Zeynep Yüncüler

Meslektaşlarımızla dayanışmak için haber nöbetimizin bugün ilk günüydü. Sabah 09.30'da, İstanbul'dan gelen 7 gazeteci huzurevlerindeki Özgür Gündem gazetesinin dağıtım evinde ilk toplatımızı, görev dağılımlarımızı gerçekleştirdik. Tam anlamıyla Diyarbakır'daki meslektaşlarımızla sokakta haber kovalama, bugün başlıyor diyebilirim.

Hemen Amedspor-Fenerbahçe maçına dönmek istiyorum, çünkü sabah toplantısından sonra ikinci ekipten, Elif Akgül, Pınar Öğünç, Mesut Bayram ben doğruca Kayapınar ilçesinde yer alan Şilbe stadına (Seyrantepe) yol aldık, 'yasaklı' Amedspor taraftarları, yükselen sloganlar ve TOMA'lar stadın etrafındaydı, tepesinde ise polis helikopteri. Amedspor taraftarlarının sloganları ve sayıları yükseldikçe, polisin saldırısı olacağı çok açıktı, biz de daha stada giremeden biber gazı ve tazyikli sudan nasibimizi aldık. Polisin kendini zorunlu hissettiği saldırısının ardından, bir şekilde ilk kapıdan giriş yaptık! İkinci kapı bize engel oldu.

Pınar maçı stadda izlemeye devam etti. Biz de Elif, Mesut ve ben Talaytepe'deki Amedspor tesislerinde kendi takımını televizyondan izlemek zorunda bırakılan ‘cezalı' Amedspor oyuncusu Deniz Naki'yle izlemeye devam ettik. Deniz Naki, Elif, Mesut ben ve Amedsporlu 6 genç ile soluksuz maçı izledik, her Amed'in golünde tesiste sevinç çığlıkları yükseldi, ben birini kaçırdım, dışarı kadar çıkmıştım, o anda gol oldu, ben içeri girince de ufak bir geyik döndü, 'Zeynep sen arada çık gel gol olsun' diye. Maçın ardından Elif ben Mesut, Deniz'i sohbete tuttuk. Deniz'in bir eli cebinde telefonundaydı, arkadaşlar soru sorarken, ben biraz konundan alakasız Deniz'e, “Bence şu an sana St. Pauli’den çok destek mesajı geliyordur" dedim, Deniz de "Evet su an bir sürü geliyor, sizle konuştuktan sonra tek tek hepsine bakacam" dedi. Döndük, Deniz’in ‘cezalı’ olduğu maça.

'Haksızlığa gelemem'

Deniz şöyle başladı sözlerine, "Genelde futbolcular politik işlere girmek istemiyor. Bütün futbolcular kariyerini düşünüyor, çok para kazanayım diye düşünüyorlar. Futbolcu görmüyor mu peki, kendi ülkemizde olan savaş ortamını? Ben bir futbolcu olarak bir de bu savaş ortamını burada yaşarak görüyorum. Buna insani olarak dur demek lazım. Ben Almanya'da 2. Ligi'nde oynayıp, daha çok para kazanabilirdim, ama hepsini bir kenara koydum, kariyere bakmadan buraya geldim. Futbol benim için gönül işi, para işi değil, haksızlığa gelemeyen bir insanım."

'Savaş ortamında oynuyoruz'

Deniz'e, bu büyük baskı atmosferinin maçı nasıl etkilediğini sorduk Deniz, "Fenerbahçe gibi bir takımla oynayıp, bizim bu şartlarımız altında 3-3 sonucunu almak, elbet kötü değil, bu bir başarı. Savaş ortamında futbol oynuyoruz. Bu savaş ortamında insanları sevindirmek az da olsa bizim için, benim için gurur verici bir şeydir” diyerek yanıtladı.

Tesiste, maçı televizyondan izlemek zorunda kalan Deniz, "Dün gibi, bugün de aynı şeyi yaparım, yine barış derim, ben yanlış bir şey yapmadım ki. Bugün tek üzüldüğüm arkadaşlarımı bir şekil yarıda bıraktım” diyerek sözlerini sürdürdü. Sohbetimiz özetle böyle geçti, hava mükümmeldi, tesisin sahasına koca bir güneş vurmuştu, biz de çıkıp Deniz'le futbolun bile savaş ortamında oynandığı bir zamanda bolca hatıra fotoğrafı çekildik.

Kaynak: Birgun.net