Can Yücel 17. ölüm yıldönümünde anmak için Datça mezarlığındaki mezarı başında toplanıldığında memleketin en sıcak günlerinden birini yaşıyorduk. Resmi verilere göre 35 derecenin üzerindeydi hava sıcaklığı. Ama Can Baba’nın bulunduğu yerde esen kuvvetli rüzgar bu sıcaklığı alıp götürüyordu. Nedim Gürsel bu rüzgarı şöyle yorumladı:

-Belki de bizi serinleten bu rüzgar Can Yücel’in kendisi olabilir!

12 Ağustos günü tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer’in yönettiği mezar başındaki anmada Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar, UKKSA Başkanı Nevzat Metin, Erol Toy, Muzaffer Akyol, Nedim Gürsel ve sanatçı dostları kısa konuşmalar yaptılar. Aynı gün akşam ise Yakaköy’deki UKKSA’da (Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi) Can Baba, birinci tanıkların sıcak dost anılarıyla yeniden aramıza gelip sevgi rüzgarı halinde dolaştı durdu.

Nedim Gürsel 1990’larda Can Yücel ile birlikte Avrupa’nın birkaç değişik şehrinde panellerde birlikte olmuştu. Can Baba’nın takılmalarını anlattıktan sonra onun özelliğini vurguladı:

-Can Yücel bize direnişin erdem olduğunu öğretti!

Nihat Behram ise bir başka anmayla birbirine bağladı yaşanılan geceyi.


Fatsa’nın efsane belediye başkanı Fikri Sönmez için 1990’larda İsviçre’de bir anma yapılıyor. Can Baba yemekten sonra geldiğinden biraz da yorgun görünüyor. Konuşma sırası ona geldiğinde ayaklı mikrofonun önünde duruyor. Bekliyor. Bekliyor. Ama bir türlü konuşmasına başlamıyor. Nihat Behram kuliste arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yapıyorlar. Acaba rahatsızlanıyor mu? Çıkıp yardımcı olsak mı? Derken birden Can Baba gürlüyor:

-FİKRİ… SÖNMEZ bu şafaklarda…!


Salon alkıştan yıkılıyor.

Akın Birdal geceye 1999 yılının Ağustos ayında Ankara Ulucanlar Cezaevinde tuttuğu günleri topladığı “Sol Elim” kitabının 13 Ağustos sayfasıyla katılıyordu. Can Yücel’i kaybettiğimizde cezaevinde hissettiklerini yazmıştı.


Kıbrıslı şair Neşe Yaşın, yazar İnci Aral, Diyarbakırlı şair Hicri, Barış savaşçısı bir şair olan İsrailli Amir Or Datça’ya barış için gelmişlerdi.
Geçen hafta Gülen Operasyonu için açılan torbanın içine doldurulan sanatçılardan Şehir Tiyatrosu oyuncu ve yönetmeni Kemal Kocatürk üç yıldır sahnelediĞİ “Can” oyunundan bir bölümü usta şairin anma toplantısında sergiledi.

Cumhuriyet’in son İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, gazeteci Azer Bortaçina, yönetmen Engin Ayça, şair-yazar İnci Asena da Can Baba Datça Yakaköy’deydiler.


UKKSA sanatın ve kültürün alabildiğine örselendiği günümüzde kendi olanaklarıyla oluşmuş bir resim-heykel cenneti görümüne sahip bulunuyor. Sanatçı dostları Nevzat Metin’e manevi destek olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.


Bunlar arasında biri var ki, her türlü takdirin üzerinde yere sahip. Bugüne kadar üç kez UKKSA’ya destek için Datça’da konser veren İdil Biret 6 Ağustos konserinden sonra Nevzat ile oturup sohbet ediyor. Nevzat, küçük bir telif ayırdığı zarfı Biret’e uzatınca eliyle itiyor, “koy onu cebine” diyor.

Sonra da şöyle devam ediyor:

-Eşimle benim iki otomobilimiz var. Biri fazla. Onu UKKSA’ya bağışlıyoruz!

Can Yücel’in vedasından iki gün sonra bu sefer de bir başka şair-yazarın doğum günü kutlaması vardı. Türkiye devriminin her aşamasında bileğiyle yüreğiyle yer almış değerli sanatçı için özel bir gece yapıldı:

“Nihat Behram 70 Yaşında!”

Haluk Çetin Behram’ın dizelerinden bestelediği şarkıları söyledi. Fuat Saka da Nihat Behram için görkemli bir konser verdi.

Datça’nın böylesine bir sanat-kültür merkezi haline gelmesinde elbette büyük şair Can Yücel’in payı vardı. O “Beni Datça’ya gömün” demeseydi bugün böylesine bir sanat kültür vahası olabilir miydi?

Anma toplantılarını başarıyla yöneten Gülsen Tuncer’in aşağıdaki saptaması Datça’nın yeni tanımını da oluşturuyordu:
-Datça’nın balı, bademi ve Can’ı meşhurdur!

Kaynak: Birgun.net