Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki görüşmenin ve olağanüstü kongrenin 22 Mayıs’ta yapılacağının kaydedilmesinin ardından açıklama yapan Davutoğlu aday olmayacağını belirterek "4 yıllık sürenin daha kısa sürmesi benim tercihim değildir" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Aziz milletim, değerli vatandaşlarım;

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve AKP Genel Başkanı olarak her birinizi selamlıyorum. Son 25 yıldır modern tarihin en köklü dönüşümlerin geçirildiği bir süreçteyiz. Bu 25 yıllık tarihte bir akademisyen olarak, bir başbakan başdanışmanı ve büyükelçi olarak, dışişleri bakanı ve başbakan olarak aziz milletimin hizmetinde olmak benim için en büyük gurur vesilesi oldu.

Partimizin olağanüstü 1. Kongresinde kurucu genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan kutsal bir emaneti devraldım. Orada yaptığım konuşmadaki temel hususları kendime şiar edindim. Geriye dönüp baktığımda bu hususlardan hiçbir şekilde ayrılmadığımı, hayata geçmesi için canla başla çalıştığımı düşünüyorum. Şahidimin aziz milletimiz olduğunu düşünüyorum.

Bugün, geldiğimiz noktada bundan sonraki gelecek perspektifimizle ilgili kanaatlerimizi paylaşmak gerektiği kanaatindeyim.

20 aylık süreç üçe ayrılabilir. Birinci dönem 28 Ağustos 2014’tle 7 Haziran 2015’tir. Bu dönemin en önemli meydan okuması kurucu, karizmatik bir liderden sonra AK Parti’nin seçime hazırlanmasıydı.

Geçmiş tecrübeler gösterdi ki karizmatik liderlerden sonra partiler güç kaybetmeye başlar.

Birçok yorumlar yapılıyordu. 3 dönemlik arkadaşlarla ilgili... Hamdolsun, benim AK Parti genel başkanlığımda buradan tek bir istifa yaşanmamış, tek bir kardeş ihtilafı yaşanmamış, partimizin omurgasından hiçbir şey eksilmemiştir. Geçmiş ANAP, Doğru Yol tecrübelerini bilenler bunu görürler. Yine 62. Hükümet döneminde hedefim suhuletle ülkeyi seçime götürmekti. Paralel yapı faaliyetleri, Suriye’de ortaya çıkan gelişmeler, birçok husus meydan okumaları beraberinde getiriyordu. Hamdolsun, 62. Hükümetimiz 7 Haziran’a ülkeyi suhuletle götürdü. Üçüncüsü başbakanlığım başladığı gibi güvenlik yönünden bir meydan okuma vardı. Kobane olayları, 6-7-8 Ekim olayları... Kapsamlı bir güvenlik planlamasını hayata geçirdik. Bu döneminde dördüncü hedefi Sayın Cumhurbaşkanımız dönemindeki yatırımların eksiksiz sürdürülmesi, ülkenin ekonomik istikrarının muhafaza edilmesiydi. Osman Gazi köprüsünün onurunu hep beraber yaşadık. Başımda bulunduğum Bakanlar Kurulu dönemlerinde hiçbir projenin takviminde aksama olmadı. 25 öncelikli dönüşüm programıyla ekonominin çerçevesi çizildi.

İkinci dönem en kritik dönemdi. Türk demokrasi tarihinin en kritik dönemiydi. 7 Haziran-1 Kasım arası. 13 yıllık iktidar, istikrarlı bir dönem sonrasında partimizin çoğunluğu alamaması sonucu puslu havayı seven bütün çakallar ortaya çıkmıştı. 7 Haziran’da partimizde hüzün vardı.

O gün, “AK Parti’nin yeniden Bismillah diyeceği bir gündür” dedim. Gerçekten iç muhasebemizi yaptık. Ama herhalde bütün teşkilat mensuplarım ve AK Parti gönüllüleri takdir eder ki, başımızı dik tuttuk. Yine bu dönemde verdiğim bir sözde biz bu ülkeyi 1 saniye dahi hükümetsiz bırakmam demiştim. Kaos bekleyenler, hükümetsizlik, iradesizlik bekleyenler çelik gibi bir iradeyi karşılarında buldular. Zor bir dönemdi. Geçici bir hükümetin en zor kararları alması gereken bir dönemdi. 20 Temmuz Suruç saldırısı günü, arkasından DEAŞ, DHKPC, PKK saldırıları ülkemizi kapsamlı bir savaş ilanıyla neredeyse karşı karşıya bırakmıştı. Güvenlik birimlerimize net olarak şu talimatı verdik, devlet kayıtlarına geçirdik:

