PM toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Sırbistan ve Bosna örneklerini verip Türkiye'nin AKP tarafından felakete ve uçuruma sürüklendiğini belirterek, AKP için Hitler faşizmi eleştirisinde bulundu. "Kürtler çaresiz değil, beni bağışlasınlar ama şu anda çaresizliği ve umutsuzluğu yaşayan Türkiye'nin batısıdır" diyen Demirtaş, bu durumu kabul etmeyen bütün güçlere demokrasi bloğu kurma çağrısı yaptı. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, AKP'nin Kürtleri kendisini desteklemediğinden dolayı Cizre'de olduğu gibi cezalandırdığını söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) 24 Ocak'taki 2. Olağan Büyük Kongresi'nde belirlenen yeni Parti Meclisi üyeleri, Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başkanlığında Ankara'da toplandı. Toplantı demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Toplantının ilk açılış konuşmasını Figen Yüksekdağ yaptı.

Yüksekdağ: HDP zorlu dönemlerin partisidir

Yüksekdağ, "Bugün kongremizden sonra gerçekleştirdiğimiz ilk toplantıda bir araya geldik. Her biriniz birçok mücadele süreçlerinden çıkarak buraya geldiniz. İkinci kongremiz Türkiye siyasetinin çok kritik bir kavşağında yaşama geçirildi. Bu kadar karanlık günler içerisinde bu kongre yeni bir umut ışığı yarattı. HDP'nin güncel siyaset sahnesine çıktığı ilk günleri hepiniz hatırlarsınız. HDP, mücadele içerisinde özgürlük ve barış mücadelesinde yeni bir soluk ve güç olmuştur. İlk günlerdeki o yenilik enerjisi siyasi iktidar tarafından yaşamın karartıldığı bugünlerde yeni bir ışık, yeni yol açabilecek kararlılık ortaya koydu. Bu topraklarda zulmün ve katı despotik sahipleri olduğu kadar halkların iktidarı peşinden gidenler de var. İşte bugünler de yol açmakta önemlidir. İşte HDP'nin asıl önemi de budur. Normal şartlarda, siyasetin tıkır tıkır işlediği koşullarda ilerlemek kolaydır, başarmak kolaydır ama asıl işte tam da böyle zorlu koşullarda yol yürümek oldukça zordur. Bizler bu şartlarda yürümeyi başardık" diye konuştu.

'Mücadelemiz geleceği despotizme terk etmeme iradesidir'

"Bugün yürüttüğümüz mücadele bütün Türkiye halklarının geleceğini despotik anlayışın inisiyatifine terk etmeme iradesi taşıyor" diyen Yüksekdağ, diktatörlük karşısında barış mücadelesini, esaret karşısında özgürlük mücadelesini yarının gücüne dönüştürme kararlılığının ortaya konulmasıyla diktatörlerin kaybedeceğini ifade etti.

'Demokratik siyasetin kurumsallaşması gerekir'

Yüksekdağ, Türkiye halklarının katı bir yol ayrımına sürüklendiğine işaret ederek, şöyle konuştu: "AKP artık bütün Türkiye halklarını bir daha bir araya gelemeyecek düşmanlık çizgisine taşımakta. Türkiye halklarına bir saflaşma dayatıyor. 'Benim gözümde hepiniz baskı altına alınması gereken güçlersiniz' diyor. Bu saflaşma dayatması bunun üzerine kuruludur. Ama Türkiye'deki ezilenlerin bütün kesimleri açısından da bir saflaşma kendini dayatıyor. Eğer Türkiye'de bu saflaştırma karşısındaki demokratik bir saf tutmayı başaramazsak, bütün Türkiye'yi insanı ve diktatör olarak ikiye bölecekler. Kongremiz barış ve demokrasi safının büyümesine ve genişlemesine, insanların barış ve özgürlük umudunu büyütmeye odaklanmıştır. Bizler insani saflaşmanın tam merkezinde olacağız. Bu safta Türkiye'nin demokratik bir siyasete ulaşmasının yolu olacağız. Demokratik bir cumhuriyete ulaşmak için demokratik siyasetin kurumsallaşması gerekir. Bu siyasal rejimin demokratik bir şekilde yeniden yapılanmasını istiyoruz. Bunun için demokratik siyasetin kurumsallaşması gerekiyor."

