Başbakan Ahmet Davutoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi’ndeki 'Kardeşlik Buluşmaları Konferansı'nda 'master plan' olarak adlandırılan 7 ana başlıktan oluşan 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nı açıklıyor.

Davutoğlu, yaptığı konuşmada, "Sol tarafında bir Mezopotamya çocuğu bir Kürt çocuğu oturur Mehmet Şimşek, sağ tarafımda Karadeniz'den Numan Kurtulmuş. Rumeli çocuğu Mehmet Müezzinoğlu karşımda. Bizim Bakanlar Kurulumuz işte bu" dedi.

Hükümetin hazırladığı 303 maddelik eylem planı kapsamında 'İstişare Süreci' olarak adlandırılan yeni dönemde aralarında AKP'yle maddi çıkar ilişkileri bulunan STK'lar, hukukçular, Kürt siyasiler, aydınlar ve iş adamlarının da bulunduğu bir çok kesimle görüşmeler gerçekleştiriliyor.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Mardin insanlık tarihinin hülasası bir tarihtir. Görünüşte küçüktür ama bütün bir insanlığı kuşatır. Derinliğinde bütün bir insanlık birikimini kuşatmış olarak sizi keşfeder.

2001'de ilk kez Mardin'e ailemle geldiğimde Kızıltepe'de güneş batmak üzeredeydi. Aynı hisleri 1983'de Kudüs'e gittiğimde hissetmiştim. Ne zaman Mardin'e geldiğimde içimde tefekkür, yalnızlaşma hissi uyanmıştır.

Kudüs ve Mardin kendisine bakana 'Bende herşey yaşandı' der. Büyükelçiler konferansı nedeniyle buradan sizlere hitap etmiştim. Mevlidi şerifi bütün dillerde dinlediğimde kendimi Mescidi Aksa'da gibi hissetmiştim. Gönülden gelen muhabbeti dillendirdiğinde bütün diller güzeldir.

"Mardin'in çoğulculuğuna ihtiyaç hissediyoruz"

Hep beraber Diyanet İşleri Başkanımızla birlikte o güzel anı yaşadığımızda Mardin'in birleştirici ruhunu keşfetmiştim. Bu birleştirici ruh tam hissettiğimiz ruhun ta kendisi. Mardin 7 iklim, 7 dinin, 7 kültürün yaşadığı şehirdir. Kimse kimseye bir şey dikte etmeden karşılıklı saygı içinde yaşamayı Mardin öğretti. Mardin'in çoğulculuğuna ihtiyaç hissediyoruz.

Birleştirenler ile parçalayanlar bu topraklarda hep vardı. Bakınız Mardin Hz. Ömer tarafından fethedildi. Hz. Ömer, Mısır'ı, Kahire'yi, Medine'nin ruhuyla buluşturmuştu. Arabın Aceme üstünlüğü yoktur ruhuydu. Hz. Peygamberi'mizin en yakın dostu Hz. Ömer zamanında bu coğrafya bütünleştirmiştir. Mardin'i feth eden Hz. Ömer'in ruhu siyaret etmiştir.

"Alparslan'ın ordusunda Kürt olmakla Eyyubi'nin ordusunda Türk olmak arasında ne fark var!"

Alparslan'ın ordusunda Türkler vardı, Kürtler vardı, hatta adalet arayan Ermeniler vardı. Sonra haçlılar geldi. Dağıttılar parçaladılar. Sonra Selahattin Eyyubi geldi. Yine birleştirdi. Alparslan'ın ordusunda bir Kürt olmakla Selahattin Eyyubi'nin ordusunda bir Türk olmak arasında ne fark var!

Ortadoğu kavramına her zaman eleştirel yaklaşmışımdır.

Ben bir Türkmen çocuğuyum. Sol tarafımda bir Mezopotamya çocuğu bir Kürt çocuğu oturur Mehmet Şimşek, sağ tarafımda Karadeniz'den Numan Kurtulmuş. Rumeli çocuğu Mehmet Müezzinoğlu karşımda. Bizim Bakanlar Kurulumuz işte bu.

Daha sonra Moğollar geldi ve yine dağıttı ortalığı. Yaktılar yıktılar. Sonra o filiz Söğüt'te filizlendi. Sultan Selim'in yanında bir Türk Fatih Paşa bir de Kürt İdrisi Bitlisi vardı. Her birimiz Fatih Paşa her birimiz İdrisi Bitlisiyiz.

Mardin'in, Diyarbakır'ın birleyiştirici ruhu onların sömürgeci anlayışına karşı dimdik ayaktadır.

Sultan Alparslan'ın ordusundaki bir Kürt ile Selahaddin'in ordusundaki bir Türk gibi omuz omuza verirsek sorunların üstesinden gelebiliriz

"En zor zamanda omuz omuza verirsek..."

Haçlılardan, Moğollardan sonra sömürgeciler devreye girdi. O günden bu yana Mardin'in ve İstanbul'un birleştirici ruhu sömürgecilere karşı dimdik ayakta durdu. En zor zamanımızda biz omuz omuza verirsek yedi düveli yeneceğimizi Kuttul Amara'da gösterdik. Anadolu'yu Mezopotamya'dan koparmak, parçalamak için Sykes-Picot anlaşmasını devreye soktular. Ya Kuttul Amara kazanacak ya da Sykes-Picot kazanacak.

