SELİN TİTİZOĞLU

Cinsel istismar suçlularına, ‘kimyasal hadım’ olarak da adlandırılan ilaçla tedaviyi de içeren 'Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik' Resmi Gazete’nin önceki günkü sayısında yayımlandı.

Yönetmeliğe göre, cinsel suçlardan hüküm giyen bir kişi için cezaevinde bulunduğu veya koşullu serbest kaldığı sürede cinsel isteği azaltıcı tıbbi tedavi uygulanabilecek. Yargı kararıyla getirilecek yükümlülükler arasında, “Tedavi amaçlı programlara katılmak, suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak” da yer alıyor.

Erkek şiddeti hormonel bir problem değildir
Söz konusu kararı BirGün’e değerlendiren Avukat Meriç Eyüboğlu, erkek şiddetiyle bu şekilde mücadele edilemeyeceğini ifade etti. Eyüboğlu, “İnfaz kanununda bununla ilgili düzenleme vardı. Bir ceza türü olarak değil, cezanın infazı sırasında uygulanacak yöntemlerden biri olarak getirmişlerdi. Yanılmıyorsam 2012 yılından beri yürürlükte, fakat şu ana kadar hiç uygulanmamış bir tedbir olarak hayatımıza girmemişti. Biz o zaman da söylemiştik, şimdi de farklı bir şey söylemeyeceğim. Bu aslında erkek şiddetini sadece hormonel bir probleme indirgeyen yaklaşımın sonucu olarak karşımıza çıkan bir düzenleme. Erkek şiddetiyle bu şekilde mücadele edilemez” diye konuştu.


'Yönetmelik AKP'nin propagandası'
Yönetmelik için ''AKP’nin propagandası'' yorumunu yapan Eyüboğlu, şöyle devam etti: “Bir cezalandırma yöntemi olarak dünyanın hiçbir yerinde uygulanmıyormuş bu yöntem. Burada ne çocuk istismarına ilişkin, ne de genel olarak erkek şiddetine ilişkin bir sonuç alınması mümkün. Verilecek mücadelenin bütünlüklü bir mücadele olması gerekiyor. Bunun erkeklerin hormonlarından kaynaklanan bir problem olmadığını kabul edilmesiyle başlamak gerekiyor. Dolayısıyla parça parça getirilen yaklaşımların hepsinin, sadece erkeklerin fiziki, hormonel, bedensel kontrollerine dayalı olduğunu görüyoruz. Bu aslında erkek şiddetinin kökenini ve erkek egemenliğini kavrayamamakla ilgili bir problem. Kaldı ki, AKP’nin bu konuda samimi olmadığını biliyoruz. Erkek şiddetiyle ilgili de bütünlüklü ve gerçek bir mücadele yürütmediler şimdiye kadar.”

'Böyle çözülmez'
Feminist avukat Selin Nakıpoğlu da en ağır cezayı vermenin etkili olacağı şeklindeki varsayımın doğru olmadığını belirtti. Nakıpoğlu, “Cinsel saldırının sadece cinsel dürtüyle olduğu ve bu ortadan kalkarsa çözüme ulaştırılacağı düşünülüyor. Yönetmeliğin, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanunun 108. maddesine dayanılarak hazırlandığı 3. maddesinde söyleniyor. Her şeyden evvel, herhalde önce bir hukuki yöntemden bahsetmek gerekiyor. Zira bu, bir infazı öngören düzenleme. Ayrıca kanunsuz suç ve ceza olma prensibinin ihlali söz konusu. Bu kadar ağır infaz diye tabir edebileceğimiz bir düzenleme yönetmelikle yapılamaz. Bu mesele böyle çözülmez’’ şeklinde konuştu.

'İstanbul Sözleşmesi önemli'
Nakıpoğlu, yönetmeliğin hazırlanmasında demokratik kitle örgütlerinden, hukukçulardan, psikiyatristlerden görüş alınması gerektiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi’nin TCK 103’e dair cezaların azaltılmasına yönelik verdiği karara da dikkat çekti.

Nakıpoğlu, ''Mesele elimizdeki hukuki mekanizmaları işleterek çözülür. 2014’ten beri söylüyoruz; ağustos ayında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’ndeki maddeler çok önemli. Onların yürürlüğe girmesi çok önemlidir. En ağır ceza, etkili ceza demek değildir’’ dedi.

Kaynak: Birgun.net