Zeynep Sönmez

Ahmet Önel’in Eğik Zaman adını taşıyan öykü seçkisi Notabene Yayınları’ndan çıktı. Seçkinin amacını kitabın arka kapağındaki şu satırlar özetliyor: “1984 yılı Sabahattin Ali Öykü Ödülü’yle taçlandırılan ‘Matinede Mükremin’ adlı kitabıyla edebiyat dünyasına merhaba diyen Ahmet Önel’in, piyasada mevcudu bulunmayan altı öykü kitabı var. Eğik Zaman, yazarımızın bu kitaplardan bizzat kendisinin yaptığı bir seçkiyi genç kuşak okurlarla buluşturmayı amaçlıyor.”
Eğik Zaman, yazarın kısa metinlerinden oluşan başka bir kitabından, Konumlandırmalar’dan bir bölümle açılıyor. Resimlerin ayrı tuvallere yapılması gerektiğini bilmeyen ve elindeki tek tuvalin üzerine sayısız resim yapan dâhi bir ressam hakkında olan bu epigraf, kitabın öyküleriyle ilgili olarak okura sunulan iyi bir ipucu. Antik Yunan tiyatrolarının başında yer alan ön deyiş niteliğinde olan bu alıntı, yazarın tiyatro ile yakın ilgisini de vurgulayan bir gönderme olarak düşünülebilir. Diğer yandan, yinelenen bir pentimentoyu konu edinen anlatının, yazındaki palimpsesti çağrıştırarak bir “seçki” kitabının girişine yakıştığı söylenebilir.



Kitaptaki öyküler, değişen zaman, hesaplaşma, sorgulama, yaşlılık ve tecrübe, gençlik ve toyluk gibi bazı temel temalara odaklanıyor. Zaman kavramı özellikle kitaba adını veren Eğik Zaman’ın yanı sıra Dikey Zaman ve Teğet Zaman adlı öykülerde ele alınmış. Denebilir ki öykülerin her biri kendi içinde üst üste yazılmış ve iç içe kurgulanmış katmanlardan oluşuyor. Örneğin kitabın en hoş öykülerinden biri olan Dağlar Bulutlu Jesse, ünlü haydut ve Vahşi Batı’nın efsanevi ismi Jesse James’in yaşamını merkeze koyarak eski-yeni zamanları, değişen değerleri, bir haydutluktan başka bir haydutluğa nasıl geçildiğini mizahi dili öne çıkararak anlatan bir öykü.

Öykülerde yer yer metinlerarasılığa rastladığımız gibi, göstergelerarasılıkla da karşılaşıyoruz. Tiyatro, sinema, müzik ve resmin edebiyatla kesiştiği noktalar bunlar. Dağlar Bulutlu Jesse’yi, Jesse James’in hayatını konu alan ünlü Western filmleri hatırlayarak, Körler Adası’nı Saramago’nun Körlük’ünü ya da Istakoz adlı filmi düşünerek okuyabiliriz. Alabalık Üçlüsü’nün Eugene O’neill’den esinle yazıldığına tanıklık edebiliriz. Yaşasın Cinayet’te Suç ve Ceza’ya rastlayıp, Ekinoks’ta Kırmızı Başlıklı Kız masalının tersyüz edilmiş halini okuyunca heyecanlanabiliriz.

Üzerinde özellikle durulması gereken iki öyküden biri Hezarfen’in İbret Dolu Serüveni. Neredeyse bir oyun metni olacak biçimde kaleme alınmış bu öykünün kurgusu çok parçalı bir yapıda. Üç bölümde yer alan diyaloglara dış ve iç sesler eşlik ediyor. Öykü Hezarfen Ahmet Çelebi’nin içinde yaşadığı dönemin baskıcı tutumuna karşın onun gözüpek ve aydın kimliğine odaklanırken, yazar, içerik-biçim uyumu sağlamak için öykünün konusuyla eşgüdümlü bir biçim denemesi yapmaktan kaçınmamış. Söz konusu çok parçalı kurgunun, tıpkı Hezarfen gibi, doğulu ama yüzü batıya, “moderne” dönük dili ve anlatımı var.

Yaşlı adamla kırmızı başlıklı bir kız arasında geçen Ekinoks ise, bir diğer önemli öykü. Öyküde kurt rolünü kırmızı başlıklı kız üstlenmekte ve yaşlı adamı yolundan çevirmeye çalışmakta. Bu öyküyü, mağaza vitrinlerinin, “paranın birörnekleştirdiği taş ve soğukluğun”, satın alma arzusunun, modernizmin eleştirisi olarak okumak mümkün. Diğer yandan öykü okura yaşlılıkta işlerin tersine dönebileceğini ya da artık anlamını kaybedebileceğini fısıldamaktan da geri durmuyor.

Birbirinden ilginç ve derinlikli konuları işleyen, aynı konuya farklı aynalar yansıtarak bakan ve böylece kendi içinde de hesaplaşan, bazısının neredeyse bir roman bütünlüğünde olduğunun hissedildiği, sesi, tonu, tınısı çok farklı öyküler Eğik Zaman’ın öyküleri.

Kitabın son öyküsü Teğet Zaman’da anlatıcının, “Eğlenceli arama biçimleri vardır, ben hepsini denemiş olmalıyım; tiyatro yapmak, orkestra kurmak, dergi çıkarmak gibi zırvalıklar işte. Yine de en çok tiyatroyla buluşmuştum. Kendimi tanımak için bolca sahne tozu yutmam gerekiyor diye düşündüğümü dün gibi hatırlıyorum,” cümlelerinde yazarın yaşamından izler de var. “Eğlenceli arama biçimleri de vardır,” diyor Ahmet Önel ve Eğik Zaman ile edebiyat aracılığıyla gerçekleşen bu arayışta yeniden söz alıyor.

Kaynak: Birgun.net