ADNAN ÇOBANOĞLU / Üzüm-Sen Genel Başkanı

1960’lı yılların başlarında laboratuvar koşullarında tohumların üretilmesi, tohumların şirketlerin eline geçmesi sürecini hızlandırdı.“Yeşil Devrim” adı verilen bu süreçte tarımsal üretimde makine kullanımının artmasının yanı sıra toprağı kirleten kimyasal gübre üretimi ve kullanımı, kimyasal tarım ilaçları kullanımı doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozmaya başlamıştır. Kimyasal tarım ilaçların canlıların yaşamını olumsuz etkilediğinin ve ölümcül hastalıklara neden olduğunun açığa çıkmaya başlamasıyla da, gıda ve ilaç şirketleri de kendi yarattıkları olumsuz etkileri fırsata dönüştürerek tüketicilere “sertifikalı organik ürünler” adı altında ürünler sunmaya başladılar.

Tüketiciler “sertifikalı organik ürün” adı altında bir gıda maddesi satın aldığında “sağlıklı, ekolojik, doğayla dost” bir ürün satın aldığını sanıyor. Kısa bilgiler vererek “sertifikalı organik ürünler”in endüstriyel şirket tarımının bir başka biçimi olduğunu anlatmaya çalışacağım.

1. Öncelikli olarak “sertifikalı organik ürün” yetiştirilmek isteniyorsa sertifika vermeye yetkili şirketlerden birisiyle (Türkiye de şu anda 42 yetkili şirket var) sözleşme yapıp para ödemek gerekiyor ama küçük üreticilerin bu parayı ödeyebilmesi olanaklı değil.

2. Bu üretim tarzı ‘tohumun’ yani ‘yaşamın’ patentlenmesini ön koşul kabul ediyor. “Organik tarım sertifikası” alabilmenin ilk koşulu “organik sertifikalı tohum” kullanmaktır. Bu da üreticilerin tohum şirketlerine bağımlı olması demektir. “Organik sertifikalı tohum”u dünyada üreten tohum şirketi sayısı ise bir elin parmaklarını geçmez. Bu da gıda tekellerinin, üreticilerin “Gıda Egemenliği”ne her yönden saldırmasının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

3. Tohum şirketlerinin tohumlarını kullanma zorunluluğu aynı zamanda biyoçeşitliliğin yok olması demektir. Ekolojik sisteminden kopartılarak üretilmiş bu tohumların farklı ekosistemlerde tektip tohum olarak kullanılması farklı çeşitlilikte bitkisel ürün yetiştirilmesini de engellemektedir.

Bitkisel üretimdeki bu çeşit daralmanın ekolojik sisteme olumsuz etki bırakacağını şimdiden söyleyebiliriz.

4. Organik ürün satmak isteyen gıda şirketleri yan yana bitkisel üretim yapan üreticileri sözleşme imzalatıp sözleşmeli üretim yaptırıyorlar. Bu sözleşme ile üreticinin ve ailesinin iş gücünü, tarlasını işlemeye yarayan alet ve edevatını şirketler kiralamış oluyor. Üreticinin ne üreteceğini, hangi ilaçları kullanacağını şirketler belirliyor. Yani üretici “modern maraba”(*) haline getiriliyor.

5. Endüstriyel tarımda kullanılan kimyasal ilaçları üretip satan firmalarda ,”organik tarım ilaçları”nı üretip satan firmalarda aynı firmalardır. “Sertifikalı organik bitkisel üretim”de yönetmeliklerin izin verdiği ticari (inorganik) gübreler, sentetik organik maddeler, ilaçlar kullanılabilmekte ve mevzuatlara göre üretilen ürünün “organik”olma özelliği ortadan kalkmamaktadır. Bu ürünler “organik sertifikası”nı alırlar.

6. “Organik hayvan” yetiştiriciliğinde de bitkisel ürün üreticiliğine benzer prosedürler işlemektedir. “Organik hayvan” işletmesi kurmak ve işletmek de yetkili “Sertifikasyon firmaları”nın denetimine tabidir. Onlarda bu denetimleri ücret karşılığı yaparlar. Birkaç hayvan yetiştiren küçük üreticinin bu ücretleri karşılayabilmesi mümkün değildir.

“Organik hayvan” işletmelerinin Endüstriyel hayvan yetiştiricilerinin ahır ve kümeslerinden farkları kapalı alanın yanı sıra hayvanların gezinebileceği ¾ oranında açık alanında olması zorunluluğudur (otlak, mera vb. değil sadece gezinebilecekleri açık alan). Birkaç hayvanı olan bir köylü hayvanlarını otlak ve merada serbest dolaştırarak, sadece doğal bitkilerle beslese bile, onun yetiştirdiği hayvanların yetiştirilmesi süreci mevzuatlara uymadığından dolayı “organik hayvan” sertifikası alamaz.

7. “Organik hayvan çiftlikleri”nde yemlerin ve klasik yem ham maddelerinin de sınırlı oranda da olsa kullanılmasına izin verilmiştir. Vitaminlerin, provitaminlerin ve kimyasal açıdan tam tanımlanmış benzer etkisi bulunan maddelerin bazılarının da kullanımına izin verilmiştir. Sentetik vitaminlerin kullanım şartlarını da sertifikasyon kuruluşu belirlemektedir. Ayrıca özellikle “organik kanatlı hayvan ve yumurta” yetiştiriciliğin de de firmalar çiftçilere “sözleşmeli üretim” yaptırmaktadırlar.

Kısacası bu üretim biçimi de endüstriyel üretimin bir parçasıdır. Ekolojik, doğal üretim değildir ve ekosisteme, küresel iklim değişikliğine olumsuz katkıları söz konusudur.

(*) Maraba: En yaygın biçimiyle maraba toprak sahibinin gösterdiği evde oturan, onun verdiği tohumu ona ait araçlar ve çift hayvanlarıyla ekip biçen ortakçıdır. Modern marabalıkta ise toprağın sahibi üreticidir, kendine ait araç ve gereci vardır ama ne ekip biçeceğini, ne tür tohum ve ilaç kullanacağını sözleşme yaptığı gıda şirketi karar verir, üretici zamanında ürünü teslim etmek zorundadır ve bunun içinde ailenin diğer fertleri de ürünü zamanında teslim edebilmek için iş gücünü harcar.

Kaynak: Birgun.net