sezonu açıldığından bu yana, sözünü ettiğim türdeki tekziplerde (Siz ‘tükürdüğünü yalama’ da diyebilirsiniz, keyfinize karışacak değilim bir yerde. Sonuçta, ileri demokraside yaşıyoruz) büyük artışlar var.

•••

En çarpıcılarından birine önceki günkü Yeni Şafak’ta tanık olduk. “Şah-Fırat tuzak mıydı?” başlıklı haber, 22 Şubat 2015’te Süleyman Şah Türbesi’nin “taşınması” operasyonunun, “ABD’nin Suriye’de Kürtlere koridor açma planının bir parçası” olduğunu anlatıyordu. Çetiner Çetin imzalı sürmanşetin başlığında “Tuzak mıydı?” dendiğine bakmayın, haber gayet “ortaya çıktı” tadında yazılmış.

•••

Bu köşedeki ilk yazıda belirtmiştik. “Unutma, unutturma” geleneğine sadık kalacağız diye. Önceki gün önce özetle “ABD’nin gazıyla türbeyi taşıdık” diyen Yeni Şafak’ın geçen sene Şah Fırat Operasyonu sırasında attığı manşeti hatırladık elbette. Malum gazetelerin kahramanlık türküleri tadında manşetler attığı gün, operasyonun ne kadar “yerli ve milli” olduğunu vurgulayan gazete Yeni Şafak’tı. 200 punto başlığı aynen şöyleydi: “Karar verdik ve yaptık.

O gün tam sayfa işlenen haberdeki tek imza yine aynı muhabire aitti.

Ne manşet istediler de atmadık” açıklaması bekliyoruz tez zamanda.

***

Tekrar çal Ottoman!

Gazetelerde okumuşsunuzdur, Türkiye’nin 91. siyasi partisi kurulmuş. Adı, “Osmanlı Partisi.” Partinin Genel Başkanı, “Haylaz DJ” adıyla bilinen amatör bir müzisyen. Partisinin ideali ise Osmanlı’yı yeniden kurmak.

Seçim kampanyasının müziklerine çok para harcamayacakları şimdiden belli. Genel Başkan DJ Haylaz’ın kendi çalıp kendi söyleyeceği şarkı, Casablanca filmi ya da Woody Allen’in ünlü oyunundan hareketle “Tekrar Çal Ottoman” olacak belli ki.

***

Kullanışlı: Katlanabilir, eğilip bükülebilir

Gerçekten “olağanüstü hal”ler yaşıyoruz. Her alanda... Taraf’ın başındayken Oda TV operasyonunda tutuklanan gazeteciler için “Gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetini atanlardan biri Yıldıray Oğur değil miydi?

Cuma günü mahkemede özür dilemesinden birkaç gün önce bir de ne görelim? Oda TV dosyasından 22 ay tutuklu kalmasını neredeyse alkışladıkları Soner Yalçın’ın twetini RT’lemişti.

Lise yıllarımızda Leman’daki yazılarıyla tanıdığımız Nihat Genç de Aydınlık’ta köşe yazmaya başlayacakmış. Neyse, bu meselelere biz fazla girmeyelim Fatih Yaşlı hocaya bırakalım...

***

“Bir Gün Tek Başına” lafını yanlış anladınız

İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sini, devletin o dönem sol ile hastalıklı ilişkisini bu kitapla öğrenmiştik. İçinde Hitler geçen en şahane argo bedduaları da... Bu köşeye isim ararken de aklıma gelen tek şeydi: Bir Gün Tek Başına.

Yaşayan en büyük yazarımızı kaybettik geçtiğimiz hafta. Vedat Türkali için, havuz medyası bile “Türk edebiyatının çınarı” klişe başlıkları atarken, Kültür Bakanlığı sadece bir mesaj yayınlamak dışında bir şey yapamaz mıydı?

Akademiden gelen Nabi Avcı gibi bir bakana Türkali’yi “tek başına” bırakmak hiç yakışmadı.

***

İki soru

Müstafi başbakan Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabı çokça tartışılmıştı. Bu kitap özelinde epey gürültü çıkmış, Hoca ideolojik idealleriyle memleketin dış politikasını çıkmaza sokmakla suçlanmıştı.

Şimdi malum kitabın adı başka bir yerde önümüze çıktı. PKK’nın bir mağarasında mühimmat arasında “Stratejik Derinlik” kitabı da bulundu. Akla iki soru geliyor hemen:

» Davutoğlu, başbakanlığa devam ediyor olsaydı, güvenlik güçleri bu bilgiyi sızdıracak mıydı?

» Olmaz ya... Allah muhafaza, mağaradan Kılıçdaroğlu’nun kitabı çıksaydı havuz gazeteleri bunu günlerce manşet yapmaz mıydı?

Kaynak: Birgun.net