HÜSEYİN ŞİMŞEK [email protected]

2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı, Türkiye’nin ‘ılımlı’ muhalifleri beslemesi ve açık kapı politikası uygulaması nedeniyle derinleşti. Ülkesinden ayrılan milyonlarca Suriyeli’nin bir kısmı Avrupa’ya geçiş yolunda Türkiye’yi köprü olarak kullanırken, bir kısım Suriyeli de Türkiye’nin çeşitli kentlerinde kendilerine yeni yaşam kurdu.

Resmi rakamlara göre 2 milyon 600 bin Suriyeli, iç savaştan kaçarak yaşamak için Türkiye’yi seçti. 260 bini kamplara alınırken, geri kalan nüfus, çeşitli kentlere dağılarak yaşam mücadelesi vermeye başladı. İç savaştan önce, bayramlarda açılan sınır kapısının sürekli açık hale gelmesi, birçok sınır kenti gibi Antep’e de yoğun Suriyeli göçünün yaşanmasına neden oldu. Devletin açıkladığı verilere göre 300 bin, gerçekte ise bir milyona yakın ‘misafirin’ bulunduğu Antep, yıllar boyunca yaşadığı değişimle, Suriye’nin bir kenti haline geldi.

Tabelalar, kurslar, lokantalar
Yüz binlerce Suriyelinin akın ettiği Antep’te beş yılda değişen demografik yapı, kentin her yerinde kendisini hissettiriyor. Nizip, Islahiye ve Karkamış gibi ilçelerdeki kamplarda yaşayan Suriyelilerin dışında kent merkezinde kalan Suriyeliler, kenti kendilerine adapte etmiş görünüyor. İlk etapta çeşitli mahallelere yerleşen Suriyeliler, zamanla kentin geneline yayılarak, ‘Halep’ rüzgarı estirmeye başladı. Kentin sosyal dokusunun değiştiği, kimi bölgelerde Türkçe’den fazla Arapça tabelaların kullanılması, lokantalarda Halep yemeklerinin ağırlık kazanması, Arapça bilenlere Türkçe ‘yabancı dil’ kursunun açılması ile kendisini gösteriyor.


“Halebi” artık daha çok dinleniyor
Antep’te zaman içerisinde yaşanan değişimlerin arasında Halep müziklerinin hakimiyeti de fark ediliyor. Yıllardır iç içe geçmiş Antep ve Halep kültürlerinin son beş yıl içerisinde tek bir kentte toplanması, düğünlerde çalınan müziklerde Halep ezgilerinin yoğunluk kazanmasına sebep olmuş. Antep yerel halkının, düğünlerinde en çok tercih ettiği müzikler arasında bulunan “Halebi” ezgisi, artık tek tercih edilen ezgi haline gelmiş durumda.

Silinmiş hastalıklarla yeniden mücadele
Suriyeli akını, Antep’e beraberinde çeşitli sorunları da getirdi. Kontrolsüz ve çoğunluğu kayıt dışı Antep’e gelen Suriyeliler, beraberinde Türkiye’den silinmiş ‘çocuk felci’ başta olmak üzere, çeşitli hastalıkların da yeniden baş göstermesine yol açtı.

Ailelerin toplu halde bir göz odada yaşam mücadelesi vermesinin, hastalıkların hortlamasına ve savaştan kaçan insanların daha zor şartlar altında yaşamasına neden olduğunu ifade eden Antep-Kilis Tabip Odası Başkanı Hamza Ağca, yaptıkları tespitleri ve çalışmaları anlatıyor:

“Antep, hazır olmadığı kadar çok göç aldı. Trafik sorunu, sağlık sorunu, eğitim sorunu gibi sorunlar ortaya çıktı. Demografik yapı çok fazla değişti. Kent adeta şoka girdi. Gelenlerin yoğun olarak hayati diye tabir ettiğimiz barınma, beslenme, sağlık ihtiyaçları vardı. Aile sağlığı merkezi ve hastaneleri kullandılar Suriyeli misafirlerimiz. Bizlerden farklı olarak onların giderleri AFAD tarafından karşılanmaya çalışıldı. Sağlıkla ilgili ihtiyaçları ilk geldiklerinde çok fazlaydı. Türkiye’de izi silinmiş hastalıklar yeniden ülkemize giriş yapmış oldu. Ancak kapı kapı dolaşarak bu hastalıkları onlardan da silmek için herkesi muayene etmeye çalıştık. 0-5 yaş arası nüfusun tümü aşılandı. Türkiye’de rutin aşılama programı Suriyelilere de uygulandı. Hali hazırda su temininde, atık suyun uzaklaştırılmasında, ısınmada, soğumada, beslenmede sıkıntılar yaşıyorlar. Bu sorun kentin geneline yayılmış durumunda. Tabii burada en dezavantajlı grup çocuklar. Beslenme ve temizlik konularında yeteri kadar ilgi göremediler. Bu insanların bir kısmı kamplarda kalıyorlar. Kamplarda görünür istismar vakaları yoğunlukta. Antep, Suriye’deki savaş çözülse bile eski haline dönemez. Kent nüfusunun üçte birine yakın misafir var. Bir kısmı mutlaka kalacaktır ve kalanlar da değişen demografik yapıyı kalıcı hale getirecektir. Daha çağdaş, daha uygar, daha paylaşımcı, insanların birbirlerini daha çok gözettiği, daha hoşgörülü bir Antep, büyüdükçe, nüfus arttıkça değişti. İnsanlar birbirlerinden uzaklaştı. Önceki bildiğimize göre, daha çağdaşlıktan ve modernlikten uzak bir hale geldi Antep.”