'Bu gidişata dur denilmezse istikrarsızlık derinleşecek'

"Kaos tehdidiyle yönetimlerini pekiştirenler istikrarsızlığı daha da derinleştirdi" diyen Yüksekdağ, bu gidişata dur denilmezse bunun daha derinleşebileceği uyarısında bulundu. Yüksekdağ, "Geleni beklemek gibi bir lüksümüz yoktur. Bu olumsuz gidişata karşı halkların demokratik iradesini kuşanarak, gücümüze inanarak yol alamaya devam etmeliyiz. İşte bundan sonraki süreçte görev alacak arkadaşlarımız bu karanlık içerisinde halklarımızın ışığı olacak. Kadınların, gençlerin ve bütün toplumsal kesimlerin gücü olacak. Devlet gücü karşısında halkların birleşik gücünün ne anlama geldiğini bir kez daha göstereceğiz" diye konuştu.

'Kürtlere AKP'yi seçmemenin diyeti ödetiliyor'

Yüksekdağ, Cizre'de günlerdir yaşanan vahşete ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "Kürt halkından AKP'yi seçmemenin, Tayyip Erdoğan'ı başkan yaptırmamanın intikamı alınıyor. AKP'yi bir tabela partisine dönüştüren Kürt halkına diyet ödetiliyor. Kürt halkı tarihsel bir taleple direniyor. Bizler için yerel demokrasiyi, öz yönetimleri savunmak demokrasi programını savunmanın bir gereğidir. Bugün her yerde demokratik değerleri hayata geçirecek yürüyeceğiz. Kendimizi yeniden örgütleyerek bu süreçte yürüyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Yüksekdağ, geçmiş dönemde çalışan parti yöneticilerine de zorlu süreçte yaptıkları çalışmadan dolayı teşekkür ederek, konuşmasını tamamladı.

'Bizim dışımızda Türkiye partisi yok'

Yüksekdağ'ın ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise, kongre süreciyle birlikte yeni döneme hazır hale geldiklerini ifade ederek, "İnanarak hep söyledim. Türkiye'de bizim dışımızda Türkiye partisi yok. Keşke olsaydı. Türkiye'nin gerçek toplumsal yapısını, kendi siyasal organlarını bünyesinde taşıyan, Türkiye gerçekliğini parti programına taşıyan başka hiçbir parti yok. Her partinin diğerine benzemesine de gerek yok. Demokratik toplumlarda örgütlenme özgürlüğünün sağlandığı toplumlarda herkes örgütlenme hakkına sahiptir. Ama bizim dışımızda Türkiye partisi yok. Her biri özgün bir alan için tekçilik üzerinden kurulmuş ve siyaset yapan partilerdir. Türkiye'ye yukarıdan baktığımız her yerin rengârenk olduğunu görürüz. Türkiye dedikleri tek bir dilden ibaret değil" dedi.

'Hitler bundan çok oy almıştı'

AKP'nin "tekçilik" politikalarını eleştiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tek dil, tek millet Alman faşizminin zihniyetidir. Türkiye'nin yarısı onlara oy veriyor olabilir ama bu faşizmden beslenmediğini göstermez ki. Hitler bundan çok oy almıştı. Daha fazla oy aldı bundan. Çok oy almış olmak doğru olduğunuzu göstermiyor. Bir diğerine göre 'Hepimiz Türk'üz, onun dışında kimse yok' bir değerine baktığımızda bütün toplumun tarihini 1923'ten başlatıyor ve tek kimlik üzerinden toplumu asimile etme üzerinden tekçilik dayatılıyor. Oysa Türkiye çok kültürlü ve çok kimlikli bir ülkedir. İşte Türkiye budur. HDP'de her kimlik, renk, inanç mezhep burada temsil ediliyor. Bizi birleştiren ilkelerimizdir. Nedir onlar, hepimiz bir defa çoğulcu demokrasiye inanıyoruz. Kendi dışımızdaki inançların tamamına aynı hakları istiyoruz, eşit olarak görüyoruz. Bizler Türkiye'de otoriter baskıcı ulus-devlet anlayışına karşı öz yönetime dayalı halkın öz gücüne dayalı ya da katılımcı ya da doğrudan demokrasiye katıldığı modeli savunuyoruz. Üçüncüsü barışı savunuyoruz. Adalete ve özgürlüğe dayalı bir barışı istiyoruz. Dördüncüsü emekten yanayız. Çalışan üreten kesimlerin hakkını savunuyoruz. Beşincisi bir kadın partisiyiz. Aynı zamanda kadın özgürlükçü bir bakış açısıyla Türkiye siyasetine gerçek bir hamle yapan siyasi partiyiz."