1918'de başka bir ruh harekete geçti. Bu Meclis'te herkes vardı. Sanki gizli bir el Sykes Picot oldu ama, son kale lazım. O son kale İstiklal Orduları'yla Türkiye Cumhuriyeti devletinin önünü açtı. Türkiye Cumhuriyeti devleti sıradan bir ulus devlet değildir.

"Yolsuzlukları birer birer kaldırdık"

12 Eylül nasıl tek tipçilikle hareket ettiyse PKK da aynı şekilde hareket etti. Bizim için 12 Eylül ve tek parti döneminde yapılan uygulamalar bu milletle özdeşleşmez. Yolsuzlukları, yasakları birer birer kaldırdık. Terörden zarar görmüş olanlara milyarlarca yardım yaparak destek verdik. TRT Kurdi'yi kurduk. Kimsenin aklına bile gelmezdi. Yunus Emre'nin güzel Türkçe'si ile Ahmedi Hani'nin güzel Kürtçe'si arasında bir fark yoktur.

"Bizde ayrı ayrı özerk bölgeler yok, bir vatan var"

Gönülden gönüle konuşanlara, tercümeye de tercümana da ihtiyaç yoktur. Bütün bölgenin ihracatı 864 milyondu, 8.8 milyara çıkarttık. 12 kat artırdık. Bizde ayrı ayrı özerk bölgeler yok, bizde bir vatan var. Bizim için Rize'ye hizmet etmekle Mardin'e hizmet etmek arasında bir fark yok. Bu toprağın her aziz vatandaşının Hakkari'de ne kadar hakkı varsa Edirne'de de o kadar hakkı var.

Bir hanım arkadaşımız bana şöyle anlatmıştı. Babam PKK'ya karşı çıktığı için şehit edildi. Daha sonra ben Şivan Perver dinledim diye gözaltına alındım.

"Türkmen çocuğuna Kürtçe yakışmaz mı, hem de çok yakışır"

Bu ülke parçalanırsa, şu ya da bu bölgeyi sadece kendine hak gördüğü zaman Haçlıların, Moğolların yaptığını bize yapmış olurlar. Bu toprağın her aziz vatandaşının Hakkari'de ne kadar hakkı varsa Edirne'de de o kadar hakkı vardır. Bizi ayıramazlar. Biz bileştirmeden yanayız. Bir Türkmen çocuğuna Kürtçe yakışmaz mı, yakışır hem de çok güzel yakışır.

Bir taraftan halkımızla birlikte kutlu bir yürüyüşe çıkarken, süreci istismar eden PKK terör örgütü en azından insafa gelir diye çok çaba sarf ettik. Şu silahlar insin, gönüller birleşşin, kim ne istiyorsa özgürce isteyebilsin, çocuklar dağa çıkmasın; tek derdimiz buydu.

"IMF'ye borcu ödedik, Gezi eylemleri devreye sokuldu"

Biz ortak tarihin çocuklarıyız, ortak vatanın sahipleriyiz. Gelin geleceği hep birlikte inşa edelim. 2013 Nevruz gününü hatırlayın. Birkaç gün içinde silahlar bırakılacak, bölgeyi terk edeceklerdi. Ne oldu? Bir birleştirici ruhun olduğunu fark edenler hemen bunun önüne geçmek istediler. IMF'ye borcumuzu ödediğimiz 2013 Mayıs ayında Gezi eylemleri devreye sokuldu.

Cumhurbaşkanımız size iki emanetim var dedi. Bir çözüm süreci, iki paralelle mücadele. Aralık 2013'te yine devreye girdiler. 6-8 Ekim'de Kobâne eylemleri meydana geldi. Niyet birleştirmek değil, niyet ayrıştırmak. 7 Haziran sonrasında silahlanma çağrıları yaptılar. 15 Temmuz'da HDP'nin genel merkezini ziyaret ettiğimde, "Yanlış yoldasınız" derken Kandil'den silahlanma çağrısı geldi.

22 Temmuz'da Ceylanpınar'da iki fidanımızı şehit ettiler. Anladık ki bunların niyetleri farklı. Son kalemizi yıkmak isteyenlere karşı konuşacağımız tek dil milletin birliği ve beraberliğidir. 23 Temmuz'dan bu yana terörle mücadelede ciddi bir sınavdan geçiyoruz. Türk, Kürt, Sünni, Alevi vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum. 2016 birliğin ve beraberliğin başlangıcı olsun. Zannettiler ki biz bu mücadeleyi geçici başarılar elde edelim diye başlattık, asla. O günden bu güne kim vatandaşlarımızın hayatını tehdit ederse gereken her türlü tedbiri alacaksınız talimatı verdik. Bu süre içerisinde Başbakan olarak bana yazılan nice mektupları duydum. Devletin varlığı, milletin birliği sınav altındayken biz Ankara'da bundan azade kalamazdık. Mücadelemiz son derece başarılı şekilde yürüyor. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Çınar'da ailesinin kaybeden aynı apartmanda oturan Türk ve Kürt kardeşlerimi ziyaret ettim. Bu bizim için her aşamada verdiğimiz mücadelenin bir parçasıdır. Biz vatandaşlarımızı hiçbir zaman ayırmadık. Bugün bu mücadele yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Kırsalda umdukları mücadeleyi bulamayanlar şehirlerde hendekler ve barikat kurarak bize karşı çıkmaya çalışıyorlar.

"10 ayaklı eylem planı"

10 ayaklı eylem planını açıklıyorum. Birincisi psikolojik unsur. Millet ve devlet aklını birleştireceğiz. İnsan odaklı devlet anlayışını yerleştireceğiz.

Kaynak: Birgun.net