Umudun zili çaldı iki gün önce. Bu zifiri karanlıkta umudun zilini kim duyacak demeyin. Karanlığın içinde yanan ateştir umut.

Dayanışma akademisi karanlığın içindeki umut olarak kuruldu.

Umudun ve dayanışmanın akademisini kuranlar, Kocaeli Üniversitesinin, emekten, demokrasiden ve barıştan yana olan hocaları...

Hatırlayacak olursak, 1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK), 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni gerçekleştiren suç örgütü ile ilişkili oldukları gerekçesiyle üniversitelerden 2 bini aşkın öğretim elemanı ihraç edilmişti.

Üniversitelerden YÖK’e gönderilen listelerin içine, kimi rektörler tarafından, fırsat bu fırsat denilerek muhalif kimliği ile tanınan, hayatını işçi sınıfının, emekçilerin insanca yaşam mücadelesine adamış, emekten, demokrasiden, laiklikten ve barıştan yana hocalar da eklenmişti. Bu hocalarımız zaten söz konusu suç örgütünün de hedefinde olan isimlerdi.

İşçi sınıfının barınma sorunundan, kent hakkına, sağlığından, mücadele tarihine kadar hemen hemen her alanda bu hocalarımızın çalışmalarını görmek mümkün.

Aynı zamanda “Karanlığa ortak olmayacağız” metnine de imza atan bu hocalarımızın karşı çıktığı karanlığın ne olduğu zamanla görüldü.

Kimin hangi karanlığa ortak olduğu herkesçe malûm.

Kocaeli’nde kurulan Kocaeli Dayanışma Akademisi’nin ders zili çaldı.

Ders zili çalan binlerce okulda ise öğrenciler yeni öğretim yılına öğretmensiz girdiler.

OHAL ilan edilmesine neden olan darbe girişimi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan binlerce öğretmen de bir KHK ile meslekten ihraç edildi. Kriter ne belirsiz.

KPSS’ye girerek binbir zorlukla atanamayan öğretmenlik zincirini kırıp çeşitli incelemeden geçtikten sonra kadro bulabilen öğretmenlerin, PKK ile ilişkili oldukları gerekçesiyle bu uygulamaya maruz bırakılması kabul edilemez.

Bugüne kadar hukuk sistemi içinde ellerini ne bağlıyordu ki, bu insanları meslekten çıkarmak için OHAL KHK’lerini beklediler.

Bu insanların suçu ne?

Bölgede öğretmen olmak, barış istemek, laik, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim talep etmek.

Elde OHAL imkânları varken ne kadar muhalif varsa temizlemek istiyorlar belli ki.

Turkiye’de zaten paralel yapı tarafından paramparça edilmiş kamu personel sistemi, keyfi uygulamalarla, anayasayı hiçe sayarak bir partinin iradesine bırakılmak isteniyor. Kamu personel sistemi çökertiliyor.

Güvencesizlik artık istisnasız herkes için deneyimlenen bir gerçek haline geliyor. Herkes için iş güvencesi isteyenlerin sesi, başkalarının işinde gözü olanların iştahı ile boğuluyor.

Umudun ders zili çaldı. Bu zil uzun zamandır çalıyor. Kâh metal işçisinin devlet-sermaye-sarı sendika üçgeni içinde yükselen isyan uğultusu, kâh ‘laikliği kazanacağız’ diyenlerin elindeki bildiri, kâh ‘okulumuzu vermeyeceğiz’ diyen velinin haklı öfkesi, kâh deresine, suyuna sahip çıkanların direnişi…

Dersimiz umudu örgütlemek. Bu karanlıkta belki zor ama bir yerden başlamalı.

Dayanışarak, omuz vererek, inanarak. Hayat’ın sesini susturmaya çalışanlara karşı durarak...

Kaynak: Birgun.net