DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 15-16 Haziran Direnişi ile ilgili düzenlenen toplantıda tüm emek, demokrasi ve barıştan yana olan güçlerin bir demokrasi bloku, bir demokrasi cephesi oluşturması gereğine işaret etti. Kani Beko, ortak ve asgari bir demokrasi programı ile bir araya gelinmesini istedi.

DİSK Başkanı ile toplantı sonrası yaptığımız görüşmede, böyle bir cephenin bir tarafında Atatürkçü Düşünce Derneği diğer tarafında da Komünist Partisi’nin olabileceğini ifade etti. Beko, “Konuyu DİSK Yönetim Kurulu’nda görüştük, KESK ve TMMOB’yle de bağlantı kurduk, Türk Tabipleri Birliği ile de görüşeceğiz. Demokrasiye yönelik tüm saldırılara karşı bir cephenin oluşturulmasını gerekli görüyoruz. Ancak Barış Bloku gibi bir konuma da düşmek istemiyoruz” dedi.

Türk-İş’teki muhalefeti temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) Dönem Sözcüsü Mustafa Türkel de, yine geçen hafta yaptığı açıklamada bir “kıdem tazminatı cephesi” oluşturulmasından söz etti. SGBP Sözcüsü Türkel, konfederasyon ayrımı yapmaksızın kıdem tazminatının fon dahil her türlü tasfiyesine karşı ortak mücadeleden yana olduklarını belirtti.

Mustafa Türkel, AKP’nin yanı sıra CHP ve HDP ile de “siyasi ipoteği” olmayan emek örgütleriyle işbirliğine hazır olduklarını ifade etti. Türkel’in bu sözlerine karşı “kendisinin de Vatan Partisi ile bir yakınlığı var” şeklinde itiraz geldi. Kuşkusuz Türkel’in Vatan Partisi ile bir aidiyet ilişkisi yok, ancak kıdem tazminatı gibi somut bir konu üzerinde geniş bir birlikteliği sağlayabilmek için organik bir siyasal ilişki olmaksızın tüm emek örgütlerinin ortak bir cephede buluşması gerekli gözükmektedir.

Öte yandan siyasal bilimci, iktisatçı Dr. Sungur Savran da, işçi sınıfının son kalesi olan kıdem tazminatının savunulması için emekten yana aydınlara ve sendikalara yönelik bir “birleşik cephe” çağrısı yaptı.
Emeğe yönelik saldırılarla birlikte ülkede İslamcı bir faşizmin kurumsallaştırılmasına karşı birleşik bir cephe mücadelesi büyük önem taşıyor. Böyle bir cephede, demokrasiden yana siyasi partilerin konumları ne olacak?
Geçmişteki Alman Nazizmi, İtalyan Faşizmi ve İspanyol Falanjizmi dikkate alındığında gerek sol partiler, gerekse de emek örgütleri arasındaki ayrılıkların nelere yol açtığı ortada. O dönemdeki sosyal demokrat partilerin ikircikli tavrı, komünist partilerin de sekter tutumları, faşizme karşı mücadelede zafiyet oluşturdu.

Günümüzde somut sorunlar üzerinden sol damarı güçlü direniş merkezlerine büyük ihtiyaç var. Bakalım Türkiye’deki toplumsal muhalefet hareketi, böyle bir oluşumu gerçekleştirebilecek mi?

***

Fransa’da işçilerin kararlı mücadelesi

Fransa’da mart ayından bu yana ciddi bir emek mücadelesi var. Sosyal demokrat eğilimli Sosyalist Parti’nin; çalışma sürelerini uzatan, işten çıkarmayı kolaylaştıran, fazla mesai ücretlerini düşüren iş yasasına karşı işçiler, geleceğin emekçileri olan öğrenciler amansız bir mücadele veriyor.

DİSK’in 15-16 Haziran Direnişi’nin 46’ncı yılı ile ilgili yaptığı toplantıda, Fransa’daki eylemlere katılan Solidaries öğrenci sendikasının temsilcisi Sarah Caunes, izlenimlerini aktardı.

