GÜLŞAH ELİKBANK

Yıllar evvel, 2004 yılının soğuk bir kış günü yolumun düştüğü Romanya, hayatımı değiştirdi aslında. Transilvanya’nın tekinsiz ve büyülü şatolarını, sokaklarını gezerken içimde bir şeyler değişmişti, bunu derinden hissetmiştim. Özellikle de Bran şehrinde, Drakula Şatosu’na adım attığımda… Drakula’nın aslında 15. yüzyılda yaşamış ve Osmanlı’nın başına bela olmuş, nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda olduğunu öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığı hâlâ hatırlıyorum. 3.Eflak Prensi Vlad Tepeş’in gerçek hikâyesini dinlediğim zaman içime bir hüzün çökmüştü. Oldum olası insan doğası, onun içindeki kötülük ve zalimlik hakkında kafa yorarım ama Vlad Tepeş tüm düşündüklerimi yeniden sorgulamama neden oldu. 2004’ten beri zihnimin içinde onunla konuşuyordum, sanki onu anlamayı başarırsam insanlığı anlayacaktım. Bu nedenle 2012’de yolumu yine Romanya’ya düşürdüm ama bu sefer ne aradığımı ve onu nerede bulacağımı biliyordum. İşte yıllar sonra, aynı sokakları, elimde Yalancılar ve Sevgililer romanımla geziyordum.

Hikâyeye başlamak için Braşov’daki Kara Kilise’yi görmem yeterli olmuştu. Vlad Tepeş’in en bilinen öldürme yöntemi kazığa geçirmekti. Ben de günümüzde başlattığım öykümü Kara Kilise’nin önünde kazığa geçirilmiş bir politikacı ile başlatmıştım. Polisiye tadında başlayan macera, insanın kendi özünü anlaması, kendini bir yere ait hissetmesi ve geçmişi affetmesi üzerinde hızla şekillendi. Okurların romanı bu kadar sevmesini, karakterlerin ve tarihin iç içe geçmesine bağlıyorum. Aslında yüzyıllar geçse de değişen bir şey olmadı çünkü. Sadece şiddetin şekli değişti.

Romanya’nın siyasi tarihi de oldukça ilginç. Vlad Tepeş dönemindeki kanlı prenslik geçmişi, sonrasında kraliyet ailesi ve ardından gelen, uzun yıllar süren diktatörlük rejimi. Ülkeyi her yanıyla değiştiren Çavuşesku. Vlad Tepeş ve Çavuşesku’yu Romanya’da araştırırken çok tuhaf bir şey de keşfetmiştim. İkisi de tüm yaptıkları zalimliklere rağmen, bir kısım için kahramandı, onlara göre kötü olan Fatih Sultan Mehmet veya Amerika gibi ülkelerdi. Kahraman veya cellat, ne yönden baktığınıza göre değişiyordu. Yalancılar ve Sevgililer romanımda kahramanım Maya şöyle anlatıyordu bunu: “ Tarihte neler olduğu değil, olanları kimin yazdığı önemlidir. Kahramanın cellada, celladın kahramana dönüşmesi an meselesidir. Tarihi yazanların kimden taraf olduğunu asla bilemezsiniz.”

Vlad Tepeş ve ailesi Ejderha Tarikatına üyeydi. Tarikatlar her dönem insanlığın başına dert açmıştır. Bunu görmek için biraz tarih bilmek yeterli aslında. Ejderha Tarikatı ve Çavuşesku bana günümüz Türkiyesi’ne bakarken epey yol gösterici oldu bu anlamda. 2014’te yayınlanan romanımı yeniden okurken aslında bugünleri o vakitler sezdiğimi gördüm. Sanırım yazarlar tarihe bakarken onun nasıl tekerrür edebileceğini de duyumsuyorlar. Çavuşesku diktatörlüğünü ve tarikatların etkisini anlatırken yazdığım şu satırlar bugünlere bir gönderme sanki: “Türkiye güçlü bir ülke, orada yaşadığım sürede fark ettiğim çok net bir şey oldu. O da sizlerin Atatürk’e olan bağlılığınız. Sizi kurtaracak olan budur. Her zaman.”

İşte tüm bunları, Prontotour’un başlattığı Kitap Turları ile Transilvanya’da benimle bu geziye gelen harika insanlara anlatma fırsatım oldu. Bir akşam yemeğinde, romanımdan bölümler okuduktan sonra insan ruhunda kötülüğün mü iyiliğin mi ağır bastığı yönünde yaptığımız tartışma, çocukluğumuz hakkında dertleşmemiz, Vlad Tepeş’i anlama gayretimiz; zihnimde unutulmaz hatıralar arasına girdi. Romanın şu satırları bizi epey düşündürdü: “ Bakmayın iyilikle ilgili söylenmiş onlarca güzel söz olduğuna, kötülük teşvike ihtiyaç duymaz ne de olsa.”

Gezide öyle müthiş insanlarla tanıştım ki. Gece ay ışığı tepemizdeyken, yıldızlara bakıp yaptığımız dostça sohbetler, karanlığın içinde parlayan gülüşlerimiz; hepsini mutlulukla hatırlayacağım. Bir romanın izinde çıktığımız bu yolculuk bizi yine değiştirdi. Belki de insanın gizemi burada saklı; sürekli değişmesinde. Çünkü Maya’nın da romanda söylediği gibi; “Yolculukların sonunda, insan aradığını değilse de kendine ait izleri bulabiliyordu.”

Yalancılar ve Sevgililer romanım birçok okuru Transilvanya yoluna düşürmüştü bunu biliyordum ama yazarıyla o yola çıkmak sanırım insan ömründe bir kere yaşanacak özel anlardan. Bunu gerçekleştirdiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum ve yeniden o yola çıkmak için sabırsızlanıyorum. Yeni turlar ve detaylar Prontotour’un websitesinde mevcut. Gerisi okurlara kalmış. Üstelik Doğan Kitap’tan Ocak ayında çıkacak yeni romanımla ilkbahar sonunda sürpriz bir İngiltere turu da bizi bekliyor. 6 Ekim’de ise Ayşe Kulin’in Sevdalinka romanı eşliğinde Saraybosna gezisi var. Ayşe Kulin, Sevdalinka romanını yazdığı sokakları, etkilendiği olayları ve aşk hikâyesini yerinde anlatacak okurlarına.

Kaynak: Birgun.net