Madem ki Türkiye’ye savaş ilan edilmiştir, ülkemizin bütün dağları, ovaları, vadileri, şehirleri, ilçeleri, mezraları terörden temizleninceye kadar mücadele edeceğiz. Hamdolsun hiçbir taviz vermedik, önümüzdeki dönemde AK Parti iktidarları taviz vermeden devam edecektir. 1 Kasım seçimlerine terör saldırılarına rağmen suhuletle gittik. Gurur duyacağımız bir netice ortaya çıktı. Yüzde 85 katılım, yüzde 97 temsil ve yüzde 49,5’la gelen AK Parti iktidarı. Bu sonuçta katkısı olan herkese ve seçmenlerimize teşekkürü bir borç biliyorum. 4 yıllık bir hukuk oluşmuştu ve yeni dönemin çerçevesini arkadaşlarımızla çizdik. İlk karar şuydu, madem ki milletimiz güvendi, 3 ayda bütün vaatlerimizi yerine getirdim. Hesap makamında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu kez vaatleri yerine getirmenin huzurunu, gururunu yaşıyorum.

Net bir ifadeyle söylüyorum, 1 Kasım öncesi 81 vilayeti dolaşarak seçim meydanlarında verdiğim hiçbir söz yarım kalmadı.

Üç aylık reformlarımızı tamamladık, altı aylık reformlarımızı tamamladık. Sivil bir anayasa için kurumlar kurduk, adımlar attık. Uzlaşma Komisyonu’ndaki özellikle ana muhalefet partisinin tutumu sebebiyle yarım kalan çalışmaları tamamlamak için partimizde çalışmalar yaptık. Temel zemin oluştu. Ümit ederim bu da en kısa zamanda tamamlanacak. 2 Kasım’daki zirvede Türkiye’nin bütün kritik ilçelerinde kapsamlı operasyonlar başladı. Sur, Silopi, Nusaybin, Derik, Varto... Hamdolsun bu operasyonlar büyük başarıyla yürütüldü, yürütülüyor. Ülkemizin bekası için şehit olanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bu terörle mücadelede netice alınıncaya kadar devam edecek. Bu hükümet döneminde bir diğer hedef ekonomik istikrardı. Detaylara girmeyeceğim ama veriler herkesin önünde var. Geçen yıl Türkiye her an kriz çıkabilir denen Türkiye, bugün bütün ekonomik verilerde son derece sağlıklı işaretler veriyor. Özellikle asgari ücret nedeniyle artacak denen enflasyon son dönemin en düşüğünde... Son derece parıltılı bir bahar dönem yaşıyoruz. Özellikle de dün akşamdan itibaren, aldığımız karar çerçevesinde ekonomimizdeki verilerle oynayacak spekülasyonlara gitmemesi uyarısında bulunuyorum. Son ana kadar görevde olan bir hükümetimiz var. Kurdaki düşüş devam etmelidir. 4 yılı tamamlayacak güçlü AK Parti hükümeti devam edecektir.

Bu dönemde dış politikamızın temel sütunların harekete geçirmek ve güçlendirmeler yapmak için büyük çaba sarf ettik.

Mülteci sayıları olumlu rakamlara düştü. Vize muafiyeti konusunda adımlar atılmasını, AB Komisyonu’nun aldığı karar hayırlı olsun. G20 Zirvesi, son derece başarılı oldu. İİT ve Dünya İnsan Zirvesi’ne ev sahipliği yapacağız. Bütün bunları yaparken amacım taşıdığım ağır sorumluluğun hakkını vermekti. Bu dönem güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan dönemdi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı prensibi hayata geçirdim. Emanetçi başbakan istemiyorum” dedi, doğru söyledi. Ben emaneti aldım, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı koltuğunun hakkını vermek için gece gündüz çalıştım.

Şahsi hiçbir atama yapmadım. Teşkilat başkanımızın yetkileri 12 yıl içinde nasıl olmuşsa öyle olmuştur. Parti geleneğine bağlı kaldım.

81 vilayetimize gittim. Adımımı basmadığım vilayetimiz kalmadı. Bazı vilayetlerimize, Van gibi, Şanlıurfa gibi, sekiz dokuz kere gittim. Detayları hepiniz biliyorsunuz."

Kaynak: Birgun.net