Fransız genç kadın sendikacı, güvenlik güçlerinin eylemlere çok sert müdahalede bulunduğunu söyledi. Sarah Caunes, eylemlerin başlangıcında liseli ve üniversiteli gençlerin aktif olduğunu, daha sonra işçilerin sürece dahil olduğunu belirtti. “Gece ayakta” eylemlerinin Paris başta olmak üzere hemen tüm illerde yaygınlaştığını belirten Caunes, hükümetin iş yasasını meclisten geçirmeden senatoya göndermesi üzerine sendikaların mayıs ortalarında genel grev kararı aldığını hatırlattı.

Genel grevin petrol rafinerileri ve nükleer santrallara da yayılması sonucu, hükümet zora girdi. Demiryolları ve toplutaşıma araçlarında da grev kararı alındı. Grevler, limanlara, tersanelere kadar genişledi. Benzin istasyonlarında kuyruklar uzadı. Hükümet daha sert tedbirlere başvurdu, polis şiddeti arttı.

Ekonominin felç olması, işçi sınıfının gücünü gösterdi. Basının büyük bir bölümü, grev eylemlerini şiddetle eleştirmeye, saldırıya başladı. Bunun üzerine 26 Mayıs’ta basın emekçileri, matbaa çalışanları direnişe geçti, grev karşıtı gazeteleri basmadı.

Ekonomi Bakanı’nın tren garına gelmesi, demiryolu çalışanları tarafından üç saat engellendi. Enerji işçileri, haziran ayının başında Başbakan’ın açılış yapacağı yerin elektriğini kestiler. İşçiler, yoksul semtlerde ise elektrik ücretlerinin düşmesini sağlayan uygulamada bulundular.

Fransız sendikacı Caunes’in aktardığına göre, işçiler işyerlerinde toplanıp grevin nasıl sürdürüleceğine karar veriyorlar. Polisin aşırı şiddetine rağmen öğrencilerin, işçilerin eylemlerden vazgeçmediği görülüyor. Sarah Caunes, genel grev sonucunda hükümetin yasada bazı değişiklikler yaptığını belirtti ve eylemlerin yaz aylarında da süreceğini ifade etti.

***

“Türkiye’deki sendikaların fişi çekilmiş”

DİSK’in 15-16 Haziran’la ilgili toplantısında, uluslararası IndustriALL Sendikası’nın Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan, Türkiye’deki sendikaların hiçbir demokratik refleksi kalmadığını belirterek, “Ne yazık ki ülkemizde fişi çekilmiş bir sendikacılık var” dedi. Özkan, dünyada da sendikalaşma oranının yüzde 7’lere düştüğünü, ancak bu koşullara rağmen yine de en örgütlü kesimin sendikalar olduğunu belirtti. Özkan, dünya genelinde toplusözleşmelerin adaletli gelir dağılımını sağlamadaki etkisinin çok azaldığını kaydetti. Dünyadaki milli gelirin yüzde 46’sının yüzde 10’luk zengin bir kitlenin elinde olduğunu söyleyen Özkan, dünyadaki işçilik maliyetlerinin çok düşük olmasıyla ilgili olarak da şu örnekleri verdi: Bir tişört 14 ABD dolarına satılıyor, işçilik maliyeti ise sadece 12 cent (kuruş). IPhone cep telefonu 750 ABD doları, işçilik maliyeti sadece 4.5 dolar. Dünyadaki 2.9 milyarlık işgücünün yüzde 40’ının kayıt dışı olduğunu belirten Özkan, klasik istihdamın (kadrolu işçiliğin) artık standart dışı bir istihdam haline geldiğini ifade etti. Özkan, sanayide kiralık işçilik uygulamasının başlaması halinde sendikacılığın tamamen biteceğini, onun için toplusözleşmelere kiralık işçilik uygulamasını reddeden, aykırı maddelerin konulması gerektiğini vurguladı.

Kaynak: Birgun.net