'Radikal bir müdahalede bulunduğumuz için paniklemişler'

Demirtaş, HDP dışındaki partilere "Türkiye partisi olun" diye zorlamayacaklarını ancak bunların kendi kimlikleri ve tekçi yapıları teşhir olmasın diye hep birlikte HDP'ye saldırdığını kaydetti. Demirtaş, "HDP söz verdi Türkiye partisi olmadı' sözleri onlara benzemediğimizdendir. Onların bize benzeyin söylemi ya faşist olacağız, ya hırsız rüşvetçi olacağız, onlara benzemek budur. Radikal bir müdahaleyi yaptık diye bu kadar paniklemişler. Asıl örgütlü toplumu yaratacak olan meclis örgütlenmesi üzerinden kendi kendini yönetebilecek toplumu yaratmak için yola çıkmış bir parti olduğumuz için bu saldırıya uğruyoruz" diye konuştu.

'AKP Türkiye'yi tekçiliğe götürme kararı aldı'

Demirtaş, şöyle devam etti: "Bizler birleşip geleceğin Türkiye'sini bir kuracağız ya da dincilik, faşizm üzerine tek adam söylemi üzerine hayal kuranlar kuracak, başka alternatif yok. Buna yöne verme mücadelesi sürdürülüyor. Bu değişim süreci de AKP başlatmadı Türkiyeli devrimciler bedel ödeyerek başlattı. Her yerde bu değişim isteğini ilericiler yürüttüler. Kenan Evren darbe yaptığında bunlar darbeye methiyeler dizdiler. Senin tankının paletine kurban olayım diye yazılar yazdılar. Ama işkence tezgahlarında direnenler işte değişim dönüşüm o damarın sonucunda Türkiye'yi bu günlere getirdiler. Götürmek istedikleri yol belli oldu. Şimdiler kadar kendilerini sakladılar, liberal olmaya herkesi dinliyormuş, anlamaya çalışıyormuş gibi yapmaya çalıştılar. Ancak o örtünün altındaki kurt ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıktı. Bundan sonra neyse onu konuşalım demeye başladı. 'Sistem değişti dedi. Gerisi artık anayasayı bana uydurmaktır' dedi. Ne diyor, 'Tek dil, tek millet, tek başkan' bunları dedi. Türkiye'yi bu istikamete götürme kararı aldı. Bunu yaparken bütün toplumu iknaya dayalı bir şekilde yapsa izlediği yola demokratik bir yol diyeceğiz, biz başaramadık o başardı diyeceğiz. Ama izlediği yol demokratik bir yol değil. Devleti, parayı ele geçirerek, toplumu tehdit ederek adım adım ilerliyor. Toplumu ikna ederek bir ilerleme değil."

'Özyönetim istedi diye dünyayı Cizrelilerin başına yıkmaya çalışıyor'

Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Özerklik, özyönetim istetenlerin dünyasını başına yıkarız" açıklamasına sert bir yanıt vererek, "Başkanlık isteyenler o zaman ne olacak. Her konuşmasını canlı vermeyenleri cezalandıracağız. Başkanlık bir model öz yönetim de bir model. Bunların hepsi teorik olarak tartışabilirsiniz. Kendi önerdiği model dışında tartışmak yasak. Cizre, Sur, Nusaybin'de dünyasını insanların başına yıkarak yapıyor bunu" dedi.

'AKP, iç savaşı hızlandırmak için gaza basıyor'

Demirtaş, şöyle konuştu: "Türkiye bizim müdahalemiz olmasa büyük bir felakete sürükleniyor, sürüklenecek. Belki bu yıllarca telafi edilemeyecek. Türkiye halklarının haini olsaydık, kötülüğünü isteseydik yerimizde otursaydık yeterliydi. Bunlar Türkiye'yi zaten felakete sürüklüyor. Vatanın haini olsak yerimizde oturur, karışmazdık. Fakat biz bu ülkeyi her bir karışını herkesin anavatanı olarak gördüğümüz için sorumluluk sahibi olduğumuz için oturup izleyemeyiz. O topraklar kana doyuncaya kadar herkes izledi. Bu işler böyledir. Bugün dostumuz dediğimiz güçler hepimiz açısından da geçerli büyük bir iç savaş başladığında sadece izleyecekler. Avrupa'nın ortasında Bosna'da hepsi izlediler. Şimdi adım adım bu felakete gittiğimiz izliyoruz ülkenin cumhurbaşkanı sanki bu iç savaşı hızlandırmak için elinden gelini yapıyor. Her gün biraz daha fazla gaza basıyor" diye konuştu.

