BİRGÜN/ANKARA

Birleşik Haziran Hareketi "Ne Oluyor? Ne Yapmalı?" başlığı altında toparladığı OHAL döneminde emeğe yapılan saldırıları rapor halinde kamuoyu ile paylaştı. Basın toplantısında raporu Prof.Dr. Gamze Yücesan Özdemir, Prof.Dr. Hayri Kozanoğlu ve BirGün Gazetesi ekonomi yazarı Aslı Aydın sundu.

Raporun ana başlıkları şöyle:

NE OLUYOR?

1. Bugüne dek fabrikalardan doğal ve kültürel varlıklara ; eğitimden, sağlığa, kamu hizmetlerine; madenlere, üniversitelere değin önüne ne gelirse yandaşlarına satan AKP iktidarı, bugün de kamunun elinde kalan son varlıkları elden çıkarmanın peşine düştü.

Darbecilerle hesaplaşma bahanesiyle bir yandan hukuk ve demokrasiyi askıya alarak fiili başkanlık rejimini hayata geçiren AKP, diğer taraftan rejimin karakterine uygun biçimde kamu mimarisini yapılandırmakta ve ekonomik programı aynı hızla yürürlüğe koymaktadır.

2. AKP’nin Olağanüstü Özelleştirme hamlesi, yandaş sermayeyi güçlendirme ve emeğin tüm haklarını yok etme hamlesidir.
Özelleştirmeler, ülkeye sıcak para çekmek adına hayata geçirilen uygulamalardan biridir. AKP, 13 yıllık iktidar dönemi boyunca piyasacı, yağma ve talana dayalı politikalarını hayata geçirmiştir. Bugün ise kamu-özel ortaklığı gibi tekniklerle bu yıkımı hızlandırmakta, sermayeye yeni alanlar açmaktadır.

3. 15 Temmuz’un yarattığı puslu ortamda, sermaye fırsatı ganimet bilerek topluma Türkiye Varlık Fonu gibi projeler dayatmaktadır.

4. Olağanüstü dönemde, emekçilerin birikimlerine göz dikilmektedir.
Türkiye Varlık Fonu gibi projelerle öncelikle gözlerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki emekçi paralarına dikildiği anlaşılıyor. Son rakamlara göre, fondaki birikim 98.3 milyar liraya ulaşarak 100 milyar lira sınırına dayandı. Ayrıca Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) hesaplarında birikecek paralara da el atılarak emekçilere ikinci bir kazık planlanıyor. Diğer bir nakit kaynağını ise özelleştirme gelirleri oluşturacak.

5. Olağanüstü dönemde, olağanüstü bir hızla yasalaşan Bireysel Emeklilik Sistemi ile emekçilerin sırtından ulusal tasarruf yapılması amaçlanmaktadır.
1 Ağustos 2016 tarihinde TBMM’ye sevk edilen Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10 Ağustos 2016 tarihinde yasalaşması ile emeklilik sisteminin devletin temel bir sorumluluğu olmaktan çıkarılarak uzun vadede özelleştirilmesinin önü açılmıştır.

6. Olağanüstü dönemde, sermaye emeğin haklarının gaspına yönelmektedir.
Darbe sonrası, Oda ve Borsa Başkanları İstişare Toplantısı’nda RTE’nin sözleri manidardır: “Sizlere güveniyorum.” Ardından ise konuşmasına, sermayenin ayağına dolanan emeğe dair tüm düzenlemeleri ortadan kaldırma vaadiyle devam etmiştir:

NE YAPMALI?

1. Özelleştirme karşıtı mücadele yükseltilmelidir. Özelleştirme furyası tepkiler üzerine durdurulmuştur.

2. Özelleştirme kapsamında olan ve özelleştirilen kamu işletmelerindeki emekçilerin tüm hak kayıplarına karşı durmak gerekmektedir. Güvenceli çalışma hakları iade edilmeli, esnek, taşeron, kiralık işçi vb. tüm emek düşmanı uygulamalara son verilmelidir.

3. Yeni yolsuzluk ve usulsüzlük kapılarının açılmasına karşı durulmalıdır. Türkiye Varlık Fonu, şeffaflıktan ve kamu denetiminden uzak harcamalarla RTE ve şürekası için yeni bir böbürlenme fırsatı yaratacaktır. Siyasi ve kayırmacı eğilimler devam ettiği sürece yandaşların besleneceği bir mekanizma haline gelmesi de ihtimaller dahilindedir.

4. Borçla ayakta duran emekçilerin sade tasarrufu değil, bu tasarrufu gerçekleştirebilmek için gelir seviyesi yükseltilmelidir

5. BES’te “cayma” hakkı kullanılmalıdır. Öncelikle, işçi sınıfı BES düzenlemesi içinde yer alan “cayma hakkı” konusunda bilgilendirilmelidir. Çalışan dilerse BES dahil edildiğinin kendisine bildirildiği tarihten itibaren iki ay içerisinde cayma hakkını kullanacaktır.

6. Emekçiler için vazgeçilmemesi ve savunulması gereken kamu emeklilik sistemidir. Bireysel emeklilik sistemi ile parası olanın, prim ödeyebilenin gelecekte kendini güvencede hissedebileceği bir düzenleme kabul edilemez.

7. OHAL bahane edilip sendikal haklar sınırlanmamalı, engellenmemelidir.

8. Sermaye, bir kez daha “şimdi gülme sırası bizde” diyememelidir.

12 Eylül Darbesi’nden dört ay önce Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Olağan Genel Kurulu’nda, TİSK Başkanı, “şimdi gülme sırası bizde” demişti. Bu genel kurulda, işçi ve sendikalara yönelik tüm talepleri darbe sonrası anayasaya girdi, yasa hükmünü aldı. Dolayısıyla, sermayenin OHAL dönemini kendi çıkarlarını en çoklaştıracak şekilde düzenlemesinin karşısında durmak için süreci iyi takip etmeli ve mücadele odakları örülmelidir.

9. Emekçilere dönük olağan dönemde yapamadıklarını OHAL’de yapabilmeleri önünde mücadele yükseltilmelidir.

Haziran'ın izinden
Kamusal varlıklarımızın, birikimlerimizin siyasi iktidar tarafından birkaç sermayedarın özel mülkiyete dönüştürülmesine; ülkemizin üzerinde bulunan tüm değerleri ile birlikte iktidarın şirketine dönüştürülmesine karşı en etkili yanıtı 2013 Haziran Direnişi ile vermiştik. Yeniden Taksim’e ‘Topçu Kışlası’ planlarıyla bu talanı taçlandıran AKP iktidarı, bu peşkeş çekmelerde ve oldubittiye getirmelerde yine bizleri karşısında bulacaktır.
Bilinmelidir ki, OHAL’de emek için koşullar iki misli karanlıksa biz de iki misli kararlıyız.

Kaynak: Birgun.net