BARIŞ AKPOLAT

Ben ve çevremdeki herkes ezelden beri konserden zevk alır. Evet konser sorunludur, ses düzeni sıkıntı olabilir, havasızlık kapalı mekandaki en büyük sorunu yaratabilir veya solist o gün formunda değildir detone olur filan. Fakat gerek sosyalleşme gerekse fazla enerjiyi atma hadisesi her şeye değer. 1998’de gidip hayatımda enseme ilk polis copunu yediğim Slayer konserinden (sormayın o gün oradaki hiçbir metalci neden dayak yediğini bilmiyor) tutun da Dorock’ta Murder King’i kahvaltıya kadar coşarak izlediğimiz ya da Ceylan Ertem’in herhangi bir konserinden aynı keyfi aldım. Mutlu oldum en önemlisi. Çünkü kim çalarsa çalsın müzisyenden izleyiciye, izleyiciden de sahne üstündeki sanatçıya o anda geçen bir his, bir ruh vardır.
Her zaman yas dönemlerinde -ki memlekette yas dönemi maalesef bol- neden müziğin sesi kısılır hiç anlamazdım. Sonra gazetelerde yazmaya başlayınca bu konuya fazlaca eğilmişliğim vardır. “Müzik sadece eğlence değildir” deyip durduk uzun süre, hala da devam ediyoruz.

Gelelim girizgah sebebime. Avusturalya’da 1000 kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre düzenli konsere giden insanlar gitmeyenlere göre daha mutluymuş. Deakin Üniversitesi’nin yaş ortalaması 56 olan 1000 kişiyle telefon aracılığıyla yaptığı bu araştırmada dans etmek veya konsere gitmek gibi müzikal deneyimleri yaşamak için evinden sokağa adım atanlar daha mutlu. Müzik vasıtasıyla sosyalleşenlerin ruhsal denge olarak daha iyi durumda olduğu önemli bir detay. Çünkü müzik sizi başka bir yolculuğa çıkartır. Bunu gayet iyi biliyorum. Kendimden biliyorum en azından.
Bu arada araştırmada müzisyenlerin, dinleyenler kadar iyi ve uzun bir ömür geçirmedikleri de ortaya çıkmış. Bu son cümle üzdü. Müzisyenlerin hayatı gerçekten zor. Kısacası müzik ruhunuzu yükseltir, tüylerinizi ürpertir, sizi diri tutar, stresinizi alır hareket ettirir. Buradan tüm politikacılara sabah, öğle, akşam aç karnına güzel müzik yazıyorum. Strese girmeyin sonra bizi de çok strese sokuyorsunuz.

***
Luhrmann'dan 70'lere yeni dokunuş

Bu yılın müzikal anlamda bence en üzücü sanatsal olaylarından biri Vinyl adlı dizinin ilk sezon sonunda kepengi indirmesiydi. Çekimlerinden konularına, konuklarından kurgusuna hastasıydım. Müzik sektörünün 1970’lerdeki durumuna, hiphop’un doğuşunu, soul’un ana akımı ele geçirmesine şahitlik ediyorduk. Fakat dizi, harcanan parayı karşılamadığı için yayından kaldırıldı.
Baz Luhrmann ise bu sırada 1970’lere ışık tutan başka bir diziyle karşımıza çıktı. Vinyl’den daha kolay izlenebilir bir dizi ‘Get Down’. Netflix yapımı olan dizi disko, hiphop gibi türlerin yükselişini anlatıyor. Dizinindanışman kadrosundaysa hiphop dendiğinde akan suları tek kelimeyle durduran Nas ve Grandmaster Flash var. Daha ne olsun. İzleyin beğeneceksiniz. Bu arada 1970’lerdeki bu yükselişi görmemek için kör olmak lazım. Önümüzdeki yıllarda İspanyol paçalar ve Tarık Akan favorileri tekrar moda olursa şaşırmam.

Kaynak: Birgun.net