GÜRKAN AKÇAY

Birçok insan fizikteki Sicim Teorisi’ni bilmediğini söylemekte bir sakınca görmez. Buraya kadar her şey normal, ancak nasıl oluyorsa, Evrim Teorisi’ni bilmediğini söyleyen insan sayısı neredeyse parmakla sayılabilecek kadar azdır. Ama gelin görün ki; bütün bilimsel teoriler arasında en kötü anlaşılanı da muhtemelen Evrim Teorisi’dir. Başlattığımız bu yazı dizisiyle Evrim Teorisi’ne dair bazı mitleri ve kavram yanılgılarını ele alacak, bunlara karşı gerçeği dillendireceğiz.

Evrim Teorisi’ne Dair Mitler-1: Mutasyonlar sadece bozukluğa yol açar

Kısa cevap: Biyologlar mutasyonların nasıl yeni özelliklere ve hatta yeni türlere sebep olduğuna dair binlerce örnek sunuyorlar. Bu iddia sunulan bilimsel delillerin karşısında havada kalan bir iddia ve dahası mantıksal olarak da imkansız.
Birçok insan gençliğinden itibaren süt sindirebilme yeteneğini kaybeder. Ancak, milyonlarca yıl önce sığırların evcilleştirilmesinin ardından, Avrupa ve Afrika’daki çeşitli insan toplulukları; sütü, yetişkinliklerinde de sindirmeye devam etmelerine sebep olan mutasyonlara maruz kalmışlardı. Genetik çalışmalar; bu mutasyonlar arasında çok güçlü seçilimler gerçekleştiğini, böylelikle de tamamen faydalı hale geldiklerini ortaya koyuyor.
Biyologlar bu durumu özellik kazanımı olarak görüyorlar. Yani; çevredeki bir değişim (bir besin olarak inek sütüne erişebilme), insanlarda da değişim (bir yetişkin olarak sütü sindirebilme yetisi kazanmak) ortaya çıkaran genetik bir mutasyon olarak yansır.
Kazanılan özelliğin ne olduğunu tanımlama noktasında çıkmaza girmek yerine, gelin son yıllarda biyologlar tarafından ortaya çıkarılan diğer birkaç keşfe bir göz atalım. Örneğin, deniz tulumlularının gen havuzlarında görülen küçük bir değişim canlının tek odalı kalplerini, iki odalı olarak çalışabilir hale dönüştürebiliyor. Şüphesiz bu kazanılan bir özellik olarak sayılır değil mi?

Yeni özellik kazanımı

Bazı maymunlar TRIM5 isimli bir proteinde, proteini geçersiz kılan –proteine yapışık– başka bir parçanın ortaya çıkmasına sebep olan mutasyona sahiptirler. Bu durum da ortaya; hücreleri HIV gibi retrovirüslere enfekte olmaktan koruyan TRIM5-CypA isimli bir melez protein çıkarıyor. İşte, tek bir mutasyonun tamamen yeni, görevsel olarak hayati önemde bir proteini ortaya çıkarması. Yeni protein, yeni görev, yeni özellik kazanımı.
Görülme ihtimali son derece düşük bir olay olmasına rağmen, bu durum TRIM5-CypA proteini iki ayrı maymun grubunu evrimleştirdi. Genelde, yeni bir genin evrimi bir mutasyondan daha fazlasını içerir, ancak bu durum tek bir mutasyon özelinde ortaya çıkabilen değişimin güzel bir örneğidir. Yeni bir genin evrimleşmesinin en yaygın yolu mevcut bir genin kopyalanmasıdır. İki ya da daha fazla kopya ortaya çıktığında, her kopya farklı yönlerden evrimleşebilir.
Genlerin ya da bütün genomun kopyalanması oldukça yaygındır. Örneğin, modern bira mayası atasının bütün bir genomu kopyalanmasaydı, bugün bira ve şarap olmayacaktı. Bunun yanısıra, her birimizin bazı genlerimizin fazladan kopyalarına sahip olduğu durumu giderek daha da belirgin hale geliyor.
Daha karmaşık bir vücut planının evrimi, embriyonik gelişimde ana role sahip Hox genlerinin kısmen tekrarlanan kopyalarının bir sonucu olarak görünüyor. Öte yandan biyologlar, ardışık mutasyonların deniz anasının ve anemonların basit atalarındaki protoHox genlerinin bir çiftini daha kompleks memelilerin 39 Hox genine dönüştürülebilmesi üzerine çalışmalar yürütüyorlar.

Mutasyonlar yeni türlerin evrimine sebep olabilir mi?

Evet olabilir. Abalon isimli bir deniz kabuklusunun çeşitli türleri; yumurta yüzeyindeki “kilide” tutunan sperm üzerindeki “anahtar” proteinde meydana gelen bir mutasyondan evrimleşmişlerdir. İmkansız gibi görünebilir, fakat bazı yumurtalar olağan dışı spermler tarafından nüfuz edilmeye hazır bulunurlar. Aynı şey meyve sineklerinde de görülür ve diğer birçok grupta da görülmesi olasıdır.

Kaynak: Birgun.net