Kocaeli Üniversitesi'nde kendisine verilen fahri doktora töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemde bazı üniversitelerde eski Türkiye manzaraları yansıyor" dedi. Erdoğan ayrıca Hakkari'deki yurttaşların üniversitelerin kıymetini bilmediğini vurgulayarak "Tabela üniversitesi dedikleri üniversiteler potansiyel öğrenci yetiştiriyor. Benim Muş'taki gencim İstanbul'a gelemeyebilir. Bize düşen devlet olarak eğitimi onların ayağına götürmekti. Hakkari'ye götürdük. Oradakiler bunun kıymetini bilmeyebilir, bizim devlet olarak görevimiz hizmeti götürmekti, bunu başardık" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Sözlerime Hakkari'de yapılan hain saldırıda şehit olan askerlermize; Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı dileyerek açıyorum. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Kocaeli Üniversitesi tarafından şahsıma verilen fahri doktora için teşekkür ediyorum. Az sonra da bir toplu açılış töreninde birlikte olacağız. Bu yatırımlerın Kocaeli halkına hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Kocaeli Üniversitesi’nin verdiği anlamlı fahri doktora unvanı için sayın rektöre ve üniversite senatosuna teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah bu programdan sonra toplu açılış töreni için bizleri bekleyen vatandaşlarımızla bir arada olacağız. Ben bu yatırımların hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Birkaç hafta sonra 2015-2016 akademik yılını tamamlamış olacağız. Üniversite eğitimlerini başarıyla tamamlayan ve mezun olmaya hak kazanan tüm öğrencilerimizi kutluyorum. Bu ülkeye ve millete hayırlı bir birey olmaları yolunda muvaffakiyet diliyorum.

Sizlerin başarısında katkısı olan ailelerinizi, hocalarınızı tebrik ediyorum. Mezun olacak öğrencilerimizin kendilerini şanslı hissetmeleri gerektiğine inanıyorum. Zira mezun olduğunuz üniversitenin tarihi hayat boyu yol gösterecek derslerle bezelidir.

Kocaeli Üniversitesi kuruluşundan sadece 7 yıl sonra büyük felakete maruz kaldı. 1999’daki Marmara depreminde maddi varlığının yüzde 75’ini kaybetti. Kendini toparladı ve 1999-2000 akademik yılına 1 aylık gecikmeyle de olsa başladı. 4 Ekim 2000 tarihinde 6500 dönümlük alanda inşa edilen Umuttepe kampüsü bizim de ciddi teşviklerimizle 4 yıl gibi çok kısa bir sürede tamamlandı.

Asıl mesele ümitsizliğe kapılmadan sorumluluklarımızı en iyi şekilde yapmak, zoru kolay kılacak iradeye sahip olmaktır. Ben sizde bunu görüyorum. Bunu başaracaksınız.Tüm öğrencilerimizin bu prensip doğrultusunda sürdüreceklerine inanıyorum.

Türkiye 14 yılda hangi başarılara imza attıysa, hangi projesini hayata geçirdiyse, emin olun önüne çıkan birçok engelleri aşarak yapmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzladığımız ilk günden itibaren yükümüzün ağır, işimizin çok olduğunun farkındaydık.

Yıllarca bu millete tepeden bakanların karşımıza çıkacaklarını biliyorduk. Aynı şekilde Türkiye’nin büyümesinin, güçlenmesinin, iddia sahibi olmasının uluslararası güç odaklarını rahatsız edeceğini de gayet iyi biliyorduk. Geçmiş tecrübeler, bu ülkede en zor yolun milletin tayin ettiği yolda yürümek olduğunu gösterdi. Eski Türkiye’nin elitlerinin kendi çıkarları için yapmayacağı ihanet yoktur. Başımızı iki elimizin arasına alarak şunu düşünmelerini tavsiye ediyorum. İradesini başka ülkelere, vesayet odaklarına teslim edenler, 79 milyonluk Türkiye gemisini batırmaktan bir an çekinmeyeceklerinden özellikle bilmelerini istiyorum.

4,5 yıllık İstanbul belediye başkanlığımda yaşayarak gördüm. Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi olaylarına, 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden 6-7-8 Ekim olaylarına kadar bunu birçok şekilde yaşadık. Biz tehditlere asla boyun eğmeden, hedeflerimizden vazgeçmeden yolumuzda yürüyoruz. Milletin verdiği emaneti çapulculara, ihanet çetelerine, terör örgütü üyelerine teslim etmedik, etmeyeceğiz.

Bugün hamdolsun 14 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir ülkeyiz. 79 yıllık cumhuriyet tarihinde yapılan yatırımların kat be kat fazlasını yaptık. Demokraside, insan haklarında, dış politikada, sağlıkta, eğitimde çığır açan reformlar yaptık. Yani bir röntgen için 7 ay, 8 ay sonraya gün alan bir ülkeydik. Sıralarda aylarca beklediğimiz bir ülkeydik. Affedersiniz, hastanelerin odalarında doğru dürüst tuvaletlerin olmadığı bir ülkeydi. Adeta koğuş sistemiyle hastanelerin olduğu bir ülkeydik. Şimdi, bir, iki, üç yataklı odalarla hizmet veren bir ülke haline geldik.

2002’den önce IMF kapılarında borç para dilenen, onuru çiğnenen, memurun maaşını dahi zor ödeyen bir ülkeden borcunu kapatmış, veren el bir ülke konumundayız. Fransız, bir IMF Başkanı vardı, Lagarde değil, ismini vermeyeceğim. Davos ki, son gidişimdi. Onunla konuşuyoruz. IMF’in Türkiye’yle yaptığı müzakereler doğru değil, siz bize verdiğiniz borcun takibini yapın. Siz bize kalkar da siyasi noktada yön vermeye kalkarsanız, artık bu eski alışkanlıklar geride kaldı. Bize yön veremezseniz. Verdiğiniz borcun muhasebe kayıtlarını takip edin, daha ileri gidemezsiniz. 23 buçuk milyar dolardı, artık bu sıfırlandı. Yeni yönetim bizden 5 milyar Euro borç istedi. Ben de kendilerine “Verebiliriz” dedim. Problem değil.

Merkez Bankası’nda 113 milyar dolar rezerv var. Görevi bırakmadan önce 136’ydı... Krizler, mrizler, 113’e düştü. 136’dan da fazla hale getirmeliyiz. 2023’ü düşünen bir ülke haline geldik. 24 saatin hesabını yapıyorsanız siz çok küçüksünüz. Aştık... 2002’de 76 olan üniversite sayısı 193... Birçok kişi farklı yorumladı. “Bunlar tabela üniversitesi” dediler. O tabela üniversitesi dedikleri üniversiteler potansiyel öğrenci yetiştiriyor. Benim Muş’taki bir gencim İstanbul’a, Kocaeli’ye gidemeyebilir. Üniversiteleri Muş’a gittik. Hakkâri’ye götürdük. Oradakiler bunun kıymetini bilmeyebilir."

Kaynak: Birgun.net