***

Davaların ‘tarzı’ da değişti

Antep’te yaşanan beş yıllık değişimden mahkemelerin de nasibini aldığını anlatan Antep Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve İnsan Hakları Merkezi Koordinasyon Üyesi Bülent Duran, çocuk istismarlarının, şiddete uğrayan Suriyelilerin ve IŞİD militanlarının davalarda ana konu haline geldiğini söylüyor:

“İlk gelen Suriyeliler Antep’te sömürü için kullanıldı. Ucuz işgücü oldular. Kayıtsız çalışma alanları doğdu. Sonra buradaki insanlar, ‘benim ekmeğimi alıyorsun’ diye sığınmacılara tepki gösterdi. Çatışma çıkması bile söz konusu oldu. 50 TL için öldürülen Suriyeli bir genç vardı. Bir dönem gasp suçlarından kaynaklı olarak Antep’te ‘Bunlar bizim ekmeğimize, namusumuza el koydu’ suçlamaları yapıldı. Suriyelilerin mağduriyeti, öfkeyi doğurdu ve yoğun krizlere neden oldu. Akla hayale gelmeyecek kötülüklere maruz kaldılar. Kadınlar üzerinde cinsel sömürü, fuhuş tehlikesi arttı. Çocukların durumu ortada. Buradaki insanların psikolojik ve sosyal durumu vahim. Şiddeti ürettik. Savaşın tarafı olduk. Ankara saldırısı, Brüksel saldırısı, Paris saldırısı...Geçiş güzergâhı hep Antep’ti. Gazetecilere yönelik saldırılar yapıldı.

Antep’in daha da kötü olabileceğine yönelik kaygılarımız var. Burada bomba patladı, Karkamış’a iki roket düştü ve Cerablus bir günde teslim alındı. Tüm süreçler Antep’ten görüldüğü kadarıyla birbirleri ile ilintili. Savaşın Antep’e daha fazla sıçramasından korkuyoruz. 6-7 yıl öncesinden daha farklı davalarla karşılaşıyoruz. Suriyelilerle ilgili birçok yeni dava konusu oluştu. Yaşam hakkı ihlali konusundaki çalışmalarımız, istismar davaları, insan hakkı ihlali konusundaki davalar inanılmaz derecede arttı. Göç nedenlerinden kaynaklanan adli suçlarda artış var. Bu coğrafyada mağdursanız her türlü muameleye maruz kalabileceğinizi görmüş oluyoruz. Bunun yansımaları kent genelinde çok oldu. Bu tür olayların istatistiğini tutmak için birçok kez başvurumuz oldu ama herhangi bir toplu kayıt bulamadık. Verilerini hâlâ oluşturamıyoruz.”


***

‘Suriyeliler çelişkileri beraberinde getirdi’

Antep’in yerel gazetelerinden Ayıntap Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Güreş, yoğun Suriyeli akını olan kentlerde, göçle gelenlerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılanması gerekliliğinin, o kentte hayatını sürdürenlerin gündelik yaşamını etkileyen bazı çelişkileri beraberinde getirdiğini ifade etti. Güreş, bunu kentin yoğun nüfuslu bir göçe hazırlıklı olmamasına ve bu göçün uzun soluklu hale gelmesine bağlıyor. Özellikle diplomalı ve vasıflı Suriyelilerin burada kendi mesleklerini yapamadığına dikkati çeken Güreş’e göre, Antep’teki Suriyelilerin temel problemlerini şöyle sıralamak mümkün:

» “Barınma, sağlık, eğitim, asayiş, güvenlik, dil, diyalog, çalışma hayatı, birlikte yaşamaya tahammülsüzlük, toplutaşıma araçlarının ve trafiğin ortak kullanımından kaynaklanan tartışmalar,
» Suriyeli kadınların durumu, istismar ve kuma meselesi, sokaklarda yatıp kalkıp dilendirilen çocuklar,
» Ucuz işgücü sömürüsü,
» Halkın Suriyelileri aşırı dinci örgütlerle kıyaslaması ve o gözle bakması, El-Muhaberat başta olmak üzere yabancı ülke istihbarat servislerinin faaliyetlerinin şehir efsanelerine dönüşmesi,
» Ekonomik durumu iyi olup elit semtlerde yaşayan Suriyelilere nefretle bakılması,
» Göç İdaresi İl Müdürlükleri’nin tam olarak oturmaması ve aşılması çok zor olan bürokrasisi,
» Suriye’den gelen doktor, avukat, mühendis gibi beyaz yakalıların tasnif dışı edilerek genel olarak ameleliğe mecbur bırakılmaları,
» Çok farklı kurumlar üzerinden yapılan yardımların tek çatı altında koordine edilemiyor olması, yeterli ve sağlam istatistiklerin oluşturulamaması,
» AFAD kartı olup aynı zamanda geçici ikamet belgesi olanların yurt dışına çıkmalarına izin verilmemesi garabeti,
» 1+1 evlerin ahlak polisi tarafından basılarak orada yaşayanların evli olup-olmadıklarının sorgulanması,
» Suç işleyen Suriyeliler nedeniyle cezaevlerinin kapasitesinin üzerine çıkması, koğuşlarda bir yatakta iki kişinin yatar hale gelmiş olması.”
Güreş, bu sorunlara ilişkin karşılaştığı çarpıcı bir olayı ise şöyle anlatıyor: “Hatay’da Suriyeli bir gencin küçük bir çocuğa tecavüz ettiği şeklindeki dedikodu ile Antep’te daha sonra Suriyeli kiracısının karısına sarkıntılık ettiği ortaya çıkan Hıdır Ç.’nin o kadının kocası tarafından bıçaklanarak öldürülmesi üzerine toplum, içinde biriktirdiği öfkeyi ve kini milliyetçilik kisvesi altında kusarak gece boyu cadı avına dönüştürmüştü. Suriyelilerin kaldıkları evlere saldırılmış, işyerleri basılmış, sokakta suçlu-suçsuz kim olduklarına bakılmaksızın Suriyelilere saldırılmıştı. Antep Valiliği evlerinden topladıkları 700 Suriyeli aileyi zorla kamplara gönderme kararı almış, olaylar birkaç gün devam etmişti. Bu linç girişiminin Suriye’den gelenlere aşırı milliyetçiliği dayatmış olması işin en enteresan tarafı idi. Suriyeli aileler, bu faşist saldırılara karşı kendilerini korunaklı hale getirmek için evlerine Türk bayrağı asmak, bayrağı öpmek, sevmek, kutsamak zorunda kalmışlardı.”

***

Ekonomik yaşama adapte oldular

İç savaştan kaçan bazı Suriyeliler, lokanta, otomobil tamir dükkânı, berber, ayakkabı tamir atölyesi, teknoloji mağazası, döşemecilik gibi işyerleri açarak, kentin ekonomik yaşamına da adapte oldu. Hemen her köşe başında, farklı bir işkolu ile ilgili Arapça tabelaların göze çarptığı kentte, bu dükkânların büyük oranda dolu olduğu da görülüyor.

Suriyelilerin iş hayatında yoğunlaşması ile ilgili çeşitli problemlerin doğduğunu anlatan Oto Sanayi esnafı Mustafa İncearık, bu problemler arasında kayıt dışı ve ucuz işgücü olarak Suriyelilerin çalıştırılması ve misafirlerin işyeri açtıklarında vergi vermemesini gösteriyor. İncearık, esnafın bakışını şöyle anlatıyor:

“Suriyelilerin gelmesi elbette hayati bir meseleydi ve başımızın üstünde de yerleri var. Fakat buna alt yapı olarak hazır değildik. Ev kiraları aşırı derecede arttı. Kiralık ev bulamayacak duruma geldik. İnsanların ekonomik durumları kötü halde artık. Esnaf aracına benzin alamıyor. İşçilerin iş güvenliği kalmadı. Türkiyeli işçiler patronlarından biraz zam istese işlerinden kovuluyorlar, çünkü Suriyelilerin kayıt dışı çalıştırılması, buna mecbur bırakılmaları, ucuz işgücünü arttırdı. Antep’teki her işletme aynı durumda. İşyeri açanların vergi vermemesi bir denge sorunu yaşatıyor. Esnaf zaten iş yapamazken vergi verme işlemindeki bu farkı görünce gerilim yaşanabiliyor.

Yine de misafirperverliğimizi yapıyoruz. Onlar çok zor şartlar altında buraya geldi ve bir kısmı kötü koşullarda yaşamaya çalışıyor. Misafirlerimize evimizi barkımızı bir saniye düşünmeden açıyoruz. Burada yoğun olarak döşemecilik, elektrikçilik, tamircilik yaptıklarını görüyoruz.”

Kaynak: Birgun.net