Cizre'deki her şey bakana dinletildi

Erdoğan'ın Cizre'deki vahşet bodrumunda olan yaralılara ilişkin "Yaralı mıdırlar, değil mi bilmiyoruz" ifadelerine Demirtaş, sert tepki gösterdi. Demirtaş, "8 gündür yaralı insanları oradan almaya çalışıyoruz, Cumhurbaşkanı yaralı değil mi bilmiyoruz diyor. Ambulans giderse ambulansa karşı üstünlük sağlayacak diyor. Neyi düşünecek kurdu bu cümleyi bilmiyoruz. Belediyenin ambulansını göndereceğiz bırakın, ambulans o binaya yaklaşınca ateş açmaya başlıyorlar. Bunların hepsi bakana dinletildi. Canlı olarak, telefonun hoparlörü açıldı dinletildi. Zan ediyor ki bu büyük bir askeri başarıdır. Akşam televizyonlardan böyle anlatıyorlar. Bunun insanlarda nasıl bir öfkeye yol açacağını hesaplayacak bir akıl ve vicdan yok bunlarda. Bunun üzerine bir kıvılcım her şeyi başka noktaya taşıyabiliyor" dedi.

'Türkiye felakete sürükleniyor buna dur diyecek olan HDP'dir'

Türkiye'yi felakete sürükleyen bir siyasi anlayışın olduğunu kaydeden Demirtaş, HDP'nin bu gidişatı durdurabilecek tek parti olduğuna vurgu yaptı. Demirtaş, bir demokrasi ve barış bloğu gücüne ihtiyaç olduğunu kaydederek, "İlericiler olarak birleşmek zorundayız. Sadece devrimciler olarak değil, sadece kadınlar işçiler olarak değil. Hepimiz başka yerlerde olabiliriz ya da örgütlü de olmayabiliriz. Ama birlikte olmazsak yarın ağlamanın bir anlamı yok. Türkiye artık bu uçurumun kıyısına gelmiş durumdadır. Muhalefet eksikliğini görmeli ve Türkiye'nin geleceğini kurtaracak ciddi bloklaşmalar yaratmalıdır. Kimse ülkenin geleceğini açıkça bunlara teslim etme hakkına sahip değildir" dedi.

'Çaresizliği yaşayan Türkiye'nin batısıdır'

Demirtaş, bölgede yaşanılanlar karşısında "Kürtler kendi başının çaresine baksın deniyorsa oradan başka sonuçlar çıkar. Kürtler çaresiz ve perişan olduğundan değil. Beni bağışlasınlar ama şuanda çaresizliği ve umutsuzluğu yaşayan Türkiye'nin batısıdır. Hep birlikte direniş umudunu büyütmemiz lazım. Bizim işte Türkiye'nin tamamında bu direniş umudunu büyütmemiz lazım. Türkiye teslim aldık duygusu yaratıyor ama bizim bunu kırmamız lazım çünkü böyle bir gerçeklik yok" ifadelerini kullandı.

'AKP'nin aldığı oy sabun köpüğüdür hemen gider'

AKP'nin şu anda bir panik ve korku havası içerisinde olduğuna işaret eden Demirtaş, "Bu kadar oy alan bir parti bir dakikalık Ayşe öğretmen söyleminden korkar mı? Bunlar neden bu kadar panikliyor hiç düşündünüz mü? Barış bildirisine neden bu kadar orantısız saldırdılar. Aldıkları oy sabun köpüğü gibidir hemen gidebilir o yüzden korkuyla panikle var mıdır yok mudur bir sese karşı dehşet politikayı izlediler. Televizyona ceza verdiler, şovmen şovmen olmaktan çıktı artık espri yapamıyor" diye konuştu.

Eş genel başkanların konuşmalarının ardından toplantı basına kapalı olarak devam ediyor. (D)


Kaynak: Birgun.net