ZEYNEP KURAY

İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın onlarca insanın katledildiği Cizre’de yaralılara ilişkin yaptığı “Ambulanslar defalarca gitti, anonslar yapıldı. Tam oraya ulaşılacağı zaman üzerlerine ateş açıldı” açıklaması, birinci elden muhataplar olan sağlıkçılar tarafından yalanlandı. BirGün’e konuşan Mezopotamya Toplum Sağlığı aktivisti Doktor Yenal Karakoç, sağlıkçılar olarak haftalardır sağlık koridoru açılması için seferber olduklarını, ancak her seferinde güvenlik güçleri tarafından engellendiklerini hatırlattı. “Adına artık infaz mı dersiniz, katliam mı dersiniz, insanlık suçu mu dersiniz, ne derseniz deyin neticede burada tek bir gerçek var, o da o yaralıların göz göre göre ölüme terk edildiğidir” diyen Karakoç, “Savaşta dahi yaralılara böyle muamele edilemez” dedi.


‘GÖÇÜK ALTINDA KALAN BİR İNSANIN ORADAN ÇIKMASI MUCİZEDİR !’
Cizre’deki yaralıların çoğunun göçük altında kaldığını ve yapılan anonslarla oradan çıkamayacaklarını vurgulayan Karakoç, “Çıkacak durumda olsalardı yardım istemezlerdi. Nasıl ki depremlerde göçük altında kalan insanların kendiliğinden dışarı çıkması bir mucize olarak kabul ediliyorsa, Cizre’de de bodrum katlarında göçük altında kalan insanlar için aynı durum söz konusu. O yaralılar oradan ancak bu iş için eğitilmiş kurtarma ekipleri tarafından çıkartılabilir” diye konuştu. Bodrum katında mahsur kalan yaralılarla günlerdir iletişim kurulamadığını, yaşayıp yaşamadıklarının da bilinmediğini hatırlatan Karakoç, “Adına artık infaz mı dersiniz, katliam mı dersiniz, insanlık suçu mu dersiniz, ne derseniz deyin neticede burada tek bir gerçek var, o da o yaralıların göz göre ölüme terk edildiğidir” dedi.



‘HÜKÜMET SAĞLIK HİZMETİNİ BİR BASKI ARACI OLARAK KULLANIYOR !’
Bu insanlık dışı uygulamanın Cizre ile de sınırlı olmadığını, Sur’da da sağlıkçıların yaralılara ulaşamadığını vurgulayan Karakoç, Sur’da yaralıların dışarıya çıkartılamadığını, insanların yaşamlarını yitirdiklerine ilişkin haberler gelmesine rağmen ölü sayısının net bir şekilde bilinmediğini, sistematik bir halde cenazelerin 25 gün sokakların ortasında bekletildiğini aktardı. Karakoç, durum böyleyken hükümet yetkililerinin hala çıkıp yaralıları kurtarmaya çalıştıklarını söylemesinin çok abes olduğunu ifade etti. “Savaşta dahi yaralılara böyle muamele edilemez” diyen Karakoç, kamunun insanlara ne koşul altında olursa olsun sağlık hizmeti sunmaya mecbur olduğunu kaydetti. Sağlıkçıların devlet engeli nedeniyle aylardır yaralıları, kronik hastaları, çocukları, kadınları hastanelere ulaştıramadığına dikkat çeken Karakoç, “Hükümet olarak sağlık hizmetini toplumun her kesimine bir baskı aracı olarak kullanıyorsun ve buna savaş değil, operasyon diyorsun” şeklinde konuştu. Burada göz göre göre ve bilinçli bir şekilde insanlık suçu işlendiğinin altını çizen Karakoç, bir taraftan da hastanelerin karargah haline dönüştürüldüğünü belirtti.

‘SAĞLIK ALANLARI SAVAŞIN İÇİNE ÇEKİLDİ’
Şu anda Sur’da üç Aile Sağlığı Merkezi’nin ve İl Toplum Sağlığı Merkezi’nin güvenlik güçleri tarafından karakol olarak kullanıldığını aktaran Karakoç, hizmet vermeye çalışan görevli doktorların ve diğer sağlık personelinin bu merkezlere alınmadığını söyledi. Karakoç, Sur’un içinde 18 eczane bulunduğunu, ancak bir eczanenin tamamen yıkıldığını, 4 eczanenin tamamıyla kapalı olduğunu, geri kalanların ise sadece günün belirli saatlerinde açık tutulduğunu dile getirdi. Karakoç, “Sağlık alanları savaşın içine çekilmiş bir pozisyonda” dedi. Kürdistan’da devlet ablukasının yaşandığı bölgelerde halkın bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya kalabileceği uyarısında da bulunan Karakoç, “Ne olursa olsun hiçbir savaşta kazanan taraf olmaz, ama insani değerlerimizden bu kadar da uzaklaşmayalım” dedi.

Kaynak: Birgun.net