Biz komedyen diyoruz ama aslında tanınmış bir siyasal hicivci olan Alman sanatçı Jan Böhmermann’ın 31 Mart’ta Alman devlet televizyonu ZDF’de Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili okuduğu şiir yüzünden Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de başı bir hayli “ağrıyor” malum. Çünkü Merkel’in, - sonradan pişman olup geri adım atsa da - başlarda Alman sanatçının cezalandırılmasına destek vermesi kendi ülkesinde çok eleştirildi.

Sadece Merkel değil, AB ülkelerinin liderleri de Erdoğan’ın açtığı davaya tepki göstermemeleri yüzünden ciddi eleştirilerle karşılaştılar. Merkel’in de, AB’nin de Avrupa ülkelerinde aslında skandal olarak değerlendirilen davada Erdoğan’ı, açıkça korumasalar bile, açtığı dava nedeniyle hiç eleştirmemeleri, Türkiye ile yapılan, mültecilerle ilgili, kimi çevrelerce “kirli” olarak adlandırılan, malum anlaşmaya bağlanıyor. Yaygın kanı “normal” koşullarda Erdoğan, “ağır da olsa“ mizaha karşı hoşgörülü olmaya davet edilir, açtığı dava Türkiye hanesine olumsuz not olarak eklenirdi yönünde.

Çünkü örneğin AB, “ifade özgürlüğünü tehdit” ettiği gerekçesiyle Polonya ile Macaristan’ın yeni medya yasalarını eleştirmişti. Ancak, ülkesinde hukuku da, bağlayıcı kararları da dikkate almayan Erdoğan’ın mizaha karşı olan tutumu yüzünden mülteci anlaşmasında zorluklar yaşanabileceği endişesi Brüksel’de hakim. Erdoğan’ın açtığı davaya sessiz kalınmasının nedeni bu.

Kendi ülkesinde de mizaha hoşgörülü yaklaşmayan Erdoğan’da “sense of humor” olmadığına, çok sayıda karikatüristi dava edişi örnek olarak gösteriliyor. Bu davaların sayısının 2 bini bulduğu da özellikle belirtiliyor.

Yani genel olarak hangisi olursa olsun mizahın “onurunu” zedelediğine inanan bir Cumhurbaşkanı var Türkiye’nin. Ancak bu kez kendisi ya da onu yönlendiren danışmanları fark etmeseler ya da aldırmasalar da Böhmermann’ın vereceği zarardan daha fazlasını gördü Erdoğan.

Çünkü, kim akıl verdiyse Böhmermann’a davayı Prusya dönemi ceza yasasından kalma, "lèse-majesté" ye dayanarak açtı Erdoğan. Bu “yabancı bir hükümdara ya da ülkeye karşı işlenen suç” demek. İlk olarak antik Roma’da suç olarak tanımlanmış olan bu durum Alman ceza yasasında 1871’den bu yana yürürlükte.

Erdoğan sayesinde

Erdoğan’ın söz konusu yasayla dava açmasına en büyük tepki Hollanda’dan geldi bilindiği gibi. Kendi ülkelerinde de Erdoğan eliyle benzeri bir durumun yaşanmaması için Hollanda ceza yasasında bulunan “yabancı liderlere hakaret” maddesinin kaldırılması gündeme geldi. Liberal Sağ Parti bu konuda yasa teklifini meclise sundu bile. Hollanda’da bu yasa 1968’den beri unutulmuş durumda. O yıl, bir üniversite öğrencisi dönemin ABD Başkanı Lydon Johnson için “savaş suçlusu” dediği gerekçesiyle para cezasına çarptırılmıştı. O günden beri hiçbir yabancı ülke lideri, hakarete uğradıkları halde Hollanda’da kimse aleyhine dava açmış değil. Eğer yasa önerisi kabul edilirse, Hollanda’da Erdoğan’a her türden hakaret yapılabilecek. Erdoğan sayesinde herhangi bir yabancı lidere de tabii.

Almanların mizahtan anlamadıkları yönünde genel bir kanı vardır. Daha doğrusu bir Alman mizahı olmadığına inanılır. Buna rağmen, Merkel de mizaha hoşgörü göstermemekle suçlanmış oldu, yine Erdoğan sayesinde.

Erdoğan’ın “dava” arkadaşları

Kendisini her eleştiriden muaf gören kibrinin aslında nelere yol açtığını Erdoğan kavrayabilmiş değil. Almanya’da cezalandırılmasını istediği sanatçı için dava açan Recep Tayyip Erdoğan bu yasayı kullanan kimi isimlerle birlikte anılıyor. Bu açıdan da tarihe geçti yani. Almanya’da “lèse-majesté”ye dayanarak dava açanların başında iki isim öne çıkıyor. Bir İran Şahı Rıza Pehlevi, diğeri de Şili diktatörü Augusto Pinochet. Bu iki despot/faşist lider Almanya’da kendilerine yönelik eleştirilere karşı tıpkı Erdoğan’ın yaptığını yaparak aynı tutumu aldılar. Adları hiçbir biçimde saygıyla anılmayan Şah ile Pinochet’nin adlarının yanına şimdi Erdoğan’ın adı da eklenmiş oldu.

Hollanda’da yakında Erdoğan hakkında çok hakaretler işiteceğiz. İngiltere’de Spectator dergisinin açtığı “Erdoğan’a hakaret şiirleri” yarışması da yakında sonuçlanacak. Onu da duyacağız elbette.

Erdoğan bizim dergilere dava açmakla yetinseydi kendisi için daha hayırlı olacaktı kuşkusuz. “Dünya lideri” de olsa, bazı durumlarda “domestik” takılmakta yarar var çünkü.

Kaynak: Birgun.net